“Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kim zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?”
Bertold Brecht, Okumuş Bir İşçi Soruyor şiirinde emperyalistlerin tarih yazımının bahsinde bulunmadığı tarihin emektarlarına dikkat çeker, büyük puntolarla okuduğumuz birçok vaka, sınıf bilinci ile bakılmadığında kapitalizmin işaret ettiği kahramanlıkların arka planını gözden kaçırmamızı sağlayabiliyor.Şaşası ile bizleri büyüleyen, büyük markaların reklam podyumu olan, mühendislik dehası Formula 1 arenasının da arka planına göz atmakta fayda var.
Eylül ayının sonunda Formula 1 için 2023 yılı takvimi yayınlandı, 24 adet yarış ile seyircilerinin oldukça heyecanlandığı bir periyot, Çin’den Azerbaycan’a, Amerika’dan Avrupa’ya, Japonya’dan Katar’a uzanan bir takvim düşünün. Kulağa seyretmesi gayet keyifli ve zengin bir içerik gibi geliyor değil mi? Tüm bunları da Mart ve Kasım ayları aralığında ortalama her hafta sonu seyrediyorsunuz. Daha bitmedi, Cuma günü antrenman turları, Cumartesi günleri sıralama ve Pazar günü yarışlar ile birlikte tüm hafta sonu Formula 1.
Alpha Tauri takım patronu Franz Tost, geçtiğimiz yıl 23 yarışa çıkartılan takvim için, “çalışanların memnun olduğunu umut ediyorum, beğenmeyen gidebilir.” Açıklamasında bulunmuştu. Hak gelip, batıl zail oluncaya kadar biraz diş sıkılır, emekçilerin memnun olacağını umut ediyor olabilir miyiz koşullara da göz atmak gerek.
Pandemi döneminden bu yana 3 yıl boyunca Formula 1 tarihi, ilk dönem sıkışık bir periyotta ardışık yarışlar ile, akabinde de 23 ardından 24 yarış olmak üzere artan yarış sayılarını emekçilerin önüne dayatıyor. Bu en bayağı söylem ile emekçilerinin valizinin hep hazır olması anlamını taşıyor. Düzenli bir yaşam şansının olmadığı bir emek ilişkisi mevcut. Frantz Tost’a göre ise, yarış haftasından sonra mekanikerlerin 3-4 günleri var evlerinde geçirebilecekleri. Frantz Tost’a göre lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman, emekçilere sorarsanız “yarısı bir ömrün”.
Pandemi koşullarında Formula 1 emektarlarının yaşadıklarına göz atmak da mühim, “kırmızı bölge” olarak ilan edilen Covid yaygın ülkelerde koşulan yarışlar sonrası mekanikerler ülkelerine geri dönememe riskleri ile karşılaşmakta idi. Bu durumun en meşhuru, Formula 1’de yoğun bir nüfus bulunan İngiltere vatandaşı emektarlar, ülkelerinin katı kurallarından kaynaklı Türkiye’deki yarış sonrasında evlerine dönmemeleri tartışmaları yaygındı. Bir sonraki yarış için 6 haftalık bir süreyi, pandemi kurallarına uymak adına evlerinden uzak geçirmek ve takım patronları, yarış pilotlarının sağlığı için hazır bir şekilde otellerinde beklemeleri idi emekçilerin üzerine düşen görev.
FIA (Uluslararası Otomobil Federasyonu) emekçilerine şunu söylüyordu esasen; Şov devam etmeli.
Formula 1 Takımlarının pilotları ve takım yöneticileri lüks yatlarının, özel jetlerinin, ziyaret ettikleri ülkelerdeki tüm imkanların keyfini sürmekle meşgul olabilirler. Her yarış hafta sonu günlük 12 saatlik stresli bir maratona dahil olan mekaniker ve emekçiler için 24 adet yarış, pek de cazip olmayabilir.
Formula 1 adına araçların rayına oturması ve yarışın kolaylaşması yükünü taşıyanlar, ailelerinden, arkadaşlarından uzakta haftalarını geçirirken bir de bu kadar heyecanı bizlerle birlikte paylaşamıyor olabilirler. TV ekranlarında, büyük reklam mecralarında ve büyük kamuoyu mecralarında yaptığınız işin çıktılarını kusursuz sergilemek zorunda kaldığınız bu küstah mecradan keyif almaya çalışmanın, emekçilerin ruh sağlıkları üzerinde olumsuz etkileri olduğu aşikar.
İsmini paylaşmak istemeyen bir mekaniker, yaşadıklarını şu şekilde aktarıyor;
“Formula 1 teknisyeni olarak yollardaki hayatın zor olduğu gerçeğinden saklanacak bir şey yok. Hepimiz F1’i seviyoruz ve grand prix yarışlarının bir parçası olmanın derinlere inmenizi gerektiren bir şey olduğunu biliyoruz. Ancak Formula 1 takvimi genişledikçe ve bir norm haline geldikçe, garajlarda çalışan birçok insan için işler kırılma noktasına geldi.
Çalışma saatleri çok. Yarıştan önceki Çarşamba gününden sonraki Pazar gecesine kadar her gün en az 12 saattir. Fabrikada işe geri dönene ve sekiz saatlik normal bir iş günü neredeyse komik olduğu için bunun size neler getirdiğinin farkında değilsiniz çünkü çok kısa geliyor!
Aslında eve dönene kadar yolda olmanın ne kadar anormal bir hayat olduğunun farkında değilsin.
Onu özellikle zorlaştıran şey, iyileşme süresi olmadan çok amansız olmasıdır. Uçaktan indiğiniz andan itibaren çalışıyorsunuz ve bu, ekonomi sınıfında tıkılıp kaldığınız ve neredeyse hiç uyumadığınız gerçekten berbat bir uçuştan sonra olabilir.
Meksika, Brezilya ve Katar’daki sezon sonu üçlü yarışın ardından, cezalandırıcı ekonomi uçuşları, geç tarifeler ve saat dilimi değişikliklerinin birleşimi herkesin kesinlikle paramparça olduğu anlamına geliyordu ve sanırım en çok mücadele eden insanları gördüm.
Sevdiklerinizden uzaktayken ve yoldayken kendinizi çok yalnız hissedebilirsiniz.”
Rolex markasının zaman göstergesinde bulunduğu, her köşe başında milyon dolarlık reklamların ve tribünlerde Hollywood yıldızlarının bulunduğu devasa gösteriden bahsediyor spor yazarları, büyük bütçeli dergi ve gazetelerinde. Formula 1’den bahsediyorlar, dev puntolar ile en süslü cümleleri ile.
Yoksa Frantz Tost mudur otomobilleri piste taşıyan?
Yarış pilotlarının astronomik ücretler kazandığını biliyoruz, Fransa’da Sportune sitesinin yayınladığı tabloda gün yüzüne serilen sporun bir başka yüzü, güncel birçok çelişkiye sahip. Formula 1 organizasyonunun emektarı mühendislerin ortalama maaşları 65 bin dolar iken, Redbull takımının baş mühendisi Adrian Newey 10 milyon doları aşan maaş gelirine sahip. Organizasyonda görev alan emekçilerin her biri astronomik ücretlere sahip değil, sekreter maaşları 24 bin dolar olarak yer alıyor tabloda. Tablo 2013 yılına ait, bugün bu duruma dair daha iyimser olmamızı gerektirecek bir nesnelliğe sahip değiliz. Peki Formula 1 emekçilerinin çalışma koşulları da, ekranlarda yer aldığı kadar şaşalı mı?
Pişiren kim peki zafer aşını?