Kaldıraç Dergisi kasım ayında ağırladığı Ürdün Demokratik Halk Birliği Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. El-Havace (Issam al-Khawaja) ile Filistin mücadelesi hakkında röportaj gerçekleştirdi.
* * *
Filistin direniş örgütlerinin ortaklaşa yürüttüğü Aksa Tufanı hamlesi, bir yılını geride bıraktı. Geride kalan bir yılda siyonist varlık soykırımı derinleştirmeye çalışırken direniş de tüm kayıp ve acılarına rağmen mücadeleyi sürdürdü. Bu bir yılı değerlendirmek gerekirse Aksa Tufanı’nın başladığı günden bugüne neredeyiz?
El Aksa Tufanı niteliksel ve özlü değişikliklere yol açtı. İlk olarak, Filistin halkı için direnişin patrik sonuçları olduğunu gösterdi, imkânları az olsa ve ağır silahlı düşmanla karşılaştırılamaz olsa bile, zafer elde edebileceğini gösterdi ve hattâ düşmanın güvenlik ve askerî çatışma stratejisini değiştirmeye zorlayabileceğini kanıtladı. Böylece düşmanın daha alıştığı yıldırım savaşı ve hızlı ve askerî amaçlar gerçekleştirme savaş kavramlarını aşmaya ve onu kendi lehine hızlı bir şekilde çevirdi; direniş bu değişimi gerçekleştirebileceğini gösterdi.
Biz bu bir yıl içinde ABD başta tüm emperyalist egemenlerin devletler düzeyinde işgal devletini desteklediğini gördük. Tüm bu devletler içinde yaşayan halk ise hem kendi egemenlerinin politikalarına karşı durmaya çalışıyor hem de Filistin halkının yanında olduğunu gösteren eylemler yapıyor. Yapılan eylemleri, Filistin direnişinin kazanması için yeterli buluyor musunuz? Neler eklenebilir?
İlk olarak, süreklilik kazanan bu eylemler ve Filistin halkını destekleyen kitlesel hareket, Filistin halkının davasına duygusal destek ve arka çıkmanın, işlenen suçları ve soykırımı kınamanın ötesine geçerek, siyonist projeyle çatışmanın gerçekliğine ve Filistin anlatısının hakikatine dair bir farkındalığa ve bu projeyle ilgili yalan ve yanlış bilgileri ifşa etmeye dayanan küresel bir halk hareketine dönüşmüştür. Harekete geçen kitlelerin bilinci, bu siyonist projenin bölge ve dünya üzerindeki emperyalist hegemonya projesinin bir parçası olduğunu kanıtladı. Gazze, dünyayı yanlış ve sahte anlatılardan kurtarmayı, sömürgecilik ve işgale karşı çıkma konusunda halklar arasındaki dayanışmayı yeniden tesis etmeyi başardı.
Çekirdeğini Gazze/Filistin’in oluşturduğu Direniş Ekseni diye tarif edilen coğrafyada yer alan tüm unsurlar 7 Ekim’den sonra siyonist varlığın hedefi oldu. Haniyye ve Nasrallah’ın katledilmesinden çağrı cihazlarının patlatılmasına, büyükelçiliklerin vurulmasından suikatlara bir dizi saldırı Suriye, İran, Lübnan, Yemen gibi büyük bir alanda gerçekleştiyse de dünya kamuoyunda bugün yaşanan bir bölgesel savaş olarak tarif edilmiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Gerçek şu ki 7 Ekim’den sonra yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız, bu gerçeklik gerçek bir direniş ekseninin varlığıyla kendini ortaya koyuyor, daha önce bundan bahsediyorduk ve birçok taraf bu eksenin varlığından, etkinliğinden ve güçleri ve bileşenleri arasındaki koordinasyondan şüphe ediyordu. Ancak şimdi bu eksenin var olduğu ve bileşenlerinin aktif olduğu ve bileşenlerinin birbirlerini desteklediği ve esas olarak Filistin direniş seçeneğini desteklediği gerçeğiyle karşı karşıyayız ve bu eksenin bu (siyonist) proje karşısında meydanların birliği kavramından çıkarak yol ve kader birliğine ilerlediğini kanıtladı.
Düşmanın başlangıçta açık bir savaş istemediği, direnişi ortadan kaldırmaya yönelik hızlı bir savaş olarak planladığı, Gazze’deki Filistin direnişini günler ya da haftalar içinde ortadan kaldırabileceğini düşündüğü, ancak umutlarının boşa çıktığı ve çatışmaların başlamasından 13 ay sonra direnişin hâlâ devam ettiği görülmektedir. Lübnan, Yemen ve Irak’taki direniş de devam ettiğini kanıtladı ve dolayısıyla önümüzdeki aylarda sahadaki direnişin lehine olacak açık bir savaşa geçtik.
İşgal devletinin hakkındaki tüm ithamlarına rağmen Yahya Sinwar’ın cephede savaşırken hayatını kaybetmesini müteakip tüm bölgede direnişe destek eylemleri gerçekleşti. Direnişin önderlerine yönelik suikastların bölgeye ve direnişe etkisi nedir?
Direnişi manevi açıdan etkiledi çünkü üst düzey liderlerin bu şekilde kaybı etkili ve acı vericidir, ancak direniş cephesini ve direnişin gücünü olumsuz etkilemedi, aksine bu, direnişi tırmandırmak için enerji verdi.
FHKC’nin de selâmladığı Ürdün sınırından geçilerek yapılan feda eylemlemleri bize ne gibi mesajlar veriyor?
Ürdün halkının Filistin ve Gazze’deki direnişe destek vermesi, Arap halkının siyonist saldırganlığa karşı doğal tepkisidir ve Filistin davasına ve direnişe inanan her Arap vatandaşı ve her Ürdün vatandaşı, fırsat verilmesi hâlinde, işgale karşı direnişe geçmekte ve bu yolda şehadet şerbetini içmekte tereddüt etmeyecektir.
Filistin dışındaki bölge ülkelerinde (Lübnan, Ürdün, İran vb.) devrimci/komünist güçlerin Filistin direnişine ilişkin tutumlarında 7 Ekim’den bu yana bir değişiklik var mı, şu anki pozisyonları nedir?
Elbette 7 Ekim’den sonra Filistin direnişinin omurgasını oluşturan bir fraksiyonlar blokunun belirginleştiğini söyleyebiliriz ve bu, müzakerelere katılan, görüşülen ve görüşülecek olan anlaşmaların şartlarının belirlenmesinde yer alan ve Filistin direnişinin temsil eden bloku oluşturuyor, temeli ve ana direği olarak direniş ekseninde kilit bir sütun olarak güçlenecek olan direniş grubudur.
Filistin solunun gücünde 7 Ekim’den bu yana nasıl değişiklikler oldu?
Filistin solu varlığını güçlendirmiş, direniş konusuna vurgu yapmış ve bağlı kalmıştır: Direnişe çeşitli şekillerde katılım ve dâhil olma konusunda attığı pratik adımlar vardır. Aynı zamanda solun çok önemli bir rolü daha mevcut, bu da yerinden edilen ve evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar için barınak, acil yardım ve sürekli yardımlarla direnişi destekleyen kitlelerin ayakta kalmasını sağlayacak yöntemlerin önemli bir kısmını üstleniyor.
Filistin direnişine destek/dayanışma için konferanslardan dayanışma gecelerine bir dizi eylem/etkinlik yapılıyor. Tüm bölgeyi düşünerek biz devrimci güçler açısından Filistin direnişiyle dayanışmayı artırmak için neler yapılabilir?
Öncelikle, Filistin halkını, mücadelesini ve direnişini desteklemek için gösterdiğiniz tüm çabaları takdirle karşılıyor ve sizlere teşekkür ediyoruz. Desteği sürdürmek, arttırmak, biçimlerini çeşitlendirmek ve siyonist varlığa yönelik boykotu ülkelerin ekonomik ve ticari boykotunu da kapsayacak şekilde genişletmek için baskı yapılmalıdır.
Bu, sadece oldukça önemli olan siyasi, medyatik ve manevi destekle yetinmek değil, işgalle ekonomik ve ticari boykot oluşturma seviyesine yükseltmeye çalışmak anlamına gelmektedir.
Aynı zamanda Ürdün-Küba Dostluk Derneği Başkan Yardımcısı pozisyonundasınız, Küba’nın Filistin direnişiyle ilişkisi ve desteği ne şekilde vuku buluyor?
Küba tarihsel olarak en başından beri Filistin halkını desteklemiştir ve bu tutumu değişmemiştir. Geçtiğimiz yıl ise bu destek diplomatik boyutta, siyasi boyutta ve medya boyutunda daha da artmıştır.
Diğer bir boyut ise Küba’da tıbbî ve profesyonel filistinli kadroların yetişmesi için Filisinlilere verilen bursların devam etmesidir, Küba ambargo ve ekonomik zorluklara rağmen Filistin halkına yapılan yardımlar durmamıştır ve bunu vazgeçilemeyecek bir durum olarak görmektedirler.
Bölgedeki kukla devletlerin ABD ve siyonist varlığın soykırımına destek sunduğu aşikâr. TC devleti ise sözde Filistin davasının yanındayız demekle beraber işgal devletine tüm desteği sunuyor. En son silah gemisi Catherine’in geçişine izin vermesi gibi aynı zamanda ticari-askerî-diplomatik-akademik işgal devleti ile tüm ilişkilerini de sürdürüyor. Bu konuda BDS hareketinin başını çektiği eylemler sayesinde çeşitli kazanımlarımız da var. Filistin direnişinin biz Anadolulu devrimci sosyalistlerden isteği ve beklentisi nedir?
Türkiye’nin Filistin davasını ve Filistin halkını destekleyen resmî tutumunun, siyonist varlığa ekonomik ve ticari desteğin tüm damarlarını kesme aşamasına gelmedikçe etkili ve nüfuzlu olamayacağını vurguluyoruz. Bu nedenle, beyan edilen resmî tutum ile pratik uygulama arasında uyum olması için, özellikle ekonomik ve ticari olarak siyonist varlığa yönelik kapsamlı bir boykota geçilmelidir.
Eklemek istediğiniz başka bir şey var mıdır?
Eklemek istediğim bir şey varsa o da Filistin halkına ve davasına verdiğiniz sonsuz destek ve bu yoldaki ısrarınız için teşekkür etmektir. Dayanışma ve desteğin en üst düzeyde olması için yeni hedefler belirliyorsunuz ve size ayrıca bundan dolayı çok teşekkür ediyorum.