FHKC’nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, genel sekreteri, yardımcısı, siyasi bürosu, merkezi komitesi ve tüm kadroları ile birlikte vatan içinde ve diasporada bulunan tüm üyeleri adına, halkımıza, milletimize, Direniş Ekseni’ne ve kurtuluş hareketine, Direnişin Seyyidi, şehitlerin efendisi ve bir neslin ilham kaynağı olan Lübnan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah “Ebu Hadi”yi ve onunla birlikte Beyrut’un güney bölgesinde korkak bir Siyonist suikast saldırısında şehit düşen kahraman direniş komutanlarının şehadetini üzüntüyle duyurur. Bu saldırı, suçlu Amerikan düşmanı ile iş birliği içinde planlanıp koordine edilmiştir.
Cephe, Hizbullah liderliği, kadroları ve savaşçıları ile Lübnan halkı ve Direniş Ekseni’ndeki kardeşlerine derin dayanışmasını ifade eder. Bu büyük ve ağır kayıptan dolayı onlara açık bir mesaj iletir: “Sizin yaranız bizim yaramızdır, liderlerinizin kanı bizim kanımızdır ve Direnişin Seyyidi Hasan Nasrallah’ın şehadeti, daha güçlü ve kararlı bir şekilde aynı yolda devam edecek olan direnişin yeni bir aşamasının başlangıcını temsil etmektedir.”
Filistin, Lübnan ve tüm milletler, hatta dünya çapındaki özgürlük hareketleri, olağanüstü bir lideri ve Arap direnişi ile dünya devrimci hareketinin sembollerinden birini kaybetmiştir. Büyük şehit, liderlik kavramının tüm anlamıyla mükemmel bir kişilikti. İşgale ve Amerikan düşmanına karşı mücadelede yüksek bir konuma sahipti. Arap halklarının, özellikle Filistin davasının haklarını savunmadaki kararlılığıyla öne çıkmış, tehditler karşısında nadir bulunan bir cesaret sergilemiş ve bölgesel ve uluslararası gelişmeleri öngörebilen siyasi zekasıyla tanınmıştır. Bu sayede, direnişin karşılaştığı askeri ve siyasi en karmaşık zorluklarla başa çıkabilmiştir. Özellikle Temmuz Zaferi ve 2000 yılında Siyonist işgalin Güney Lübnan’dan çıkarılması gibi, direnişin elde ettiği zaferlerde belirgin izleri vardır.
Büyük şehit, direniş davasına hizmet etmeye hayatını adamış, değerli olan her şeyden fedakârlık etmiş, en önemlisi ise işgale karşı kahramanca bir savaşta şehit düşen en büyük oğlu Hadi’yi kaybetmiştir. Bu, sadakat ve fedakârlık konusunda örnek bir model teşkil etmiştir.
Şehit Nasrallah’ın etkisi yalnızca Lübnan sahasıyla sınırlı kalmamış, bölgenin tamamında bir direniş sembolü ve Filistin direniş gruplarına destek veren merkezi bir lider haline gelmiştir. Filistin direnişine, lojistik destek, askeri eğitimler ve silahlar da dahil olmak üzere ihtiyaç duydukları her türlü yardımı sağlamıştır. “Aksa Tufanı” savaşı sırasında Gazze’deki direnişe verdiği tarihi destek kararı, Filistin direnişinin yeteneklerini güçlendirmede büyük bir etki yaratmıştır. Partinin kuruluşundan beri, Filistin davası partinin doktrininde güçlü bir şekilde yer almış ve şehit Nasrallah, Kudüs’ün kurtuluşunun hem dini hem de ahlaki bir görev olduğunu her zaman vurgulamıştır. Partinin füze ve gelişmiş silah envanterini geliştirerek, Siyonist varlıkla bir dehşet dengesi kurmayı başarmış, bu da Lübnan’ı tekrarlayan saldırılardan korumuştur.
Direnişin Seyyidi, şehitler arasına katılmış, hiçbir zaman ön saflardaki yerini terk etmemiş, son ana kadar direniş göstermiştir. Bugün kaybın acısını derinden hissetsek de, bu düşman karşısında başımız dik duruyoruz. Düşman, direnişin liderleri, özellikle büyük şehit Hasan Nasrallah ve onun lider yoldaşlarını hedef alarak direnişin iradesini kıracağını düşünse de yanılmaktadır.
Direnişin Seyyidi’nin şehadeti büyük bir kayıp teşkil etse de, direnişi zayıflatmayacak, aksine, direniş saflarını hem Lübnan’da hem de dünyanın her yerinde bu zalim düşmanla mücadeleye devam etme konusunda daha kararlı hale getirecektir. Bu şehitlerin kanı, Filistin’in ve işgal altındaki tüm Arap topraklarının kurtuluşuna kadar sönmeyecek olan direniş ateşine yeni bir yakıt olacaktır.
Büyük şehit lider ve özgür tüm direnişçileri temin ederiz ki, bu Siyonist suçun cevabı, bu suçun büyüklüğüne eşdeğer olacaktır. Direniş devam ediyor, daha güçlü ve bütün cephelerde bir beden gibi birlik içinde, halkların iradesi ve işgal altındaki topraklarımızı ve onurumuzu savunma konusundaki kararlılığıyla silahlanarak, bu gaspçı Siyonist varlık ve onun bölgedeki işbirlikçilerine karşı zafer kazanana dek mücadeleyi sürdüreceğiz.”