Misilleme için seçilen yerler, öncesinde bilgilerin Irak Başbakanı Abdülmehdi’yle paylaşılması, onun da bunu Irak ve Amerikan güçlerine iletmesi ve zayiatı önleyecek tedbirlerin alınması ABD’yi yeniden saldırmaya itecek bir sonuçtan kaçınıldığını gösteriyor. Bu bir nevi itibarlı bir çıkış stratejisi.
İran önceki gece bir tarafın küçümsediği diğer tarafın böbürlendiği füze salvosuyla ABD’nin caydırıcılığına dair efsaneye küçük ama anlamlı bir çizik attı.
İran Devrim Muhafızları, Donald Trump’ın İran saldırırsa çok önemli kültür mirasları dahil 52 hedefi vurma tehdidine ve dünya savaşı kopacağına dair korkulara rağmen Irak’ta Amerikalıların kullandığı iki üsse 22 füze fırlattı. Kayıp bilançosundan bağımsız olarak üslerin hedef alınması hasar verme kapasitesinden çok yanıt verilebiliyor olması bakımından konuşulacak bir meseledir. Bunun Orta Doğu’daki güç dengelerine yansımaları illaki olacaktır.
Birkaç günlük fırtınadan sonra neticeye gelirsek; ABD, Kasım Süleymani suikastından neyi umdu neyi buldu?
Umdukları evirip çevirdiği ‘direniş ekseni’ni kırmak, Irak’ta Haşd el Şaabi’nin fişini çekmek, İran’ın Suriye’den çekilmesini sağlamak ve İran’da rejim değişikliğini hızlandıracak ortamı kızıştırmak.
Kestirmeden söyleyelim; Süleymani’nin ölümü İran için büyük bir kayıp ama pratikte çok şeyin değişeceğini söylemek zor. ABD baskı mekanizmalarını sertleştirecek, İran da Amerikan planlarına çomak sokmaya devam edecek.
Amerikalıların suikasta yükledikleri anlamı Senatör Lindsey Grahamn, “Ayetullah’ın sağ kolunu kopardık” diye özetlemişti. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de bunu, “ABD, Süleymani’nin kolunu kesmiş olabilir ama İran bölgede bacağınızı keserek karşılık verecek” diye karşılamıştı.
Ruhani’nin sözlerinin nasıl bir bölge politikasına dönüşeceğinin ipucunu Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri şöyle verdi: “Şimdi gücümüzü anladıklarına göre, ABD’nin Orta Doğu’dan çekilme vakti gelmiştir.”
Burada güçler arası kapasite kıyaslaması çok anlamsız. Önemli olan gücün caydırıcılığı. Yani savaşın neden göze alınamayacağının hissettirilmesi. Haziranda 50 bin feette uçan Amerikan casus uçağının düşürülmesi caydırıcılığın inşasında ilk hamleydi. Suikast sonrası İran’ın nükleer programla ilgili sınırlamalara son vermesi de caydırıcılıkta bir başka boyut. İran Orta Doğu oyununda yeni bir angajman stratejisi belirlemeye çalışıyor ve çıtayı yükseltiyor.
***
İran’ın bölgeden çekileceğine dair çıkarımlar ise naifçe. Aksine İran ‘bozucu’ etkisini ABD’nin bölgeden çıkışını hızlandıracak şekilde kurguluyor. Irak siyasetindeki türbülans İran’ın yeni hamleler yapmasına imkan verebilir. ABD’nin Irak’tan çekilmesi konusunda pazartesi günü Irak hükümetine giden, İngilizce ve Arapça versiyonları birbirinden farklı ve imzasız bir çekilme mektubu ile bir düzenbazlık döndü. ABD tarafı mektubu ‘taslak’ diye geçiştirirken Başkan Donald Trump da, “Sonsuza kadar kalacak değiliz ama şu an doğru zaman değil. Ciddi miktarda para harcadık, çıkacaksak telafi etmek isteriz. Irak, ABD askerlerini şimdi çıkarırsa bu, Irak’ın başına gelebilecek en kötü şey olur” diyerek son noktayı koydu. Bu mektup gaz almak için mi yazıldı bilmiyoruz. Ruslar dahil temel aktörler ABD’nin bölgeyi kolayca bırakmayacağını öngörüyor. Fakat özellikle Irak, ABD açısından mayınlı tarlaya dönüyor. Haşd el Şaabi’ye bağlı Asaib Ehl-i Hak Genel Sekreteri Kays Hazali’nin tehdidini buraya bırakalım: “İranlılar, şehit Süleymani için ilk cevabı verdi. Şimdi sıra Iraklıların şehit Ebu Mehdi Mühendis için vereceği ilk cevapta.”
Bu tehdit İran misillemesinden sonra ötelenebilir ama Amerikan güçlerinin çekilmesi yönünde parlamentodan bir tasarı geçiren güçler bu kavgayı büyütüyor. Sünniler ve Kürtlerin ortak olmadığı bu karar bundan sonraki iktidar oluşumlarında bir önkoşula da dönüşebilir. Bu süreç bir Kürt-Arap krizine de kapı aralıyor. Ayn el Esad dışında 8 üs daha varken İran’ın ikinci hedef olarak Erbil’i seçmesi krizin müstakbel perdesine işaret ediyor. Yani Erbil’e giden füzeler, Kürdistan’da Amerikan temerküzü senaryosuna karşı bir ihtar sayılabilir.
***
Suriye’de ise İran’ı açığa düşürecek olan, ABD-İsrail eksenli korsan saldırılar değil Moskova ve Şam’ın tutumu olabilir. Rusya lideri Vladimir Putin’in Ankara ziyaretinden önce 7 Ocak’ta Şam’a gitmesi İran ile ABD kapışırken Suriye’deki kazanımları koruma kararlılığını gösteriyor. Rusya’nın hâlâ İran’a ihtiyacı var. Ayrıca Rus Savunma Bakanlığı’nın Süleymani ile ilgili değerlendirmesi başka hiçbir ülkeden gelmedi. Mesaj şaşırtıcı netlikteydi:
“Süleymani akıllı bir askeri liderdi, hak edilmiş bir otorite kurdu ve Orta Doğu’da büyük bir nüfuz oluşturdu. ABD’nin liderliğindeki sözde uluslararası koalisyondan çok önce Irak ve Suriye’de onun rehberliğinde IŞİD ve El Kaide’ye karşı askeri direniş organize edildi. Onun Suriye’de IŞİD’e karşı savaşta kişisel katkısı şüphe götürmez. Suikast Orta Doğu’da askeri-siyasi gerilimin tırmanmasına ve uluslararası güvenlik sistemi açısından ciddi olumsuz sonuçlara yol açacaktır.”
Evet evet her şey yolunda!-Fehim Taştekin
Kaynakgazete duvar