11.6 C
İstanbul
29 Nisan Salı, 2025
spot_img

Eşitsizliği Meşrulaştıran Biyoloji Anlayışına Marksist Bir Reddiye: “İdeoloji Olarak Biyoloji”

“Bu çocuk kesin kötü huyunu babasından aldı”, “Dayısı da pek tembeldi zaten kesin ona çekmiş”, “X milletinin kanında yalancılık düzenbazlık”, “Y toplumun kanında çalışkanlık vardır”, “Zaten kadınlar da biyolojik olarak erkeklerden daha dayanıksız ve zayıftır”, “İş hayatında ve rekabette başarılı olmanın kuralı genlerimizde yazıyormuş”, “rekabet geni eksik/bozuk olanlar da pek başarısız oluyor canım”, “Bilim insanlarının son buluşuna göre…”, “Bir yeni davranışımızın daha genetik kodumuzda yazılı olduğunu öğrenmiş olduk…” Evet, 2000’li yıllarda huylarımızı, davranışlarımızı ve toplumsal olayları (suçları, politik hareketleri ya da duyarsızlığı) “genlerinde var” diyerek açıklamaya çalışıyoruz, ya da ilk dilimizin ucuna ilk gelen açıklamalardan biri bu oluyor. Çünkü bunları önceleyen açıklamaları bilim insanlarının yayınlarından okuyor ya da bize yayınları aktaran haberlerden duyuyoruz. Ve bilimin tarafsız ışığı altında vardığı bu sonuçları en değişmez doğrular olarak kabul ediyor ve günlük kavrayışımıza dahil ediyoruz. Bilim insanları tarafsız, bilim de tek gerçeğin peşinde olan bir uğraş olduğuna göre… O zaman bir daha düşünelim; bilimi yapan bilim insanları, içinde yaşadıkları toplumdan bağımsız bilim üretebilir mi? Bilimin kendisi içinde bulunduğu toplumsal ve ekonomik ilişkilerden bağımsız olarak sonuç üretebilir mi? Bilim ve Teknik sayfalarının yazarlarına göre, hayır, ne bilim ne de bilim insanı tarafsız, toplumsal etkilerden bağımsız düşünülemez. İşte, önemli bilim insanı, genetikçi Richard Lewontin’de aynen böyle düşünüyor olmalı ki “İdeoloji Olarak Biyoloji: DNA Doktrini” isimli zihin açıcı kitabında şöyle söylüyor:

“Bilim insanları, yaşama bilim insanları olarak değil, ailenin, devletin, üretken bir yapının içindeki toplumsal varlıklar olarak başlar ve doğaya toplumsal deneyimlerinin şekillendirdiği bir mercekten bakarlar… Bilim, kendinden önceki Kilise gibi, her tarihsel devirde toplumun baskın değerleriyle görüşlerini yansıtan ve perçinleyen bir toplumsal kurumdur. (1)”
Biyoloji, canlıları inceleyen bilim dalıdır ve genetik bilimi ise canlıların kalıtsal özelliklerini, genetik yapılarını ve özellikleri araştırır. Biyoloji ve genetik biliminin canlılara getirdiği açıklama ve çözümlemelerin nasıl birer ideolojik söylem haline dönüştüğünü, nasıl bilimsel söylemin toplumsal eylemiş biçimlendirdiğini, hangi biçimlerde modern biyoloji açıklamalarının kapitalist sistemi destekler-olumlar nitelikler taşıdığını Lewontin kitabı boyunca, örneklendirerek açıklıyor. Özellikle bireylerin (özellik ve davranışlarının), genlerine /genetik koda indirgenmesini ve bu şekilde insanın ve tüm doğanın mekanikleştirilmesine karşı çıkıyor. Örneğin, başarıya/hırsa/cesarete/güce ve hatta yüksek zekaya sahip olmayı sadece genetik özellikler ile açıklayan biyoloji, toplumsal eşitsizlikleri görünmez kılar ve bu eşitsiz toplumu da “biyoloji söylemi” aracılığıyla meşrulaştırmış olur. Böylece, bir işçinin çocuğuyla bir patron çocuğunun (beslenme, eğitim, sağlığa erişimdeki tüm farklarına rağmen) okulda aynı başarıyı gösteremediğinde, işçi çocuğu başarısız olduğunda, bunun suçu toplumsal yapılanmada aranmaz, biyolojik yeterlilikler ile açıklanır. Ya da kanser, kalp krizi gibi çok yaygın sağlık problemlerinin sadece aileden gelen yatkınlıklarla açıklanması, şehirdeki hava-su kirliliği, maruz kalınan zehirli kimyasallar, saatlerce hareketsiz durmayı gerektiren işler, hareket edecek, spor yapacak ya da sadece rahatlayacak temiz alanların yokluğu, sağlıklı beslenmenin pahalı ve erişilmez olduğu gerçekliklerini ört bas eder.
Lewontin, her türlü indirgemeciliğe ve tahakküme karşı duruyor ve DNA’nın tek başına insan varlığını belirlediği fikrini eleştiriyor. Modern biyolojinin “girişimci, rekabetçi ve hiyerarşik” toplumu insan doğası olarak kabul ettiğinden ve bireye her zaman toplumsal olana kıyasla öncelik atfettiğinden bahsediyor. Marksist bir bilim insanı ve konusunda çok önemli bir genetikçi olarak Lewontin, insan dahil tüm canlıları, parçalarına indirgeyen ve mekanikleştiren değil, çevreleri ve dahil oldukları toplumlar ile birlikte ele almak ve incelemek gerektiğini vurguluyor. Kapitalizmin içinde şekillenen ve kapitalizme hizmet eden bir biyoloji değil, doğayı ve canlıları ilişkisel ve diyalektik olarak inceleyen bir biyoloji anlayışının çağrısını yapıyor.

1) İdeoloji Olarak Biyoloji. R. C. Lewontin. Çeviren: Cengiz Adanur/ Kolektif Kitap

 (Özgür Bir Dünya İçin Kaldıraç, Sayı 200, Mart 2018)

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol