EHP “Enkazda bıraktınız çadırları sattınız” çağrısıyla basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın toplantısında “Hükümeti göndereceğiz. Depreme dirençli kentler yaratacağız” vurgusu yapıldı.
Basın toplantısına EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ve EHP MK üyesi Özge Akman konuşmacı olarak katıldı. Toplantıda, yıkımın esas sorumlusu hükümetin istifası için mücadele edilmesi ve depreme dirençli kentlerin yaratılması için izlenecek politik hat paylaşıldı.
Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinin yaşandığını belirterek basın toplantısını açan Özge Akman, “Depremler her zaman felaket yaratmak zorunda değil. Yıkılmayan kentleri konuşmak için bu yıkım siyasetinin ortadan kaldırılması gerekir. Bunun hesabı sorulmalı ve bunun ilk adımı olarak hükümet istifa ettirilmelidir. Halkın örgütlü mücadelesi ile bu mümkün.” diyerek sözlerini sürdürdü.
EHP’nin deprem felaketi konusunda siyasal bir cevap üretmeyi kendisine öncelikli görev bildiğini belirten Akman, “12 Şubat ve 27 Şubat’ta iki ayrı eylem gerçekleştirdik. Genel Başkanımız Hakan Öztürk de dahil olmak üzere 50 yoldaşımızı gözaltına alınarak, eylemlerimiz engellenmeye çalışıldı. Tüm engellemelere rağmen Partimiz deprem yıkımının siyasal sorumlusu olan hükümeti açıkça ortaya koydu ve istifasını istedi.” diyerek sözü EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk’e bıraktı.
Yaraları sarmanın acil görev olduğunu söyleyerek söze başlayan Öztürk, hemen bunun ardından bu yıkımın sorumlusunun rant-yolsuzluk-rüşvet çarkını oluşturanın hükümet ve yerel yönetimler olduğunu ifade etti. Öztürk, bu tablonun hesabının sorulması ve bunun ilk adımı olarak hükümetin istifa ettirilmesi mücadelesine vurgu yaptı. Sözlerinin devamında, “Depremde yoksulluk çeken sınıfın evleri yıkılır. Uzun vadede halk can güvenliğinin sağlanmasını isteyen örgütlü ve eylemli bir kararlılık ortaya koymalıdır. Herkes susturulmaya çalışılırken, tribünler binlerin ‘hükümet istifa’ sesleriyle yankılanıyor. İşte bu şekilde, Rant mekanizmasını işleten hükümete oklarımızı yönlendirmeliyiz. O nedenle konuya buradan başlamalı ve konuyu siyasallaştırmalıyız.” ifadelerini kullandı.
“Bankaların para kasalarını molozların arasından çıkarıp dizdiler”
Öztürk, “Halk deprem enkazının altından insanların çıkarılması için oradan oraya koşup çırpınırken; yetkililer, bankaların para kasalarını molozların arasından çıkarıp dizdiler sırayla. Rejimin tercihi ortadadır. Rejimin insanlık dışı yönünü Kızılay’ın çadırları satıyor olması gerçeğinde de gördük. Açlık çeken, evleri yıkılan halkımıza çadır satmak nedir? Bu nasıl bir kamu hizmetidir? Kızılay ne işe yarar?” diye sordu.
Yıkılan her bir bina için tek tek hesap soracaklarını belirten Öztürk, “Asıl insan hayatı depremden önce yaptıklarımızla kurtarılır. Bir toplumun medeniyet düzeyini depremden önce yaptıkları gösterir. Ülkeyi, üretken olmayan bir beton ekonomisine ülkeyi boğdular. Eğer deprem sonrasında ölüm ve yıkım varsa; o ülkede yasaya, yönetmeliklere uymamak vardır. O ülkede binalar yapılırken rant, yolsuzluk ve rüşvet mekanizması işliyordur. Hiçbir kan emici müteahhit denetlenmedi. Bu sürecin öncesini unutmayacağız, onlardan hesap soracağız, hesaplaşacağız. Tek tek her bir bina için yargılanacaklar, rant rüşvet meka yarattıkları için yargılanacaklar.” diyerek sözlerini sürdürdü.
“Depreme dirençli kentler yaratmalıyız”
Öztürk, ne kadar insanın enkazın altında kaldığı, ne kadar insanın nasıl yaşamının kaybettiğine dair açıklama yapılmadığını, bütün bilgilerin pandemi zamanında olduğu gibi saklandığını, halk ölürken müteahhitlerin hemen rant kavgasına başladığını ifade etti.
Öztürk, depremin faciaya dönüşmemesinin mümkün olduğunu belirterek, “Asıl görevimiz depremde yıkılmayacak, insan kaybı vermeyeceğimiz depreme dirençli kentler yaratmaktır. Japonya, Kaliforniya ve Meksika’da da depremler oluyor. Ancak yıkım olmuyor, çünkü düzenlemelere uyuyorlar. Oradaki halk, müteahhitlerin vicdanlarına, burjuva siyasetçilerine bırakılmamış. Halk molozların arasında ezilip ölmüyor. Bunu onlar başarabiliyorsa biz de başarmalıyız.” dedi.
“Deprem Kongresi kurulmalı, deprem anayasası oluşturulmalı”
Bu ülkenin bir deprem politikası olması gerektiğini ifade eden Öztürk, “Toplumdan yana bilim insanları, meslek odalarından uzmanlar ve halk temsilcileri bir araya gelerek Türkiye Deprem Kongresini hayata geçirmeli. Bu Kongre deprem konusunda ortak iradeyi yaratarak, herkesin dikkate aldığı bir merkez haline gelmeli. Kongre deprem anayasasını oluşturmalı; ülkedeki sanayinin, yerleşim alanlarının ve nüfusun nasıl konumlandırılacağına dair kararların alınmasında belirleyici olmalı. Hedefe kilitlenmiş bir Deprem Konseyi ve Deprem Bakanlığı kurulmalı. Böyle bir kolektif bilinç oluşturamazsak, bu müteahhitlerden kurtulup başka mütehaitlerin elinde kalırız. Sırtımızı bilime, adalete, mantığa dayamalıyız. Müteahhitlerin karına bırakmamalıyız.” diyerek bu siyasetin bir an önce oluşturulması gerektiğini vurguladı.
Öztürk, “Konunun siyasallaşması önemlidir. Mevcut karanlık hükümet görevden uzaklaştırılmadan hiçbir olumlu adımın atılması mümkün değil. Hükümet istifa, temel hedefimiz olmalıdır. O nedenle en başta bu hükümeti göndereceğiz. Depreme dirençli kentler yaratacağız.” diyerek açıklamasını sonlandırdı.