Biz Ayrı Para Birimlerinin İnsanlarıyız
20’li yaşlarında olan ve bugüne dek mahallesinden hiç çıkmamış beş gencin internette tanıştığı bir kıza aşık olmaları ve yurtdışına onun yanına gitme çabası üzerinden günümüzün toplumsal koşullarına değinilmekte, maddi koşulların gerçekliğiyle çakışan hayaller sorgulanmaktadır. Beş genç ortak olan hayallerini gerçekleştirmek için ekonomik bir mücadeleye girerler. Fakat bu yolculukta para birimleri aşklarının sınırlarını çizecektir. Eser, eski ortaoyunu kültüründeki meddahlıktan etkilenerek yorumlanmakla beraber, bu dönemin tiyatral anlatıcı ögeleri de kullanılmaktadır.
Oyuncu: Emre KALAYLAR
Ölü Ozanlar Derneği
Ergenlik çağındaki birkaç gencin aşırı disiplinli bir yatılı okulda geçen bu hikâyesinde, okul ve aileler tarafından üstlerine yüklenen başarılı olma sorumluluğu, ailelerinin onlar için seçtiği geleceği yaşamakla kendi istediklerini yapabilmenin önündeki engeller ve bunlarla başa çıkma yöntemleri anlatılıyor.
Okula yeni atanan John KEATING, önlerine yeni bakış açıları sunarak, şiir dünyasına girmelerini, günü en iyi şekilde değerlendirebilmeleri ve Walt WHITMAN’ın dediği gibi hayata “kendi dizeleri ile katılabilmeleri” için farkındalıklarını artırmaya çalışmaktadır.
Oyuncular:
Bu eserde Hakan ALTINER Edebiyat Öğretmeni John KEATING karakterini canlandırıyor.
Diğer rolleri ise; Tayfun YILMAZ, Sadi ÖZEN, Berkay ŞENGİL, Berkay ŞANVEREN, Enes DANİŞ, Onur YALDIZ, Barış ÖZKOÇAK
30 Mayıs Cuma, saat 20.30
Kedi Sahne Sanatları
Benim Adım
bir özsavunma hikayesi
Tiyatro İmge’nin sahneye koyduğu biz öz savunma hikayesi “Benim Adım” oyununda Meyrem karakterinin hayatında derin izleri olan üç kuşak kadının hikayesini izleyeceksiniz.
Oyunda deli Hatça ile korkusuzca bizim dağlara tırmanıp, inadına türküler çığırıp köyün seyrine bakıyoruz. Tarla kuşlarını yaşama sevincimize katıp, babaannesinin yemenisinin ucuna bağlıyor Meyrem. Er olanı sorgulatıp, öğretilmişliklerimize savaş açıyoruz.
Meyrem, kızı Gülsüm için kocasına karşı öz savunma uygulayan bir kadın. Yaşayan nefes alabilen tek karakter Gülsüm. Her şeye katlanmış Meyrem, göz yummuş… Sıra kızı Gülsüm’e gelince “YETER” diyor. Hikayenin seyrini aslında tüm kadınları özgür bırakarak değiştiriyor. Şiddeti, tecavüzü, tacizi ve bastırılmışlığı naif imgelerle anlatıyor. Gerçeği sert bir tokat gibi indirerek yüzleştiriyor bizi.
Her bir karakterin naif, samimi ve derin taraflarını okuyoruz oyunda. Meyrem’in gölgesinde kalan ve önünde var olan kadınları izliyoruz. Evimizi, komşumuzu arka bahçemizi izliyoruz.
Kadının var olma savaşımı ve özgürlük mücadelesi yolunda hepimizin hikayesi “Benim Adım”. Bu dört kadın korkularıyla cesurca yüzleşiyor. Köy yerinde, dere kenarında, tarlalarda ve şehirde özgürlüğüne umutla tırmanıyor kadın.
Yüreğim Dağlardır
Nereye aitiz? Köklerimiz nerede? Neyi hatırlıyoruz? Neden hatırlıyoruz? Neye özlem duyuyoruz?
Eugene Ionesco’nun Kel Şarkıcı’sı ve Samuel Beckett’in Godot’yu Beklerken’inden önce yazılan ve absürt tiyatronun öncüllerinden biri olarak kabul edilen Yüreğim Dağlardadır, 1914 yılının Fresno, Kaliforniya’sında yolunu kaybetmiş, kendini dünyadan kopmuş gibi hisseden eski bir Shakespeare aktörü Mc Gregor’un yaşlı bir anne, oğlu ve torunundan oluşan bir çekirdek aile ile karşılaşmasını konu alıyor.
Oyunun dramaturjisi William Saroyan’ın oyun önsözünde bulunan “Dünyanın şairlerine. Hayatları şiir olan o basit ve yüce insanlara. Yaşlanmış çocuklara, çocuk olan çocuklara. Dağlardaki yüreğe” ifadesinden ilhamla şekilleniyor ve tüm öykü çekirdek ailenin çocuğu Johnny’nin gözünden aktarılıyor.
Seyircisini kök, toprak, bellek, aidiyet, hasret gibi kavramlar üzerinde düşünmeye davet eden oyun, birbirini şefkatle kabul eden karakterleriyle her bakımdan hafızasızlaştırılmaya çalışılan bir kültür kentinde bizlere beraberce sürdürdüğümüz varoluş mücadelesini son derece naif bir dille hatırlatmayı vaat ediyor.
