2 Temmuz 1993’te, Allahüekber sesleri arasında tutuşturulan Madımak otelinin dumanları arasından sonsuzluğa; türküleri, şiirleri, öyküleri, film kareleri, düşünceleri ve bir de karikatürleri yükseliyordu yanmakta olan yaratıcılarının… “Yaratan” adına sanat yaratıcılarını katlediyorlardı… eserleriyle eşitlik, kardeşlik, barış, özgürlük isteyen yaratıcıları… gelecek güzel günler adına ne varsa toptan yok etmek istiyorlardı kölece bir yaşam özleyen katil sürüleri.
Madımak’ın dumanları arasından sonsuzluğa yükselen karikatürler Asaf Koçak’ındı. Orada 35 yaşında katledilmemiş olsa karikatür evrenimize yeni söylemler, farklı soluklar, zenginlikler katacaktı mutlaka. Ama her ömrü yaşanmışlığı oranında değerlendirmek gerekiyor. O, erken gidip de ardından silinmez izler bırakanların soyundandı…
Asaf, resmi kayıtlara göre Kırşehir’de doğmuş görünse de asıl Yozgat’ın Yerköy ilçesinde 1958 yılında doğdu. Babası Hese Tekşin ve annesi Afê Momê’nin 6 çocuğundan 5. si olan Asaf, Şexbilan aşiretine bağlı bir Kürttü…
İlk ve orta okulu Yerköy’de okuduktan sonra iki yıl İstanbul Davutpaşa lisesine devam eden Asaf, Çiçekdağı lisesinden mezun olduktan sonra Kırşehir eğitim enstitüsünü bitirdi. Sonra öğretmenlik yılları… Önce Çiçekdağı’nın bir köyünde, ardından Sivas’ın bir köyünde zor koşullarda ilkokul öğretmenliği yaptı. Öylesine zor ki bir defasında donarak ölmekten son anda kurtarıldı. Daha sonra Adıyaman’da süren öğretmenlik yılları ve istifa edip kendisiyle ve sanatıyla baş başa kalacağı sıkıntılı, yoksul ama onurlu Ankara yılları…
Resim yapma sevgisini ilkokuldan itibaren besleyen Asaf, ortaokul döneminde daha da yoğunlaştırdığı resim/çizgi çalışmalarını lise ve eğitim enstitüsü dönemlerinde iyice geliştirdi. Böylece Yerköy’den Ankara’ya uzanan yolun sonunda kendi hırçın, savaşçı, tutkulu, yaratıcı, öngörülü kişiliğiyle en iyi örtüşebilecek karikatür alanına adım attı.
Karikatürde yalın çizgilerinin yanında yer yer noktalama yöntemini de kullanan Asaf kısa zamanda kendine özgü bir tarz geliştirdi. Yoksul ama sanatsal yaratıcılık anlamında bir o kadar zengin Ankara yıllarında Asaf birçok karikatür sergisi açtı. Bazı yarışmalarda ödüller kazandı, eserleri yarışma albümlerinde yer aldı. Karekare, Yeni Olgu, Sorun, Yapıt, Türkiye Yazıları, 2000’e doğru, Bilim ve Sanat, Yarın, Edebiyat 81, Cumhuriyet, Günaydın ve Yeni Çuval gibi dergi ve gazetelerde de karikatürleri yayımlandı.
Geçinmek için musluk tamirciliğinden kısa filmde rol almaya dek farklı işler yapan Asaf, Pir Sultan dergisinin kapak karikatürlerini ve Özgür Gelecek dergisinin görsel danışmanlığını da yaptı.
Asaf’ın karikatürleri; feodal yapının eleştirisinden, emeğin, özgürlüğün yüceltilmesine… göç olgusundan, kadının sömürülmesine/
Son dönem karikatürlerinde bambaşka bir Asaf Koçak’la karşılaşırız. Tüm insan ilişkilerini deve kuşları aracılığıyla irdelediği bu çalışmalarında Asaf resimsel ögeleri fazlasıyla kullanmış ve bugün artık alışılmış olan bu tarzın öncülüğünü yapmıştır…
Donmak ile yanmak arasında geçen kısa sanat yaşamında Asaf, insanlığa uzun soluklu eserler bıraktı… Eserlerinden başka bir de bazen gülen, bazen yoksul, bazen de bilge bakışlarını çevreleyen saçı ve sakallarıyla hatırladığımız fotoğraflarını bize bıraktı Asaf…
Bir zamanlar öğretmenlik yaptığı Sivas’ın bir köyünde donmaktan kurtulan Asaf, 2 Temmuz 1993’de Madımak’ta yanmaktan kurtulamadı… Katilleri onu katlederken üzerine bulaştırdıkları is kokularıyla gömülmeye mahkum etmek istediler… Yerköy’de camileri kapattılar… imamları engellediler… ama her şeye rağmen Asaf yıkanıp üzerindeki is kokuları temizlenerek toprağa verildi…
Işıltılar içinde Asaf’ı her düşündüğümde biraz da Madımak’ı tutuşturan katiller sürüsü gelir aklıma… “Yaratan” adına sanat yaratıcılarını yakarken kendi üzerlerine bulaşmış ve hiçbir zaman temizleyemeyecekleri yanık kokularıyla katiller sürüsü…