Notice: Array to string conversion in /home/runcloud/webapps/app-direnisteyiz29/wp-content/plugins/td-cloud-library/includes/tdb_functions.php on line 459
19.7 C
İstanbul
19 Eylül Perşembe, 2024
spot_img

DİB’den açıklama: Sabahın bir sahibi olmalı, artık

Demokrasi için Birlik (DİB), son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendiren ve buna karşı toplumsal muhalefet olarak yapılabileceklere dair bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, Tek adam rejiminin, muhalefeti darbe çağrısı yapmakla suçlayarak, sürdüreceği baskıcı ve zorbaca adımlara meşruiyet kazandırmaya çalıştığı ifade edilen açıklamada, buna karşı çözümün, meclisteki ve meclis dışındaki demokratik muhalefetin, halkın tabandan katılımına dayanan yeni bir demokratik direniş hattını yaratmak olduğu vurgulandı.
Açıklamanın tam metni şöyle…

Sabahın bir sahibi olmalı, artık

Komplo teorileri, katliam tehditleri, darbe iddiaları… 

Salgın, “normalleşme” çılgınlığına rağmen özellikle çalışmak zorunda bırakılan işçi havzalarında can kayıplarıyla sürerken tek adam rejimi karanlığı daha da koyulaştırıyor.

  • AKP lideri ve Cumhurbaşkanı korona virüs salgını sırasındaki her konuşmasını virüs salgınına ilişkin önlemlerden çok muhalefete saldırmaya ayırdı. Kendisine karşı olan herkesi, tüm muhalefeti darbe hazırlığı yapmakla suçluyor.
  • Ülkü ocakları ve faşist güruh, ölüm orucunda hayatını kaybeden Grup Yorum üyesi sanatçı İbrahim Gökçek’in bedenini gömüldüğü yerden çıkarıp yakmakla tehdit ediyor.
  • İnfaz yasasında yapılan anayasaya aykırı düzenlemeyle çeteler sokağa salınıyor.
  • Binlerce barış akademisyeni ceza alıp işinden olurken, katliam tehdidi yapanlar iktidarın desteğiyle medyada cirit atıyor. Ülke TV de yapılan bir programda açıktan katliam tehdidi yapılıyor ve bu yandaş gazetecilerden birinin ağzından köpürtülüyor: “…listelerden haberiniz var mı sizin, ailenizi nasıl koruyacaksınız? Karınızı, çocuklarınızı nasıl koruyacaksınız bizden?”
  • Sosyal medyadaki paylaşımlar yüzünden sabaha karşı evler basılıp insanlar gözaltına alınırken, iktidar açık katliam tehditleri karşısında sessiz.
  • Erdoğan’dan gelen talimatı emir telakki ederiz diyen RTÜK başkanı, katliam tehdidi yapılan yayına ilişkin, darbeye karşı çıkanları cezalandıracak pozisyonda olmadıklarını açıklıyor.
  • AKP’nin 18 yıllık iktidarı boyunca bağımsız yargıyı savunan, kamu yararı için, kent ve doğa kıyımına karşı çıkan kamu kurumu niteliğindeki özerk meslek kuruluşları hakkında demokrasiyle bağdaşmayacak bir mevzuat değişikliği tekrar gündeme getiriliyor.
  • HDP’nin Siirt, Baykan, Kurtalan ve Iğdır belediyelerine kayyım atanıyor.

Şurası son derece açık: Saray destekli katliam tehditleri, bizzat iktidar tarafından ortaya atılan darbe iddiaları, ülkenin demokratik birikimine, belediyelerine ve kurumlarına yapılan saldırılar demokrasiden yana olan bütün kesimleri hedef alıyor.

Dinlediğimiz kurt masallarının nedeni var

Tek adam rejimi, muhalefeti darbe çağrısı yapmakla suçluyor, çünkü atmayı sürdüreceği baskıcı ve zorbaca adımlara meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Giderek artacağı anlaşılan baskı ve yasaklar, muhalefeti bastırma girişimleri darbenin önlenmesi safsatasıyla karartılacak. Ülkenin son demokratik birikimlerine, kurumlarına saldırılacak, toplumdan yükselen itirazlar susturulacak. İş daha şimdiden katliam tehdidiyle toplumu sindirmeye vardı.
Bunların nedeni, tek adam rejiminin MHP’den aldığı desteğe rağmen yapılacak ilk seçimde kaybetme olasılığının yüksek olması. İktidarın meşruiyetini yitirmesi, halkın büyük kesiminde güven uyandırmaması, ağır ekonomik kriz şartlarında girilen salgın sürecini yönetecek, salgının yarattığı ekonomik toplumsal tahribatı giderecek, hiçbir çözümünün olmaması. İşsizliğin ve yoksulluğun olağanüstü boyutlara ulaşması.
Bu yüzden darbe söylentileri, katliam tehditleriyle toplumu sindirmeye, muhalefeti susturmaya çalışıyor.

Tek çözüm, halkın tabandan katılımına dayalı bir demokratik hareket

Giderek koyulaşan bu karanlık tabloya karşın, iktidar toplumun önemli bir kesimini teslim almayı başaramadı. Demokrasi güçleri susturulamadı. Onca hileye ve hukuksuzluğa rağmen 31 Mart yerel seçimleri iktidarın kaybedebileceğini ortaya koydu.
Ancak muhalif siyasi hareketlerin, örgütlerin, partilerin bugüne kadar varlıklarını sürdükleri zeminin tazelenmesi gerekiyor. Özellikle ana muhalefet partisi tarafından sürdürülen “ bekleyelim giderler” şeklinde özetlenebilecek muhalefet tarzının değiştirilmesi gerekliliği ortada.
Meclisteki ve meclis dışındaki demokratik muhalefetin önündeki adım, halkın tabandan katılımına dayanan yeni bir demokratik direniş hattı yaratmak olmalı.
Bugün hayatta kalabilmek, iktidarın tehditlerini ve artacak baskıları göğüsleyebilmek, toplumsal yıkım ve çürümeyi önleyebilmek, mahallelere, sokaklara, işyerlerine dayanan örgütlenme ve katılım mekanizmalarının yaratılmasından geçmekte.
Muhalif yerel yönetimlerin katılımcı merkezler haline gelmesi, yerel örgütlenme tarzını halkın katılımına ve denetimi açacak biçimde yenilemesi gerekiyor. Halkın bilinçli, aktif yurttaşlar olarak dayanışma ve demokrasi mücadelesine katılmasını sağlayacak organlar ve modeller oluşturulmak temel  hedef olmalı.

Halkçı, yeni bir seçenek yaratmalı

Tek adam rejimine karşı en geniş birliğin sağlanmasına çalışırken, demokrasi güçlerinin ittifakını derhal hayata geçirmek önem taşıyor.
Bunun da ötesinde, başta meclisteki iki büyük muhalefet partisi olmak üzere demokrasi güçlerinin halkçı bir seçenek ortaya koyması gerekiyor. Bu seçenek, korona virüs salgınının, çürümüşlüğünü ve geniş emekçi kesimlere düşmanlığını bütün çıplaklığıyla ortaya serdiği neo-liberal sisteme temelden karşı çıkan, yeni bir yaşamın ve dünyanın mümkün olduğunu gösteren bir yaklaşıma sahip olmalı.
Ancak insanın ve doğanın sınırsızca sömürülmesine dayanmayan, adil ve eşitlikçi bir gelir dağılımını, onurlu ve insanca yaşamak üzerine kurulu bir çalışma düzenini, alt yapı ve hayati sektörlerin kamulaştırılmasını amaçlayan yeni bir seçenek geliştirebilirsek, önümüzde büyümekte olan karanlığa cevap olabiliriz.
Sabahın bir sahibi olmalı artık, umutla, neşeyle, taze, yepyeni bir dille konuşan… 
 
13 Mayıs 2014… Ülke tarihinin en büyük işçi katliamı olarak tarihe geçti. Manisa’nın Soma ilçesindeki maden ocağında 301 madenci can verdi. Maden patronu ve işletme sorumlularına yeterli ceza verilmedi. Sorumlu kamu görevlileri yargılanmadı. Yaşanan ölümlere ve salgın koşullarına rağmen hâlâ önlem alınmıyor, iş cinayetleri sürüyor. 

 Demokrasi için Birlik

 PDF dosyasına buradan ulaşabilirsiniz
 

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol