Demokrasi İçin Birlik, Van’da helikopterden atılan Osman Şiban’ın ifadesinin ardından yaptığı açıklamada, “Bu insanlık ve hukuk dışı uygulamayı yurttaşlarımıza reva görenler ceza alana kadar bu olayın peşini bırakmayacağız” dedi
Demokrasi İçin Birlik (DİB), Van’ın Çatak ilçesinde 11 Eylül’de askerler tarafından gözaltına alınıp helikoptere bindirildikten sonra hastanede yoğun bakımda bulunan Osman Şiban ile komada 20 gün kaldıktan sonra hayatını kaybeden Servet Turgut’a ilişkin yazılı açıklama yaptı.
DİB açıklamasında, “Kendine gelmesinin ardından ifade veren Osman Şiban’ın tanıklığıyla beraber olayın vahametinin çok daha büyük olduğunu ortaya çıkmıştır. Tarlalarından gözaltına alınıp helikopterle karakola götürülen ve Kürt olmaktan başka suçları olmayan iki yurttaşımız, askeri amirler tarafından erlere linç ettirilmişlerdir” dedi.
Şiban’ın ifadesiyle beraber suçun işleniş biçimi ve yerinin daha da belirginleştiğine değinen DİB, şunları söyledi:
“Bu vahim olayın bir an önce aydınlatılması ve suçluların hangi rütbe ya da makamda olurlarsa olsunlar, adil ve tarafsız bir mahkemede yargılanmasını talebimizi yineliyoruz. Bu insanlık ve hukuk dışı uygulamayı yurttaşlarımıza reva görenler ceza alana kadar bu olayın peşini bırakmayacağız.”
Şiban’ın ifadesi
Osman Şiban gözaltı sonrası uçuş sırasında helikopterin içinde neler olduğunu şöyle anlatmıştı:
“Bizi otun oraya götürdüler. Sonra baktım bir helikopter geldi oraya indi. Bizi döverek helikoptere bindirdiler. Birkaç asker de bizimle bindi ama çoğu aşağıda otun orada kaldı. Helikopterde, tam hatırlamıyorum ama 20 kadar asker vardı.
Ne köyden alırken ne de helikopterin içinde bizi suçlayan bir şey söylemediler. Ben öyle bakıyordum askere benim yüzüme yumruğu yapıştırdı. ‘Bakmak yasak, konuşmak yasak, sağa sola bakmak yasak’ diyerek bana vuruyordu. Yüzüme vuruyordu hep.
“Servet’e de vuruyorlardı. Helikopterin içinde kaç tane yumruk ağzıma vurdular. Helikopterin içinde iki tane cenaze vardı, örgüt mensuplarıymış. Böyle poşet gibi bir çuvalın (Ceset torbası) içine torbalamışlardı. Birini açıp başını çıkarttılar, yüzünü gösterdiler ölenin. Bana ‘Sen bunu tanıyorsun’ dediler. Ben tanımıyorum, ne bileyim kimdir dedim. Beni yine dövmeye başladılar.
“Hatta öyle dövdü ki, başımı o poşetin üstüne düşürdü. Telsizden mi ne konuşmalar yapıyorlardı. Birbirleriyle konuşuyorlardı. ‘Van’ın kışlasına getirin’ gibi şeyler söylediklerini duydum. Kışla mı diyordu, öyle bir şey. Telsizin sesi vardı ‘Kışlaya getirin’ diye. Helikopterin içinde Servet’le konuşma monuşma hiçbir şey yok. Olmadı.
“Servet’e de bir kez yumruk attıklarını görebildim. Sonra başımız eğik göremedim ama helikopter içinde bizi çok dövdüler.
“Bir askerin, komutan mı bilmiyorum Servet’i kastederek ‘Bu ihtiyarı dövmeyin, bu ihtiyar ölecek’ dediğini duydum.
“Helikopter indi. İçindeki askerlerin de hepsi inmiş. Ben de böyle sağa sola baktım. Bizi daha indirmemişlerdi. Helikopterin içinden görünüyor. Baktım dışarıya çok asker var. Belki 100-150 tane asker var. Kuşatmış asker, hazır durumda bekliyordu. Silahı da var üstlerinde. Birisi, ‘O teröristleri indirin aşağıya’ dedi. Baktım, iki asker yukarı geldi.
“Önce cenazeleri attılar. Sonra bizi de attılar. Helikopterin kapısının ağzından arkamızdan aşağıya itildik. Servet’le betonun üzerine düştük. Servet’i de attılar, o da benim yanımda. Attılar. Hani yere attılar, biz de yere düştük.
“Biz öylece yerdeydik. Birini duydum, dedi ki ‘Ya bu terörist sağdır’, öyle duydum. Sonra o gördüğüm 100-150 asker üzerimize çullandılar. Tekmeler, yumruklar… Vallahi bizi yere sürdüler. Her birimizin başında 10 kişi, 20 kişi. 10 kişi bir kişinin üstüne geçiyordu, hepsi bize yetişip dövüyordu bizi. Bize ne yaptılar bilmiyorum. Bana ne yaptılar bilmiyorum. Yere attılar, oradan sonra başıma geçtiler. Ezdiler başımdan. Helikopterin içinde de orada da dövdüler bizi. Dayak atarlarken ‘Teröristler’ diyorlardı bize.
“Orada ben bayılmışım. Nasıl hastaneye getirdi hiç hatırlamıyorum. Gözümü açtım baktım yanımda biri var, avukat. Ben çok korkuyordum. Ağlamaya başladım. Polisler de vardı çok. ‘Beni askere teslim etme, beni öldürecekler’ dedim. Dedi ki bana ‘Korkma. Ben buradayım. Akrabaların burada. Seni dövemezler artık’. Ben öyle hatırlıyorum başka hiçbir şey yok. Bana bunları yaptılar.”
Ne olmuştu?
50 yaşındaki Osman Şiban ve 55 yaşındaki Servet Turgut, 11 Eylül’de Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerlerce gözaltına alındı. Şiban ve Turgut, iki gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde bulundu.
20 gün yoğun bakım servisinde tedavi gören Servet Turgut hayatını kaybetti. Şiban ise tedavisinin ardından taburcu edildi.
Şiban ve vefat eden Turgut’un avukatları, “Hak arama hürriyeti ve adil yargılama” haklarının engellendiği gerekçesiyle AYM’ye başvurdu. Avukatlar başvuruda, müşteki taraf oldukları halde soruşturma dosyasındaki kısıtlılık kararı nedeniyle hak arama hürriyetlerinin kısıtlandığını belirtti.