2020 yılının çok yönlü direnişlere sahne olduğunu hatırlatan DİB, yeni yılda iktidarın baskı ve zulmüne rağmen mücadelenin devam edeceği mesajı verdi
Demokrasi için Birlik (DİB), yeni yıla ilişkin yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, salgın nedeniyle sermayenin kâr ve büyüme hırsıyla doğal yaşam alanlarını tahrip ettiğine dikkat çekilerek, “Yoksullar daha yoksullaşır, işsizlik ve güvencesizlik artar, büyük çoğunluk gıdaya ve sağlık hizmetlerine erişmekte zorlanırken, zenginler daha da zenginleşti” ifadelerine yer verildi.
TALEPLER BASTIRILDI
İktidarın salgını toplumsal muhalefeti bastırmak için kullandığı belirtilen açıklamada, “Demokrasi güçlerine operasyonlar birbirini izledi. Muhalif belediyeler, Türk Tabipler Birliği, Barolar hedef alındı, sosyal medyanın üstündeki baskı arttı, örgütlenme özgürlüğüne büyük kısıtlamalar getirildi. Ülkenin her yanında topraklarını, doğalarını korumak için direnen köylüler ve emeklerinin karşılığı almak isteyen emekçiler şiddet kullanılarak bastırıldı” diye belirtildi.
VEKİLLİKLER DÜŞÜRÜLDÜ
2020’nin emekçilerin, köylülerin, çoklu baro sistemine direnen avukatların, kadınların eylem ve direnişlerine sahne olduğu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilliklerinin vekilliklerinin düşürülmesi üzerine ülke çapında “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü” gerçekleştirildiği hatırlatılan açıklamada, salgın sırasında kurulan dayanışma meclislerinin yaratıcı etkinlikler ortaya koyduğu kaydedildi. Açıklamada, kadınların mücadelesi sonucu İstanbul Sözleşmesi’ni geri çeken iktidara geri adım attırıldığı vurgulanarak, kıdem tazminatına el konulmasının da ertelendiğine yer verildi.
Açıklamada, 2021’de mücadeleyi sürdürmek için azmini, inancını ve umudunu, iktidarın baskı ve zulmüne rağmen halkın çeşitli kesimlerinin susmadığı, susturulamadığı vurgulanarak, şu görüşlere yer verildi:
“* Güçlendirilmiş parlamenter sistem adı altında yapılmakta olan tartışmalara; halkın yönetime etkin katılımı ve denetimini güvenceye alacak mekanizmaların inşası ve toplumun ezici çoğunluğunun yakıcı sorunları olan işsizlik, yoksulluk, emek hakları ve güvencesizleştirmenin dahil edildiği bir demokratikleşme perspektifiyle nasıl müdahale edebiliriz?
* Saray rejimine karşı en geniş ve güçlü birlikteliği yaratmaya çalışırken, işsizlik, yoksulluk, güvencesizlik gibi yakıcı sorunları temel alan, halkın yalnız katılımcısı değil, bizzat yaratıcısı olacağı bir halkçı seçeneği nasıl ortaya çıkarabiliriz?
* Salgının önlenmesi için en az iki hafta tam kapanma ile birlikte, minimum refah seviyesinin altında yaşayanlardan başlayıp kademeli olarak ülkemizde yaşayan herkese bir temel gelir güvencesi sağlanması talebini yaygın toplumsal bir talep haline nasıl getirebiliriz?
* Halkın; başta, eğitim, sağlık gibi yaşamsal ihtiyaçlarını sağlayan sektörlerin kamulaştırılması hedefleri arkasında nasıl toplumsal güç biriktirebiliriz?