Defne halkı, Emek Partisi (EMEK), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Halkevleri, Kaldıraç, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Sol Parti, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), afetlere dirençli, doğa ile barışık kent için toplumcu belediyeciliğin alt yapısı oluşturma amacıyla “Defne Biziz, Biz Defne’yiz” şiarıyla Antakya’nın Defne ilçesinde bulunan Harbiye Sosyalist Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nde (HASYAD), “Yerel Yönetimler Çalıştayı” düzenliyor. Çalıştayın yapıldığı salona, “Defne Biziz Biz Defneyiz, Dayanışmayı Büyütelim, Yeni Bir Yaşamı Örelim”, “Afetlere Karşı Dirençli Bir Defne”, “Söz Bizim, Karar Bizim Defne Bizim”, “Üreten Biziz Yönetende Biz Olacağız” ve “Kadınlar Yerel Yönetimlere Yaşamı Yeniden İnşa Etmeye” pankartları asıldı.
Çalıştaya, Defne halkı, Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Mersin Milletvekili Perihan Koca, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Sol Parti MYK Üyesi Alper Taş, Halkevleri MYK Üyesi L. Sevinç Hocaoğlu, HEDEP, Batman Belediye Eş Başkanı Mehmet Demir, Kaldıraç, Sosyalist Meclisler Federasyonu üyeleri ve çok sayıda kişi katıldı.
Çalıştay’da 6 Şubat depreminde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleşti. Yerel Yönetimler Çalıştayı Komisyonu adına Naime Turunç, açılış konuşmasını yaptı.
‘İktidarın deprem sürecinde yıkıntıların arasında kaldı’
Turunç, 6 Şubat depreminin üzerinden 10 ay geçmesine rağmen depremin sorunların hala devam ettiğini belirtti. Turunç, “6 Şubat depremi hepimizde derin yaralar açarken diğer taraftan da nasıl yönetilmememiz gerektiğini bizlere tekrar gösterdi, göstermeye de devam etmektedir. Açlık, yoksulluk, işsizlik gibi genel sorunların yanı sıra ulaşım, barınma, eğitim, sağlık gibi en temel ihtiyaçlara dahi ulaşmanın neredeyse imkansızlaştığı koşullarda yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bu koşullar altında da gerek merkezi gerekse de yerel iktidarın deprem sürecinde yıkıntıların arasında kaldığını söylemek mümkündür” dedi.
‘Kaderimizi kendi ellerimize almalıyız’
Turunç, yerel yönetimlerin halktan yana bir belediyecilik anlayışı ile geniş halk kitlelerinin katılımın parçası olabilecek sosyalist bir belediyecilik için yola çıktıklarını söyledi. Turunç, “Depremden önce de depremden sonra da gördük ki Defneliler olarak sorunlarımıza da el atmalı kendi kaderimizi kendi ellerimize almalıyız. Dolayısıyla yerel seçimlerde halktan yana, geniş halk kesimlerinin tüm süreçlerde sorunların ve çözümlerin parçası olabilecek sosyalist bir belediyecilik için yola çıkanlar olarak bu iki günde; üretim ve istihdamdan halkın yerel yönetimlere katılımına, imar ve kentten çevre ve ekolojiye, eğitimden sağlığa, kadından engellilere ve çocuğa kadar birçok başlıkta atölyelerimiz olacak ve devamında yerel seçimler için kolları sıvayacağız” diye konuştu.
‘Yerel yönetimleri bu demokrasi tartışmasının bir parçası olarak da ele almak durumundayız’
Açılış konuşmasının ardından EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan konuştu. Genel seçimlerin ardından AKP iktidarının sandıktan aldığı güçle sömürü, yağma ve talan ve savaş politikalarına dayalı programlarını OVP ile uyguladıklarını ifade eden Gürkan, “Yerel yönetimler de bu programın bir parçası. Sonuçta çok uzun süredir yerel yönetimler kendi özgürlüğü içerisinde işlevini yerine getirir durumda değil” dedi. Özellikle 12 Eylül’den sonra merkezi yönetimlerin uzantısı olarak örgütlenen yerel yönetimlerin şimdi tek adam yönetiminin faşist bir rejimi inşa etme sürecinin bir parçası olarak yeniden planlandığını ifade eden Gürkan, “Demokrasi mücadelesi, ülkenin kaynaklarının doğayla dengeli ama halkın ihtiyaçlarına göre planlanmasını, halkın ekonomik taleplerini konuşurken aslında demokratik bir ülkeyi nasıl kuracağımızı tartışıyoruz. Dolayısıyla yerel yönetimleri bu demokrasi tartışmasının bir parçası olarak da ele almak durumundayız” diye belirti.
‘Halkın gücünü işaret ediyoruz’
İktidarın egemen politikalarına ve bu politikaların değişiminin öznesi olarak mücadeleyi işaret ettiklerini dile getiren Gürkan, “Halkın örgütün gücünü işaret ediyoruz ve ortak talepler etrafında birlikte mücadeleyi işaret ediyoruz. O nedenle eğer biz yerel yönetimlerin demokrasi mücadelesinin bir alanı, demokratikleşmenin bir alanı olarak, dolayısıyla yerel yönetimler tartışmalarını da demokrasinin yerelden doğru nasıl inşa edebileceğimizi de, bir kent yönetimini emek için, halk için, onların ihtiyaçları için nasıl organize edeceğimizi, kadın için çocuk için, engelliler için nasıl inşa edeceğimizi ayrıntılı olarak tartışacağımızı düşünüyorum. Önümüzdeki dönem ülkenin kaderini değiştirecek bir mücadeleyi işaret ediyoruz. Ülkenin ve o yörenin geleceğini değiştirecek bir iradeyi ortaya koyarak bir eylemi de inşa edeceğimizi eylemiyle gerçekleştireceğimizi düşünüyorum. Buradaki tartışmalardan ve ortaya çıkacak iradeden umutluyuz” şeklinde konuştu.
‘Halk meclislerini, halkçı belediyecilik tartışılmasını ortaya koyacağız’
TÖP Sözcüler Kurulu Üyesi ve HEDEP Milletvekili Perihan Koca, 6 Şubat depremlerinde yıkımın en ağır yaşandığı illerden olan Hatay’da bu çalıştayı yapmanın anlamlı olduğunu belirterek sosyalistlerin öncülüğünde örgütlenen halk dayanışmasının enkaz altından ortaya çıktığını belirterek, halkın seçeneğini ortaya çıkarmak açısından bu tartışmalarda bu pratiğin önemli bir imkan olduğunu anlattı. Genel seçimlerde halk dayanışmasının kalıcılaşması açısından bu imkanın kullanılamadığını dile getiren Koca, halkın özne olması bakımından dayanışma ödeneğinin bir imkan olduğunu belirterek, “Bu çalıştayın da omurgasına kimin başkan, belediye meclis üyesi olacağı, halkın seyirci olacağı bir anlayışı değil, halk meclislerini, halkçı belediyecilik tartışılmasını ortaya koyacağız” dedi.
‘Hep beraber başaracağız’
Defne’de bir seçim değil, yaşam mücadelesine girdiklerini belirten TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Ya bu yıkıntıdan, acılardan hep beraber kurtulacağız ya da hep beraber onun altında kalacağız. Bu yüzden yapacağımız şey Defne’de halkın örgütlü gücünü ortaya çıkarmak ve orada bugüne kadar mücadele veren, emek veren kim varsa o arkadaşlarımızla birlikte olmak ve onların iradesini kendi irademiz olarak kabul etmektir” dedi. Defne’den hep birlikte yeni bir mücadelenin adımlarını atmak istediklerini dile getiren Baş, “Hep beraber başaracağız” dedi.
‘Kendi örgütlülüklerimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var’
Halkevleri MYK Üyesi Sevinç Hocaoğlu, ülkede halkın haklarını kazanmak için hep bir kavga vermek zorunda olduğunu belirterek yerel seçimlerinde bu kavgada bir mevzi olarak ele alınması gerektiğini ifade etti. Can Atalay’ın seçilmesine rağmen hapishanede olmasının ve belediyelere atanan kayyımlara dikkat çeken Hocaoğlu, “Yerel yönetimler iradesine karşı atanan kayyumlara karşı da mücadelede önemli bir yeri olduğunu söyledi. 9 aydır Defne’deki pratiğin yol gösterici olduğunu dile getiren Hocaoğlu, “Defne’nin her yerinde hepimizin ortak birikimleri var. Hep birlikte beraber yönetmeyi öğrendik. Yerel yönetimler bizim kamusal ihtiyacımızın, sağlık, barınma, temiz suya ulaşma, kültür sanat ihtiyacımızın yeniden kurulduğu yerler olacaksa o zaman kendi örgütlülüklerimizi güçlendirmeye ihtiyacımız var” dedi.
‘Üretenin yönettiği bir anlayışı örgütlemeliyiz’
Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, üretenin yönettiği bir anlayışın örgütlenmesi gerektiğine dikkati çekti. Maçoğlu, “Sisteme yönelik sistemi değiştirmediğiniz sürece söylediğimiz birçok şey teorik olarak kalıyor. O yüzden emek üzerindeki artı değerli, ortaya çeviren anlayışı ortaya çıkarmanın tek bir yolu var. Üretenin, yönettiği bir anlayışı örgütlememiz gerekiyor. Bu ise yerelden başlıyor. Muhtarlıklardan başlar, belediye üyeliklerinden başlar, belediye başkanlığından, mahalle meclisleri, bölge meclisleri ve gerekirse ülkenin bütünlüğü içerisinde bir meclis hareketi ile başarılabilir. Çünkü bu meseleleri en iyi özümseyen sosyalistlerdir, devrimcilerdir, komünistlerdir ve demokratik siyaset yürütenlerdir. Küçük bir azınlık 80 milyonu yönetiyor. Biz en ufak bir çalışma yürüttüğümüzde karşımıza bariyerler, engeller çıkıyor. Bundan kaynaklı da yerel yönetimler meselesi önemlidir. Yereli almazsak imar rantı gelişir, eğer yereli alamazsak temiz su kalmaz, eğer yereli alamazsak, ormanlarımız, dağlarımız ranta açılır. Eğer yereli alamazsak kadınlar, LGBTİ+lar, çocuklar ve engelliler için bir şey yapamayız. İstanbul Sözleşmesi’ne tahammülü olmayan faşizan bir anlayışı yıkmazsak kaybederiz” dedi.
‘Tüm mevzileri sistemden ve rejimden alıp halkın eline vermek gerekiyor’
Maçoğlu, yerel yönetimlerin önemini şu sözler ile anlattı: “Yerel yönetimleri aldığımızda neler yapabiliyoruz? Kadınlara dair kadın hareketini yöneten, meclisi kararları alan anlayışı örgütlüyoruz. Üretici güçleri, kooperatifleri, tüm anlayışı üretim güçlerini kendi meclisi ile kendi halk iradesini örgütlenmesine neden olabiliyor. Daha düne kadar tüccar ve tefecinin elinde bütün ürettiklerini, onlara kaptıran köylüler, çiftçiler bir araya gelerek kooperatifler üzerinden kendi yaşamını ve niçin ürettiklerine dair karar alabiliyorlar. Daha düne kadar 3 harfli AVM’ler önünde sıraya giren, sömürünün bir parçası olan birçok anlayış tekel, bugün küçük kooperatiflerin kendi üretim alanlarına dair ne engeller çıkardıklarını görüyoruz. Eğer biz kooperatiflerin üretim biçimlerini kullanmasaydık, çalışmasını yapmasaydık, belki bunun bir bölümünü bilmeye bilirdik. Tek bir tohumu toprağa attığımızda size milyonlarca tohum sunan tekeller karşınıza çıkıyor. El arabasıyla tarlaya gittiğimizde tırlar ile tohum vermek isteyen tekeller var karşımızda. Hatta siz bununla ilgili çalışmayın biz sizin ürettiklerinizi alırız diyen tekeller ile karşı karşıyayız. Onun için bulunduğumuz her yerde, tüm mevzileri sistemden ve rejimden alıp halkın eline vermek, halkın emeği olarak onları yönetime vermek lazım, aksi taktirde kaybederiz. Kapitalist sistemin bize dayattığı anlayışın bir parçası oluruz” diye konuştu.
‘Birlikte omuz omuza mücadele etmeliyiz’
Maçoğlu, yerel yönetimler seçimlerinde birlikte ortak mücadele yürütmek gerektiğini vurguladı. Maçoğlu, “Yerel yönetimleri aldığımızda devrim yapmadığımızı biliyoruz. Bir sosyalizm veya komünizm gelmediğini biliyoruz ama devrime giden bu yolda yereldeki bir kıvılcımı harekete geçirebiliriz. Bunun için önümüzdeki süreçte sosyalist birliğinden, uluslararası belediyeler birliğine kadar önümüze koyacağımız bu programda özellikle burada tam da Defne’de, sistemin insanları ölüme terk ettiği buradan çıkmamız lazım. Eksiklerimiz ile birlikte aslında tecrübe ettiğimiz çok şey var. Ama bunu harekete geçirmekte zorlanıyoruz, şansımız bir arada durmalıyız. Omuz omuza birlikte yürümemiz gerekiyor. Bütün aklı ortaklaştırarak bunu geliştirmemiz lazım. Aksi takdirde kaybederiz, aksi taktirde alanlarımızda zayıflarız. 6 Şubat’ta devrimciler halk ile buluştu. O süreci tüm dost ve düşman gördü. Bir araya gelip kazanabiliriz. Bizler de, bu süreç içerisinde Dersim’de yaptıklarımız ile dostlarımıza aktarmaya, onlar ile bir araya gelemeye hazırız. Bu bizim için bir emirdir, bu bizim için bir görevdir. Ne zaman bir yoldaşımızın bize ihtiyacı olur ise hep orada oluruz” diye belirtti.
‘Çalışma saatlerini 6 saate düşüreceğiz’
Çalışma saatlerini 7 saatten 6 saate düşüreceklerini belirten Maçoğlu, “Dersim Belediyesi’nde çok fazla denetim gördük, bunlar yaptığımız çalışmalar veya ihaleler değildi. Esas olarak işçi sınıfına dair almış olduğumuz kararlardı. Çalışma saatini 8 saatten 7 saate düşürdüğümüzde bize şunu söylediler, ‘Kamuyu zarara uğratıyorsun. Halkın kazandığı parayı halktan alıp patrona vermeyi görüyorlar. Siz, 7 saat üzerinden maaş veremezsiniz, yargılanacaksınız’ dediler. Korkmadık korkmuyoruz. Çalışma saatini 7 saate düşürdük, 6 saate de düşüreceğiz. Emekçinin kendisine, ailesine, yaşamına, siyasete, sendikaya, sanata edebiyata, zaman ayırabilmesi için o çalışma saatlerini düşüreceğiz. Bunu, çalışanın emeğini değerli kılıp, artı değere çevirene karşı bir mücadele yolu olarak görüyoruz. Emin olabilirsiniz. Mutlaka kazanacağız” dedi.
‘Tecrit uygulandı’
HEDEP, Batman Belediye Eş Başkanı Mehmet Demir de, Kürdistan’daki kayyım politikalarına dikkati çekti. Demir, “2016 yılında Batman Belediyesi’ni aldığımızda 60 milyon borç vardı. Ne özel ne de kamu bankasından kredi alamadık. Çaldığımız tüm kapılar yüzümüze, bize kapanıyordu. Devlet kurumları bize tecrit uyguladı. Parti paradigmamız, toplumun tüm özgürlüklerini, korunabildiği, özgür irade ile ortak yaşam kurmaktır. Yerel yönetimlerde, halkların, ezilenlerin, yoksulların söz ve karar sahibi olacağı, seçen ve seçilenin eşit olduğu ve seçenlerin denetleyebileceği yönetim anlayış olmalıdır” dedi.
Pek çok atölye yapıldı
Konuşmaların ardından, yerel yönetimler çalıştayında, “Yerel Yönetimdeki Modelleri”, “Kent Ve İmar Konuları”, “Tarım, Ekoloji Ve Çevre”, “Üretim, ve İstihdam”, “Eğitim”, “Sağlık”, “Hukuk”, “Kadın ve LGBTİ+ Hakları”, “Kültür, Sanat, Dil ve Tarih” konularında atölyeler düzenledi.
Çalıştay atölyeler ile devam ediyor