Dokuz aydır dilimize pelesenk olan Covid-19 salgını ya da daha gündelik kullanımıyla “Korona” bizi uzunca bir süre daha meşgul edeceğe benziyor. Neye ve kime hizmet ettiği pek anlaşılamayan “evde kalma” ve “tam kapanma” kararları arasında, sadece pandemi döneminde biriktirdikleriyle tüm dünyayı aşılayabilecek kadar kâr etmiş sermayedarların korkunç servet artışına ve aşının küresel siyasal iktisadına dair hararetli tartışmalara şahit oluyoruz.
Kaldıraç Yayınevi’nin yayıma hazırladığı Marina Sitrin ve Colectiva Sembrar (Tohum Kolektifi) imzalı “Pandemi Dayanışması: Dayanışma Dünyayı Sarıyor” kitabı geçtiğimiz hafta raflarda yerini aldı. Bugünlerde cümlelerimizin öznesi veya yüklemi olan salgını farklı bir perspektiften, dayanışma ağlarının perspektifinden ele alıyor.
İsminden de anlaşılacağı üzere dayanışmanın dünyayı “dışa doğru bir sarmalla” nasıl dalga dalga sardığını anlatıyor Pandemi Dayanışması. Hindistan’dan, Arjantin’e, Yunanistan’dan Tayvan’a, Güney Kore’den Rojava’ya, ulus-devletlerin ‘hayali’ sınırlarını aşarak gıda adaleti çalışmaları, hapishane karşıtı direnişler, antikapitalist okul öncesi eğitim, yerli hakların sömürgecilik karşıtı öz örgütlenmeleri ve daha fazlasıyla salgına ve kapitalizmin vahşi işleyişine meydan okuyan birçok karşılıklı yardım tecrübesine yoldaş olmaya davet ediyor. Ve tabii ki Türkiye’de salgının resmi başlangıcından itibaren çığ gibi büyüyen dayanışma ağlarının öyküsüyle buluşturuyor bizi.
Kitabın ana teması olan yeni dünya tasavvurlarını anlamada horizontalidad merceğinden bakmak yardımcı olacaktır. Editörlerden Marina Sitrin’in Arjantin’deki 2001 ekonomik krizinin tetiklediği direniş hareketini anlatmak için kavramsallaştırdığı, İngilizce’ye horizontalism, Türkçe’ye de yataylık olarak tercüme edilen horizontalidad, dünyayı saran kolektif antikapitalist “dur” deyişin oluşum sürecine, pratikte gündelik hayatın içinden kurduğu metalaşmamış ilişkilere, ve nihayetinde sınıfsız ve hiyerarşisiz topluma götüren araçların tümünü kapsayan olma haline tekabül ediyor[1].
Horizontalidad lensi ayrıca kitabın okuyucuyla buluşmadan önceki dönemden itibaren farklı sesleri ve eylemleri bir araya getirme düsturunu da görünür kılıyor. Kitaba dünyanın farklı yerlerinden tecrübeleri kaleme alarak katkıda bulunan veçoğunluğunu kadınların oluşturduğu Tohum Kolektifi, oluşum sürecinde düzenlenen ‘sanal’ toplantılarla ördüğü iyileştirici ağları, sonrasında kitabın Türkçeleştirilmesi aşamasında katkıda bulunanların ördüğü dayanışma ağının sağaltıcı ve çoğaltıcı etkisini göstererek bir nevi umut tohumları ekiyor. Dolayısıyla kitabın her aşamasında büyük özveriyle emek veren kolektif özneler, metalaşmamış toplumların ve dünyaların var olduğunu tekrar tekrar hatırlatmakla kalmıyor, bu yeni zaman ve uzamları kitapla birlikte yeniden yaratıyor.
İtalya’dan Zoe’nin, Kaplumbağa Adası’ndan Klee’nin, Yunanistan’dan K.M’nin ve daha nicelerinin farklı kelimelerle, seslerle, ve imgelerle ifade ettiği gibi başka bir dünya mümkün ve var oluyor. Yabancılaşmaya ve şeyleşmeye direnenlerin büyüttüğü dayanışma ağları bize bu yeni dünyanın ‘nefes alışverişine’ uzansak tutabilecek kadar yakın olduğumuzu bir kez daha haykırarak gösteriyor.
[1] Marina Sitrin. 2006. Horizontalism: Voices of Popular Power in Argentina. Edinburgh, Scotland: AK Press.