Kurban bayramı arifesinde kayıpları için bir araya gelen Cumartesi Anneleri eylemlerinin 750’inci haftasında 28 Temmuz 1993’te gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbetini sordu. Açıklamada konuşan DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, “Her şeye rağmen onurlu bir direnişi var gazetecilerin” dedi.
Cumartesi Anneleri eylemlerinin 750’inci haftasını İHD İstanbul Şubesi önünde polis ablukası altında gerçekleştirdi. Bu hafta gözaltında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin akıbeti soruldu. 1980 yılında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de açıklamada söz aldı. Eren, “Gazetecilik bu ülke tarihinin en zor dönemlerinden geçiyor. Her şeye rağmen onurlu bir direnişi var gazetecilerin” ifadelerini kullandı.
‘GAZETECİLER AĞIR BEDELLERLE KARŞI KARŞIYA KALDILAR’
Bu haftaki basın açıklamasında gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren şunları söyledi: “En son Jandarma Genel Komutanlığı’nın yazısı üzerine Ankara 3’ncü Sulh Ceza Hakimliği, 136 internet adresine erişim engeli kararı verdi. Böylece ifade ve basın özgürlüğü yargı eliyle ihlal edilmiş oldu. ‘Önce halka ve gerçeğe karşı sorumluyum’ diyen, ‘sesini duyuramayanların sesi’ olma yükümlülüğünü yerine getirmeye çalışan gazeteciler, dün de bugün de ağır bedellerle karşı karşıya kaldılar.”
750’nci haftalarında 26 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen, kaybedilmesinde sorumluluğu olanların başvurusuyla çıkan haberlere erişim engeli getirilen Ferhat Tepe için buluştuklarını söyleyen Eren, “Olayın aydınlanması için hükümetin AİHM’le işbirliği yapmadığı, gerekli bilgi, belge ve tanıklara ulaşım sağlamadığı ve etkin bir cezai soruşturma yapmadığı için Türkiye’yi mahkum etti. İç hukukta ailenin yaptığı tüm başvurular gerekçesiz reddedildi. Ferhat’ı Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığı’nda işkenceli sorguda gördüğünü söyleyen 14 tanığın ifadesine başvurulmadı. Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma 2013 yılında zamanaşımı gerekçesiyle kapatıldı. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne taşınan davada mahkeme, ‘savcılığın soruşturmayı genişletmek için somut hiçbir talimat vermediğini, olayı aydınlatacak işlem yapmadığını, soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını’ kayıt altına aldı ve hak ihlali kararı verdi. Ancak değerlendirmesini uluslararası hukuka aykırı biçimde ‘insanlığa karşı suç’ kapsamında yapmayarak, zamanaşımı gerekçesiyle soruşturmanın yeniden açılmasını engelledi” dedi.
YETKİLİLERE ÇAĞRI: HUKUKA UYGUN DAVRANMAYA ÇAĞIRIYORUZ
Eren son olarak şunları söyledi: “Failler yargılanıp cezalandırılmazken, Ferhat’ın gözaltında kaybedilmesinde sorumluluğu olanlardan Korkmaz Tağma’nın başvurusuyla, içinde TBMM tutanağı, AİHM kararı ve Diyarbakır Barosu’nun veri tabanında olduğu 56 web sitesi Ankara 8. Sulh Ceza Hakimliği kararıyla erişime engellendi. Ferhat’ın kaybedilişinin 26. yılında bir kez daha hükümeti ve idari makamları, soruşturma ve kovuşturma makamlarını, uluslararası insan hakları hukukuna uygun davranmaya çağırıyoruz. Ferhat Tepe ve tüm kayıplarımız için adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 50 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.”
‘SORUŞTURMA BAŞLATMAK YERİNE…’
Söz alan Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe, Ferhat Tepe’nin kaçırılırken 19 yaşında olduğunu söyledi. Oğlu Ferhat Tepe kaçırıldığı zaman Bitlis Valisi, Cumhuriyet savcısı ve askeri makamlara bildirdiklerini ancak devletin bugüne kadar hiçbir soruşturma ve yargılama yapmadığını kaydeden Zübeyde Tepe, “20 yıl sonra Elazığ savcılığı davanın düştüğünü yazılı olarak bile bildirdi. Korkmaz Tağma ve beraber hareket ettiği JİTEM ekibi hakkında hiçbir soruşturma başlatılmadı. Korkmaz Tağma a soruşturma açmak yerine isminin geçtiği siteler erişim engellenmiştir” diye konuştu. Oğlunun katledilişinin 26’ıncı yılı olduğunu hatırlatan Zübeyde Tepe, “Devlet ne için katilleri yargı ve adalet önüne çıkarmıyor? Korkmaz Tağma neden saklanıyor? Adalet önünde ifade versin” dedi.
CEZAEVİNDEKİ GAZETECİDEN MEKTUP
Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan gazeteci Hüseyin Akyol’un Ferhat Tepe için gönderdiği mesajı Eren Baskın okudu. Mesajda şu ifadelere yer verildi: “Halkımızın haber ihtiyacını karşılamak amacıyla hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan genç muhabir arkadaşlarımızdan Ferhat Tepe’yi kaçıranları, kaçırdıktan sonra babası İshak Tepe’yi tehdit edenleri ve öldürdükten sonra, onu tutulduğu garnizondan uzak bir yere atanları, en az biz kadar, devlet de iyi biliyor. Bu konudaki soruşturmalardan bir sonuç alamasak da, Ferhat’ın arkadaşı gazeteciler olarak onun boşluğunu hissettirmedik. Bundan sonra da O’nu unutmayacağız, unutturmayacağız!”
‘ONURLU BİR DİRENİŞİ VAR GAZETECİLERİN’
1980 yılında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren de gazetecilerin çok ağır bedeller ödediğini ve ödemeye de devam ettiğini ifade etti. Eren, şunları belirtti: “Az önce Hüseyin Aykol’un mesajını okuduk. Bu ülkenin en iyi gazetecilerinden. Meslektaşlarımız hapishanelerde yatıyor. Gazeteciler hakkında kaç dava açıldığını hesaplayamıyoruz bile. Onlarca gazete, haber ajansı, internet sitesi kapatıldı, yüzlerce meslektaşımız işsiz kaldı. İktidarı rahatsız eden her habere dava açılıyor. Gazetecilik bu ülke tarihinin en zor dönemlerinden geçiyor. Ama her şeye rağmen onurlu bir direnişi var gazetecilerin. Her şeye rağmen gerçekleri kamuoyuna aktarmaya çalışıyorlar. Bu da rahatsız ediyor. Alenen fişleniyor meslektaşlarımız adı rapor denilen fişleme belgeleriyle”
NE OLMUŞTU?
1974 doğumlu Ferhat Tepe, Özgür Gündem gazetesi Bitlis muhabiriydi. 28 Temmuz 1993 tarihinde Bitlis şehir merkezinde sivil polis olarak bilinen, silahlı telsizli 3 kişi tarafından kaçırıldı. Ferhat’ı kaçıran otomobillerden biri daha sonra bölgedeki karakolun önünde görüldü. Ferhat’ın kaçırılmasının ardından DEP Bitlis İl başkanı olan babası İshak Tepe’yi telefonla arayan bir kişi, oğlunun hayatına karşılık DEP il örgütünü kapatmasını ve fidye vermesini istedi. İshak Tepe, telefondaki sesi Tatvan 6. Zırhlı Tugay komutanı General Korkmaz Tağma’ya benzettiğini kamuoyuna açıkladı.
Tepe Ailesi, Bitlis Asayiş Şube Başkanlığı’na, Emniyet Müdürlüğü’ne, Valiliğe, Savcılığa, Başbakan’a, İçişleri Bakanı’na ve OHAL Valisi’ne başvurarak oğullarının bulunmasını istedi. Ailenin ısrarlı arayışı sonucunda gözaltına alındığı inkar edilen Ferhat’ın ağır işkence görmüş bedenine 13 gün sonra ‘meçhul kişi’ olarak gömüldüğü Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaşıldı.