Cumartesi Anneleri 896’ncı hafta açıklamalarında, 1994 yılında Lice’de gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolur’un akıbetini sordu
Kayıplarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri 896. hafta açıklamalarında 18 Mayıs 1994 tarihinde gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan İkram İpek, Servet İpek ve Seyithan Yolur akıbetini sordu.
“197 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” denilen açıklamanın tamamı şöyle:
Gözaltında kaybedilen insanlarımız için sürdürdüğümüz hakikat ve adalet mücadelemizin 896. haftasındayız.
896 haftadır haykırıyoruz: Siyasi ve adli iradenin yansıması olarak gözaltında kaybetmelerden sorumlu olan failler cezasızlık zırhıyla korunuyor, hakikatlerin üzeri örtülüyor.
Bu inkar ve cezasızlık siyasetine itiraz eden, hakikatleri dile getiren, hesap verilebilirlik isteyen kayıp yakınları ve hak savunucuları ise mesnetsiz iddialarla suçlanıyor, engelleniyor. Sorunun çözüm merkezi olması gereken yargı mekanizması engellemelerde önemli bir rol üstleniyor.
896. haftamızda AİHM’de oybirliğiyle mahkumiyet kararı verilmesine rağmen iç hukukta cezasız bırakılan İkram ve Servet İpek ile Seyithan Yolur dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz.
18 Mayıs 1994 tarihinde sabah 10.00 civarında, yüzlerce üniformalı asker 20 kadar ailenin yaşadığı Türeli (Beşişt) Köyü, Çaylarbaşı (Dehla Zera) Mezrası’na operasyon düzenledi. Tanık beyanlarına göre Bolu Komando Tugayına bağlı askerler araçlarından inip mezraya yaya olarak girdi. Operasyona askeri bir helikopter de eşlik etti.
Askerler köylülere evlerinden çıkarak mezranın dışındaki okulun bahçesinde toplanmaları emrini verdi. Kadın ve çocuklardan ayrılan erkeklerin kimlikleri toplandı. Bir grup asker mezrada kaldı, diğer bir grup ise okulda köylülerin başında bekledi. Bir süre sonra mezradaki evler ve içinde hayvanlar bulunan ahırlar ateşe verildi.
Ardından askerler, herhangi bir isim söylemeden rastgele “Sen, sen” diyerek seçtikleri İkram ve Servet İpek ile Seyithan, Abdülkerim, Nuri ve Sait Yolur’u ‘Askeri teçhizatları araçlara taşımak için’ diyerek yanlarında götürdü. Diğer köylüler kimlikleri dağıtılarak serbest bırakıldı.
Ertesi gün, gözaltına alınan Abdülkerim, Nuri ve Sait Yolur serbest bırakıldı. Serbest bırakılanlar Lice Jandarma Komutanlığı’na götürüldüklerini, ilk gece İkram, Servet ve Seyithan ile aynı yerde tutulduklarını sonra onlardan ayrı bir yere alındıklarını ve serbest bırakıldıklarını söyledi. İkram, Servet ve Seyithan’dan ise bir daha haber alınamadı.
İpek ve Yolur aileleri Genel Kurmay’a, OHAL Bölge Valisi’ne, Diyarbakır DGM Başsavcılığı’na, Lice Savcılığı’na ve Lice Jandarma Komutanlığı’na başvuruda bulundu. Tüm makamlar başvuruları: “köyünüze operasyon yapılmadı, kimse gözaltına alınmadı.” şeklinde cevapladı.
Olayı soruşturmakla görevlendirilen Yarbay Turgut Alpı’nın Lice Kaymakam’lığına gönderdiği raporunda da “18 Mayıs 1994 tarihinde Türeli köyünde yasadışı bir olay meydana geldiğine ilişkin en ufak bir delil olmadığı.” yazıldı.
İç hukuktan sonuç alamayan İpek Ailesi, AİHM’e başvurdu. AİHM, Ankara’da yaptığı duruşmada tarafların sunduğu belgesel kanıtları, verilen tanık ifadelerini ve kamu görevlilerinin savunmalarını göz önünde bulundurarak oybirliği ile İkram İpek ve Servet İpek’in gözaltında kaybedildiğine ve diğer köylülerle birlikte İpek Ailesi’nin de evlerinin yakıldığına karar verdi. Ayrıca Mahkeme, ailenin başvuruları karşısında yetkililerin verdikleri tepkiyi insanlık dışı uygulama olarak değerlendirdi. (Karar Tarihi:17.02.2004- Başvuru no. 25760 /94)
896. haftamızda bir kez daha İpek ve Yolur dosyasında, AİHM kararı esas alınarak yeniden yargılama yapılması talebinde bulunuyoruz. AİHM’in zorla kaybetmelerle ilgili olarak verdiği ihlal kararlarının kesinleşmesinden itibaren süre sınırı olmaksızın, yargı makamlarının yeniden yargılama yapmak için harekete geçmesini sağlayacak yasal bir düzenleme yapılmasını talep ediyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin İkram ve Servet İpek ile Seyithan Yolur için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 197 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.