Cumartesi Anneleri, 858. haftada, 12 Eylül 1994’te Ankara Dikmen’deki bir otobüs durağından sivil polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Kenan Bilgin’in (35) akıbetini sordu. Kenan Bilgin’in kardeşi Naciye Bilgin Ökdemir, annesinin ölüm döşeğinde “Kenan” diye sayıkladığını belirterek, “Evde oturup yasını tutmayacağım, bu mücadelenin peşinden gideceğim” dedi.
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla her hafta düzenledikleri eylemlerinin 858’inci haftasını da koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle online olarak gerçekleştirdi. Bu hafta 12 Eylül 1994’te Ankara Dikmen’deki bir otobüs durağından sivil polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Kenan Bilgin’in (35) akıbeti soruldu.
Seslerin bizzat tanığıyım
Kenan Bilgin ile aynı gün gözaltına alınan ve Ankara Emniyet Şube Müdürlüğü’ne götürülen, tanık Saik Çoban, tanıklığını şöyle anlattı: “Ankara’da gözaltına aldıkları sırasında emniyette 4 hücre olduğunu gördüm. O hücreden birisinde elini yukarı kaldıran ve haykıran birisi, ‘Adım Kenan Bilgin. Beni gözaltına aldılar ama kaydımı yapmadılar. Beni öldürecekler’ diye sesleniyordu. Oradan birisi daha seslenip, ‘Adım Cavit Naci Tarhan. Benim de kaydımı yapmadan gözaltına aldılar. Beni de öldürecekler’ diye seslendi. O seslerin bizzat tanığı oldum. Aradan birkaç gün geçtikten sonra hücrenin kapısının açıldığını bir daha görmedim. Bildiğim bütün her şeyi her yerde anlattım. Tüm kaybedilenleri bulana kadar mücadelemize devam edeceğiz.”
‘Beni öldürecekler’
Aynı tarihte Kayseri’deki evinde gözaltına alınıp Ankara’ya getirilen tanıklardan Özer Akdeniz ise hücrede tutulduğu 15 gün boyunca her türlü işkenceye maruz kaldığını söyledi. Akdeniz, “Bu sürede hücrede birisine işkence yaptıklarını gördüm. Seslerini duyabiliyorduk. İşkenceden sonra hücreye konulan bir kişi, ‘Adım Kenan Bilgin. Beni gözaltına aldılar ama kaydımı yapmadılar. Beni öldürecekler’ diye haykırdı. 1 – 2 gün sonra Kenan’ı alıp götürdüler. Daha sonra bizler tutuklanıp cezaevine gönderdiklerinden sonra Kenan’ı gözaltına aldıklarını kabul etmemişlerdi. Buna karşı biz tanıklık ettik” diye belirtti.
‘Kenan’ diye sayıkladı
Bilgin ailesi adına konuşan Kenan Bilgin’in kardeşi Naciye Bilgin Ökdemir, 27 yıldır ağabey hasreti çektiğini belirterek, “Her gün gelmesini bekliyoruz. Bir türlü net bir cevap alamıyoruz. 12 Eylül denilince akla acı, hasret, kayıp geliyor. Ben bu tarihi hiç hatırlamak istemiyorum. Annem, ağabeyimin ölümünü kabul etmiyordu. Annem, oğlu gelecek ümidiyle hep durdu, vefatından 3 gün öncesi ise devamlı ‘Kenan’ diye sayıkladı. Ağabeyimi canice ve vahşice katlettiler. En azından bir mezarı olsa gidersin dertleşirsin. Kenan gibi milyonlarca insan katledildi. Ama bu davayı biz bırakmayacağız. Adalet yerini mutlaka bulacak. Ben evde oturup yasını tutmayacağım bu mücadelenin peşinden gideceğiz” dedi.
11 tanık ifade verdi
Bu haftaki açıklamayı okuyan Cumartesi İnsanlarıdan Ümmühan Kaya, Bilgin’e ulaşmak için ailesi, İHD ve avukatlarının girişimlerde bulunduğunu ancak bir sonuç elde edemediğini belirtti. Kaya, 11 tanığın şubede Bilgin’in işkence gördüğüne dair savcıya ve kamuoyuna ifade verdiğini sözlerine ekledi. Kaya, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran Bilgin Ailesi, Kenan’ın bulunmasını istedi. Kenan’ı bulmak, faillere ulaşmak için girişimlerde bulunan Ankara Cumhuriyet Savcısı Selahattin Kemaloğlu’nun görevini yapması engellendi ve Ankara’dan sürüldü. Soruşturmayı devralan savcı Özden Tönük, tanıkların, polisi ve devleti küçük düşürmeye yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğunu içeren 3 sayfalık bir rapor yazarak dosyayı kapattı” diye belirtti.
AİHM Türkiye’yi mahkûm etti
Dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını dile getiren Kaya, “Mahkeme, Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti” ifadesinde bulundu.
Devlet politikası
Kaya, Türkiye’de gözaltında kaybedilmelerin bir devlet politikası olduğunu vurgulayarak, yapılan başvuruların ise yargılama konusu olmadan kapatıldığını söyledi. Açılan davaların neredeyse tamamının zamanaşımı ve beraat kararlarıyla sonuçlandığını aktaran Kaya, “Kayıp yakınları ve hak savunucuları olarak, iktidarlar değişse de değişmeyen bu inkar ve cezasızlık ikliminde kayıplara, hakikate ve adalete ulaşmak için mücadele ediyoruz” dedi.