5.4 C
İstanbul
23 Kasım Cumartesi, 2024
spot_img

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozaağaçlı ve Barkın Timtik’e tahliye kararı çıkmadı

ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve dernek üyesi avukat Barkın Timtik’in yargılandıkları dava duruşmasında tahliye kararı çıkmadı. Mahkeme heyeti, mütalaa hazırlanması için dosyayı savcılığa gönderdi.

Yargıtay’ın İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları dosyaya dair verdiği bozma kararının ardından tutuklu Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, avukat Barkın Timtik  ve hükümlü Özgür Yılmaz’ın “örgüt yöneticiliği” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla yargılandığı davanın 3’üncü duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya, HDP Milletvekilleri Hüda Kaya, Züleyha Gülüm, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan ile Diyarbakır, İstanbul, Batman, Van, İzmir, Mardin, Ankara ve Bursa Baro Başkanları katıldı. Fransa, İsviçre, Hollanda, Belçika, Almanya, İspanya ve İtalya’dan gelen avukatlar da duruşmaya cüppeleriyle iştirak etti.
Duruşma 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi salonunda yer olmadığı için 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi salona taşındı. Buna rağmen çok sayıda kişi yer olmadığı için salona giremedi.

“Ebru Timtik ölümsüzdür”

Avukatlar salona getirilişleri sırasında meslektaşları ve izleyiciler tarafından alkışlarla karşıladı. O anlarda “Ebru Timtik ölümsüzdür” sloganı atıldı. Avukat ve izleyicilerin alkış çalmasına müdahale eden mahkeme başkanı, “Duruşmanın düzenini bozarsınız, salonu boşaltırım” tehdidinde bulundu.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, mahkeme başkanı iddia makamına bir talebinin olup olmadığını sordu. İddia makamı yargılananların, tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

Av. Demir: “Mahkeme tarafsız ve bağımsız değil”

Ardından Koçağaçlı’nın avukatı Hasan Fehmi Demir söz aldı. Tutuklu yargılanan müvekkilinin yanı sıra diğer dosya sanıklarının tutukluluk hallerinin sürekli hale getirildiğini belirten Demir, bu duruma tepki gösterdi.
Dosyanın daha önce Yargıtay’a gittiğini ve geri döndüğünü anımsatan Demir, “37’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının ardından dosya Yargıtay tarafından şimdiye kadar hukuken hiç görülmemiş şekilde birleştirildi. Bu mahkeme, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme değildir. Bu davadaki birleştirme kararı olağan birleştirme kararlarına benzemiyor. Yargıtay 16’ncı Daire hiç görülmemiş bir karar verdi. Haklarında üyelikten başka bir yargılama olmasına rağmen Şükriye Erden, Naciye Demir verilen ceza onandı” diye konuştu.

“Tahliye kararlarına müdahale edildi”

2018’de tüm avukatların ilk duruşmada tahliye edildiklerini ancak birilerinin tahliyelere müdahale ettiğini dile getiren Demir, “Savcı gece tahliye kararına itiraz etmekle meşgulken haricen öğrendiğimiz kadarıyla polisler de tahliye  kararı veren hakimlerin evine ziyarete gidiyormuş o gece. Ardından bu hakimlerin hepsi başka yerlere sürüldü. Bir gün sonra ise avukatlara yönelik bir tutuklama kararı çıkarıldı. Sonrasında ise davaya Akın Gürlek atandı. Hukuksuzluklar bundan sonra da bitmedi” dedi.
Müdafi avukatlardan Oğuzhan Topalkaya ise, yaptığı savunmada “Anladığımız kadarı ile yamalı bohça misali gelen dosyanın tekemmül ettiğini düşünmektesiniz. Önünüzde iki yol var. Birisi işlenen yargı suçlarını görmezden gelip Akın Gürlek’in yoludur. Kısa ve tekili yol, ancak bu iş tarihe geçer. Eğer ikinci yolu seçerseniz size bazı hususlardan bahsetmek istiyorum. Dosyada delil olan belgeler bir daha mahkemeye önünde getirilmemiş, tartışılmamış. Bu evrakların istinabe yoluyla getirildiği söyleniyor. Bu evrakları getirdiği iddia edilen kişiler kimdir?” diye sordu.
Dosyaya konulan evrak ve belgelere değinen Topalkaya, bu belgeleri getiren kişilerin “resmi belgede sahtecilik ve kumpas” suçlarından yargılandığını dile getirdi.
Bu kişilerin dinlenmesini isteyen Topalkaya, “Bunu yapmayacaksanız bu fotokopiden ibaret, delil niteliği olmayan kağıtları dosyadan çıkarmanız gerekmektedir” dedi.

“Dosyada Ebru Timtik’in kanı var”

Dosyada FETÖ’nun de rolü olduğuna işaret eden Topalkaya, aynı anlayışın şu anda da devam ettiğini ifade etti. Dosyada suçu sabitleyecek bir delilin olmadığını kaydeden Topalkaya, “Bu dosyada bir delil olduğunu düşünüyorsanız getirin tartışalım, hukukun gerekliğini yerine getirelim. Yeni belgeler geldiği, belgeler olduğu iddia ediliyor. Biz hala bu belgelere ulaşamadık. Bunlara ulaşmak için de ek süre talebinde bulunuyoruz. Böyle bir yamalı bohça var önünüzde. 5 yıldır tutuklu bulunan iki avukat var. Yapmanız gereken çok şey var. Bu dosyada Ebru Timtik’in kanı var” diyerek, tutuklu avukatların tahliyelerini talep etti.

“Tahliye kararı nasıl değişti?”

Duruşmada daha sonra tutuklu Barkın Timtik’in avukatı İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu konuştu. Yargılamanın avukatlık mesleğine yönelik olduğunu söyleyen Durakoğlu, davanın 2018 yılında görülen ilk duruşmasını hatırlatıp, şunları söyledi: “O duruşma 5 gün boyunca sürdü. En son hakim, ‘burada yargılananların hepsi avukat, yaptıkları suç değil’ diyerek hepsi için tahliye kararı vermişti. Ancak ne hikmetse savcının itirazı sonrasında, 5 saat sonra aynı hakim tutuklama kararı verdi. Bu durum bizlere siyasi iradenin müdahale ettiğini gösteriyor.” 
Mahkeme heyetinin söz verdiği İzmir Baro Başkanı avukat Özkan Yücel ise, Yargıtay’ın dosyayı geri göndermesi esnasında avukatlık mesleğine ilişkin ifadelerine tepki gösterdi. Avukatlığa bir tarz çizilmeye çalışıldığını kaydeden Yücel, “Bizden ve müvekkillerden beklenen şey sumak, biat etmek ise bunu yapmayacağız. Bunca hukuka aykırılık üzerine bu gün bir karar verecekseniz. Ya siyasi talimat ve baskıya direnecek ya da kendiniz ve çocuklarınız için geleceğiniz için karanlık günlere imza atacaksınız” diye konuştu.

“Savcı dün atandı”

Ardından söz alan avukat Münip Ermiş, tutuklu yargılanan Kozağaçlı ve Timtik hakkında savcının tutuklu hallerinin devamına karar verilme isteğine tepki gösterdi. Savcının daha “dün” dosyaya atandığını ifade eden Ermiş, “Dosya aşamalarının tamamlandığından bahisle mütalaa için dosyayı istemesi kabul edilemez. Hem soruşturmanın genişletilmesi talebi var hem de esas hakkında mütalaa hazırlamak için süre isteniyor. Bu nasıl iş? 5 yıldır haksız ve hukuksuz bir şekilde 2 meslektaşımızı tutuyorsunuz. Bu saatten sonra artık tutamazsınız” dedi.
Ankara Baro Başkanı Erinç Sağkan da, yıllardır devam eden yargılamada onlarca usulsüzlük ve hukuksuzluk yaşandığını, buna Türkiye’nin şahit olduğunu söyledi. Sağkan, “Uzun zamandır meslektaşlarımızın adil yargılamasını istiyoruz. Ancak duruşmanın başından beri bu konuda çok fazla beklentiye girmememiz gerektiğini gördük. 2 avukat 5 yıldır tutuklular.  El insaf, en azından şu tutuklama nedeni vardır deyin” sözlerini söyledi.

“Avukatlık yargılanmasın”

Daha sonra söz alan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ise,  duruşmanın başlangıcından beri en ufak bir kıpırtı da bile mahkeme başkanının avukat ve izleyicilere dönük ‘dışarı atarım’ tehdidine tepki gösterdi. Eren, “Savcı bey 5 yıldır tutuklu olan avukatlar hakkında tutuklulukların devamını istedi. Niçin tutuklu olduklarını biliyor mu? Bunu vicdanı nasıl kaldırıyor? Avukatların artık mesleklerinden dolayı yargılanmadığı bir ülke istiyoruz” diyerek, tahliye talebinde bulundu.

Kozağaçlı’nın savunması

Duruşmaya verilen aranın ardından tutuklu yargılanan Selçuk Kozağaçlı söz aldı. “Baro başkanlarının ve diğer meslektaşlarımın bu düzeyde desteği, aklanmamız demektir. Tutukluluğumu devam ettirecekseniz, ben bu onurla yatarım” diyerek sözlerine başlayan Kozağaçlı, bir önceki duruşmada geçmişte hakkında üç defa yakalama kararı çıktığını ve her karar çıktığında kendisinin ifade vermeye geldiğini belirttiğini, ancak buna rağmen tutukluluğunun devamına yönelik kararın ‘kaçma ve saklanma şüphesi’ ile verildiğini söyledi.
Kozağaçlı, mahkeme başkanına şöyle seslendi: “Önceki celsede kaçma ve saklanma şüphesi demeyin, zoruma gidiyor dedim. Duruşmadan sonra heyet üyeleri o ifadeyi kullanmadı. 28 gün çok mutlu yattım. Sonra siz geldiniz ve kaçma ve saklanma şüphesi dediniz, mutluluğum sona erdi.”

“Sana ceza vereceğim diyorsanız bu mahkemeyi neden kurdunuz”

Dosyada dijital delillerden söz edildiğini ancak böyle bir delilin somut olarak olmadığını, polislerin uydurması olduğunu dile getiren Kozağaçlı, “Delil yok, ama biz güveniyoruz polise, sana ceza vereceğiz diyorsanız, bu mahkemeyi neden kurdunuz? Meslek hayatım boyunca asla böyle bir durumda olmak istemem. Dijitalleri tartışamıyorsanız yargılamayı neden yapıyorsunuz? Dijitalleri getirirseniz imajı değiştirilmiş derim. Değiştirilmediğini bağımsız bilirkişi ile tespit edin bir şey demeyeceğim. İçeriği yalan, takdir sizin derim” dedi.

İtirafçı beyanları

Dosyada kendisi hakkında ifade veren bir itirafçıyla ilgili konuşan Kozağaçlı, o itirafçının ifadesi nedeniyle tutuklandığını söyledi.
Tanığın ağır psikolojik sorunlarının olduğunu, buna rağmen hakkında söylediklerinin dikkate alındığını belirten Kozağaçlı, “Annemi ve kız kardeşlerimi öldürmeye çalıştım ben diyor bu tanık. El yazılı bu mektubun tarihi 2011. Bizim dosyadaki ifadelerin tarihi ise 2012 tarihli. Sonra hastane sürecini, aldığı ilaçları anlatıyor. Ve uyuşturucuları. Kim kullanırsa bunları, bu ilaçları, bu uyuşturucuları her şeyi söyleyebilir. Fil kullansa bunları ‘ben örgüt üyesiyim der’ zaten” diye konuştu.
Tanığın daha önce akıl hastanesinde yattığını ve şizofreni tanısı konulduğunu ifade eden Kozağaçlı, şöyle devam etti: “Peki bu adam, bu tanık hiç yokken İstanbul 37. ACM dosyasına nasıl girdi biliyor musunuz? Akın Gürlek, başka bir dosyasında yargılıyordu bunu, ‘Sen DHKP-C’liymişsin gel bakalım şu avukatların dosyada da konuş’ dedi ve hukuka aykırı şekilde delil ikame etti. Gıyabında bir meslektaşınız hakkında konuşuyoruz diye rahatsız olmayın. Biz Akın Gürlek’e söylediğimiz her şeyi yüzüne de söyledik. HSK’ya, Bakanlığa, Cumhuriyet Savcılığına, akla gelebilecek her yere de şikayet ettik.” 
Kozağaçlı’nın savunması ardından söz alan Barkın Timtik, tahliye talebinde bulunmayacağını, mahkemenin zaten kendisini tahliye etmek zorunda olduğunu kaydetti.

Sorgusuz 13 yıl

Timtik’in ardından söz alan avukat Özgür Yılmaz, daha önce 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada sorgusunun alınmadan kendisine 13 yıl ceza verildiğini ve bu cezasının kesinleştiğini anımsattı. Mahkeme başkanın Yılmaz’a, “kısa tut” demesi üzerine Yılmaz, “Aynı deliller ile bir dosyadan 13 yıl ceza verdiler. Bu dosyadan da 6,5 yıl ceza isteniyor. Nasıl konuşmayalım” diyerek tepki gösterdi.
Yılmaz’ın savunması ardından duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, aranın ardından Kozağaçlı ve Timtik’in tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması için dosyanın savcılığa gönderilmesine hükmeden heyet, bir sonraki duruşmayı 17 Kasım’a erteledi.

Ne olmuştu?

2017’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haklarında yakalama kararı verilen ÇHD üyesi avukatlar gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Bir yıl sonra görülen ilk duruşmada avukatlar hakkında tahliye kararı verilmiş fakat savcının karara itirazıyla aynı gece avukatlar yeniden tutuklanmıştı.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi de Ekim 2019’da cezaları onaylayarak dosyayı Yargıtay’a göndermişti. Yargıtay, 10 yıl 15 ay hapis cezası alan ÇHD Genel Başkanı Kozağaçlı ile ‘örgüt yöneticiliği’ suçundan 18 yıl 9 ay hapis cezası alan Timtik’e verilen cezaları, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davalarını gerekçe göstererek bozmuştu. Adil yargılanma talebiyle başlattığı ölüm orucunda yaşamını yitiren Avukat Ebru Timtik hakkında verilen kararda vefat nedeniyle bozulmuştu. Yargıtay, diğer 14 avukatın cezasını ise onamıştı.
KaynakMA

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol