ÇHD davasının 3’üncü oturumunda konuşan Avukat Güçlü Sevimli, ÇHD olarak işkenceye, ranta, iş cinayetlerine, katliamlara, emek sömürüsüne karşı mücadele ettikleri, kısaca avukatlık yaptıkları için hedef alındıklarını ancak haklarında ne dava açılırsa açılsın sokakları ve hak mücadelesini terk etmeyeceklerini vurguladı.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 22 avukatın yargılandığı davanın 3’üncü oturumu Silivri Hapishane Kampüsü 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşti. ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ve avukatlar Oya Aslan ile Barkın Timtik’in tutuklu yargılandığı davada, Oya Aslan’ın beyanlarını bitirmesi sonrası sözü Avukat Özgür Yılmaz aldı.
“Sizlerin bizlere yaptığı zulüm o kadar büyük ki, birazına değineyim. En kıymetlimiz Ebru’yu katlettiniz” diyen Yılmaz, 2013’ten sonra hakkında yakalama kararı çıkarıldığını, hasta annesini göremeden annesini yitirdiğini anlattı. Kızını tek başına büyüttüğünü belirten Yılmaz, 2013’te 14 ay boyu kızını göremediğini, kızının kendisinin öldüğünü düşündüğünü kaydetti. 2017 yılında kendisi gözaltında iken babasını kaybettiğini söyleyen Yılmaz, “Bize bu zulümleri siz yaptınız, Ebru’yu öldürerek canımızdan can aldınız” dedi.
Savcılığın bir basın açıklamasına katıldığı gerekçesiyle hakkında örgüt propagandasından ceza istediğini, bu basın açıklaması için emniyet tutanaklarını delil gösterdiğini ancak bu tutanakların sonradan değiştirildiğinin anlaşıldığını aktaran Yılmaz, mahkemenin delil olarak kullanılan fotoğrafı incelemediğini söyledi.
Fotoğraftan sadece Ankara Adliyesi önünde olduğunun anlaşıldığını söyleyen Yılmaz, emniyet tutanaklarında kendisi için “grupla hareket etti, suç yok” dendiğini, savcılığın ise “eyleme bizzat katıldı” dediğini hatırlattı.
“Hiçbir şeyi araştırmadınız”
“O gün, gün boyu mahkememiz vardı. Çok basit, adliye önünde ve mesleğimi icra ederken hakkımda propaganda yaptığım iddia ediliyor. Savcı da demiş ki, ‘Avukat olarak, müvekkillerinin yanında durarak onlara güven veriyor'” diyen Yılmaz, mahkemenin hiçbir şeyi araştırmadığını kaydetti. Dosyaya konulan bir fotoğrafla cezalandırılmak istendiğini dile getiren Yılmaz, “Müvekkillerimize bu dosyalardan beraatler aldırdık, şimdi avukat olarak bizi mahkum edeceksiniz” dedi.
2017 yılında bir dava daha açıldığını, davanın mükerrer olduğunu, ancak savcılığın ve mahkeme heyetinin kendilerini dinlemediğini kaydetti. İlk duruşmada tahliye olduklarını, tahliye eden heyetin sürüldüğünü, yeni heyetin tekrar tutuklama kararı çıkarttığını hatırlatan Yılmaz, “Şimdi soruyorum size; aynı delillerle 2013’te 14 ay tutuklu yargılandık ve serbest kaldık. 2017’de aynı delillerle bir daha tutuklandık ve ceza aldık. Yargıtay dosyayı bozdu, diyor ki aynı deliller, ne değişmiş de hala tutukluyuz, anlatsanıza” ifadelerini kullandı.
Dijital delilleri alan ve iddianameye koyan herkesin Gülen Cemaati’nden hükümlü olduğunu hatırlatan Yılmaz’ın sözü mahkeme heyeti tarafından defalarca kesildi. Avukatlarıyla görüşmesi engellenen Yılmaz, kovuşturmanın genişletilmesi taleplerini sıraladı. Yılmaz, “50 sayfa savunmam vardı. 13.5 yıl bana ceza verdiniz ve konuşturmuyorsunuz. Tamam iki satır söz söyleyeceğim size. Egemenler biz devrimciler için ne derlerse desinler, adaletin bir tanımı varsa bunun Ebru Timtik olduğunu tüm dünyaya anlatacağız” ifadelerini kullandı.
Duruşmaya 13.30’a kadar ara verildi. Tutuksuz yargılanan avukatların beyanlarıyla duruşmaya devam edildi.
Dağ: “ÇHD olarak nerede hak mücadelesi varsa oraya gittik”
Avukat Güray Dağ, savcının iddianamede aleyhine 5 tane basın açıklamasını gösterdiğini söyleyerek, “Az yapmış. 500 tane basın açıklamasına katıldım. Çağdaş Hukukçular Derneği olarak nerede hak mücadelesi varsa oraya gittik” dedi.
ÇHD olarak 50 yıldır hak mücadelesi verdiklerini söyleyen Dağ, bu davanın kendilerini mücadeleden alıkoyamayacağını vurguladı. Polis tarafından işlenen cinayetlere karşı kampanya başlattıklarını söyleyen Dağ, sadece Festus Okey davasını takip ettikleri için aleyhlerine birçok davanın açıldığını hatırlattı. Dağ, “Yılmadık, biz beraat ettik; katillere ceza aldırdık Fetus Okey davasında. Çağdaş Hukukçular Derneği bu ülkenin hukuk tarihinin bir gururudur. İnsanlar tamamen iradeleriyle gelirler. Solun tüm yelpazesinden insanlar içimizdedir, hiçbir yere angaje olmayız” dedi.
Sevimli: “FETÖ kumpası olduğunu açıkça ortaya serdik”
Avukat Gülvin Aydın’ın beyanlarından sonra Avukat Güçlü Sevimli’nin beyanlarıyla duruşma devam etti. Sevimli, ÇHD davasında soruşturmayı yürüten, iddianameyi hazırlayan herkesin Gülen Cemaati hükümlüsü olduğuna dikkat çekti. Mahkeme başkanının “FETÖ sizce sizi neden hedef aldı” sorusuna yanıt veren Sevimli, bu davanın açıkça Gülen Cemaati kumpası olduğunu tüm belgeleriyle mahkeme heyetinin önüne koyduklarını ancak heyetin delil toplamaya dönük tüm taleplerini reddettiğini söyledi.
Söz konusu iddiaların 2013 yılı ve öncesine dayandığını söyleyen Sevimli, o dönemde toplumsal davaların tamamında önemli işler yaptıklarını, katliam ve işkence davalarını takip ettiklerini, kentsel dönüşüme karşı mahalle mahalle gezdiklerini, işçi eylemlerine, grevlere destek verdiklerini anlattı. “Patronlar, işçileri kışkırttığımız iddiasıyla ihbarlara başladı” diyen Sevimli, bunun yanı sıra polisin keyfi bir biçimde katlettiği insanları savunduklarını aktardı. İstanbul’daki Siyasi Şube polislerinin bundan rahatsızlık duyduğunu söyleyen Sevimli, şimdi o polislerin de Gülen Cemaati’nden hükümlü olduğunu dile getirdi.
“Taleplerini yükselttiğimiz tek özne, halktır”
SGK müfettişlerinin yukarıdan talimatla derneğe gelerek mali evraklarını incelediğini, 2 ay sonra tutuklandıklarını söyleyen Sevimli, ÇHD’nin toplumsal mücadeledeki özne konumunun herkesi rahatsız ettiğini vurguladı. ÇHD İstanbul Şubesi olarak başlattıkları “İmdat Polis Hattı” çalışmasını anımsatan Sevimli, birçok karakolda kötü muamele ve işkence olduğunu, buna karşı telefon hattı kurduklarını ve şikayet için arayan herkese hukuki destek verdiklerini anlattı.
Sevimli, şöyle devam etti: “Çağdaş Hukukçular Derneği, Halit Çelenklerden aldığımız mirasla, 50 yıllık bir derneğiz. Neden hedef alındık sorusuna cevap vermeye devam edeceğiz. Biz demokratik kitle örgütüyüz, sivil toplum kuruluşu değil. Hiçbir emperyalist kuruluşun uzantısı değiliz. Taleplerini yükselttiğimiz tek özne, halktır. Sadece mahkeme salonlarına sığmayız. Sokaklardayız, nerede hak savunulacaksa oradayız. Biz, toplumsal muhalefetin bir parçasıyız. Ulusların kaderlerini tayin hakkını savunuruz. Kürt halkının da her zaman yanındayız. Sorunuza cevap verdiğimi düşünüyorum.”
Soma’da, Ermenek’te, Çorlu’da, Hendek’te ilk günden itibaren orada olduklarını kaydeden Sevimli, her ilde gözaltı takibi yaptıklarını söyledi ve “Genç avukat arkadaşlarımız, belki de son 5-6 yılda çok sayıda gözaltı takibi yaptılar. Boğaziçi’nde gözaltına alınan öğrencileri hiç yalnız bırakmadık” dedi.
“1974’ten bu yana ÇHD susmadı, susmayacak”
Amasra’daki maden katliamında da ilk gün gittiklerini, ÇHD olarak hala orada olduklarını belirten Sevimli, “Soma’dan aldığımız tecrübeleri Amasra’da ortaya koyuyoruz. Ezcümle, biz böyle bir derneğiz. İlk günden bugüne. Hak mücadelesini sürdürüyoruz, Soma’dan Amasra’ya. İşte bu sebeple bizi cezalandırmaya çalışıyorlar” dedi. Sadece avukatlık yaptıklarını ve bu sebeple yargılandıklarını vurgulayan Sevimli, şöyle devam etti: “Derneğimizin kurulduğu ilk günden bu yana avukatlık yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Bizim hakkımızda dava açmanız, kriminalize etmeniz, bizi asla yolumuzdan döndürmez. Biz bu mücadelenin mirasını nasıl aldıysak, sonraki genç arkadaşlarımıza böyle devredeceğiz. Vardık, varız, varolacağız. 1974’ten bu yana ÇHD susmadı, susmayacak.” dedi.
Vangölü Kozağaçlı: “İşkenceye karşı mücadele ettik, suçumuz bu”
Daha sonra avukatlar Serhan Arıkanoğlu ve Sevgi Özer beyanda bulundu. Duruşma, Avukat Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı’nın beyanlarıyla devam etti. “Anladığımız kadarıyla bu dosyada karar aşamasına geldiniz. Ancak katılmıyoruz buna. Dolayısıyla esasa dair bir savunma yaparak bu kararınıza dahil olmak istemiyoruz” diyen Kozağaçlı, 2013’ten bu yana mahkeme heyetinin kendisine anlatılanları anlamadığını söyledi.
“İşkenceler, katliamlar, çevre katliamları, gözaltılar, kentsel dönüşüm. Tüm bu alanlarda çalışma yürüttüğümüzü söylüyoruz işte. Evet, bu küçümsenmeyecek bir suç. İşkence yapıldığında tutanak tutan, gidip suç duyurusu yapan, davaya katılan, meslektaşlarını davaya çağıran avukatlarız. Evet, suçlama bu” diyen Vangölü Kozağaçlı, işkencede katledilen Engin Çeber’in savunmanlığını yapmalarının da iddianamede yer aldığına dikkat çekti.
“Hapishanede işkenceyle öldürülen Çeber’in ölümüne elini bile sürmeyen, izlemekle yetinen hapishane müdürüne bile ceza aldırdık. Bu sizin için büyük bir sorun. Kentsel dönüşümlerde ellerine üç kuruş para verip yerlerinden yurtlarından uzaklaştırılan insanlarla dayanışma yapmışız. Elbette sizin gözünüzde büyük suç” diyen Vangölü Kozağaçlı, davanın cemaatin yarattığı gizli tanık beyanları üzerine kurulu olduğunu, tüm bunları açığa çıkardıklarını kaydetti.
“Yaptığımız tatiller bile örgüt delili sayıldı”
Dijital delillerin sahte olduğuna, bunu defalarca kanıtladıklarına işaret eden Vangölü Kozağaçlı, bunun yanı sıra katıldığı basın açıklamalarının, meslektaşlarıyla tatile gitmesinin bile delil olarak dosyaya konulduğunu ifade etti. Bilgisayarında yer alan dava dosyalarının “örgüt delili” sayılmasına tepki gösteren Vangölü Kozağaçlı, “Meslektaşlarımı uyarıyorum, müvekkillerinizin dosyalarını bilgisayarınıza indirmeyin” dedi.
Vangölü Kozağaçlı, şöyle devam etti: “Ebru’ya değinmeden geçemeyeceğim. Neredeyse tutuklamanıza teşekkür edeceğim, 1 yıl onunla aynı koğuşta kaldım. Ama dosyanız olmasa, Ebru yaşıyor olacaktı. Radyodan duyduk bir gün, iddianamemizi hazırlamışlar. Ağırlaştırılmış müebbet istemişler. Neden, CHP Kağıthane İlçe Başkanı’nı öldürme planı varmış. Bakın arkaya, İlçe Başkanı arkada müdafiliğimizi yapıyor. Komplo seviyesine bakın. Ebru daha o gün, ‘Abla ben bu komployu kabul etmeyeceğim, gerekirse ölürüm’ demişti. O bizim içimizdeki en parlak renkti, en güzelimiz, en güzel şarkı söyleyenimiz, en öfkelimizdi. Onu tüm yaşamımız boyunca hasretle ve ondan ziyade saygıyla anacağız.”
Duruşmanın 3’üncü oturumu sona erdi.