Yeni ve özgür bir dünya istiyoruz!
Eskidi her şey, çürüdü.
Çürüdü bu düzen, koktu…
Bu pisliğin üzerinden ayağa kalkmalıyız artık. Kapalı kapılar ardında veya sokak ortasında kız kardeşlerimizin canlarını alan erkeklerden, onları koruyan, sırtlarını sıvazlayan mahkemelerden, organize tecavüz ve istismar şebekelerini kollayan devletten… Şu sırıtan ağızlarının pis kokularını üzerimizden silkeleyip ayağa kalkmalıyız!
“Vurdum, öldü” derken nasıl da rahatlar. “Bir kereden bir şey olmaz” derken nasıl da rahatlar. Emeğimizi sömürürken, krizde ilk kadınları işten çıkarırken nasıl da rahatlar. Yaşamlarımıza dair fetvalar verirken nasıl da rahatlar… Yüzlerce kadın katilini aklayıp serbest bırakırken, öz savunma yapan kadınları hapsederken nasıl rahatlar. Bizim bir araya gelmemizden, bizim sokakları doldurmamızdan, örgütlü mücadele etmemizden büyük bir korku duyuyorlar. Yine de tüm bunları yaparken sistemlerinin verdiği rahatlıkla, sermayelerinin ve devletlerinin verdiği güçle bize saldırıyorlar. Parmaklarını sallaya sallaya bize had bildirmeye çalışıyorlar. Sahi siz kimsiniz?
Siz baba mısınız, koca mısınız, siz aile misiniz, sevgili misiniz? Siz patron musunuz, sermaye sınıfı mısınız, siz diyanet misiniz, siz devlet misiniz? Siz polis misiniz, siz çete misiniz, saray rejimi misiniz?
Yoksa siz bunların hepsi misiniz?
Evet, siz bunların hepsisiniz… Alayınıza isyan o zaman! Alayınıza karşı direniş o zaman. Her yerde direniş o zaman! Yetti sizin bu devranınız. Yetti her bir kelamınız. Yetti yasalarınız, yetti “adam”lıklarınız… Çürüdü, çürüdü, çürüdü… Gökyüzüne bakıp beraber derin bir nefes alacak, o dolu nefesimizle tekrar sizin pisliğinize dönecek, sizinle hesaplaşacağız.
Arjantin’de, Polonya’da, Sudan’da, tüm dünyada sokakları dolduran kadınlar biziz. Emeği, bedeni, kimliği, özgürlüğü için mücadele edenler; ezilmenin, sömürülmenin tarihine baş kaldıranlarız!
Yaşanan bir kadın devrimidir. Eskiyen, çürüyen her şeyin karşısında, kapitalist-emperyalizmin, erkek egemenliğin karşısında, bu devranın eskisi gibi dönmeyeceğini birbirimizin gözlerinde görüyoruz. Bir kadın devrimi yaşıyoruz. Özgürlüğümüzü kazanmak için, bizi kuşatan bu sisteme karşı kazanmak için devrimimizi daha da örgütlememiz gerek!
8 Mart’ın tarihi yolumuzu aydınlatıyor. İşçi kadınların greviyle başlayan, bugüne taşınan bir mücadele tarihi, bizim tarihimiz… Şimdi her gün 8 Mart olmalı. Sermaye düzeninin ve erkek egemenliğin tüm kuşatmasını böyle yarabiliriz. Onlar çok mu güçlüler? Hayır, biz daha güçlüyüz. Çünkü çarklarını bizim sırtımızda döndürüyorlar.
Biz güçlüyüz, ama nasıl kazanacağız? Her günümüzü 8 Mart yaparak! Örgütlenerek, kesintisiz mücadele ederek… Bir araya gelip, aklımızı ve emeğimizi birleştirerek…
Nefesimizi birbirimizin yanında toplayacağız. Özgürlüğümüzü beraber mücadeleden öğrenerek kazanacağız. Kazanana kadar her seferinde daha güçlü karşılarına dikileceğiz.
Sen de katıl; 8 Mart’ta sözümüzü birlikte haykıralım. Ve örgütlü mücadele edelim; her günümüzü 8 Mart yapalım.
Bu yaşam bizim, bu emekler, bu mücadele… Bu bizim devrimimiz.