Son yılların en büyük felaketi olarak kayda geçen aşırı yağış kaynaklı selin etkilediği Kastamonu Bozkurt’ta enkaz kaldırma ve balçık temizleme çalışmaları sürüyor
Batı Karadeniz’de hayatı durma noktasına getiren sel felaketinde can kaybı resmi verilere göre 78’e yükseldi. En çok kaybın yaşandığı Kastamonu Bozkurt’ta ise 62 kişi vefat etti. İlçede, kayıp ilanı verilen 26 kişi için endişeli bekleyiş sürüyor. Ezine Çayı’nda ve binaların bodrum katında arama çalışmaları devam ediyor. Ekipler aradan geçen 8 güne dikkat çekerek “Artık kurtarma faaliyeti kalmadı buna sadece arama diyebiliriz” ifadelerini kullanıyor.
Tanınmaz hale gelen ilçede hasarlı binaların kontrollü yıkımına devam ediliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre Bozkurt’ta 140 ağır hasarlı bina var.
“İşyerlerinin tamamı zarar gördü”
Selin en çok etkilediği bölgelerden çarşıdaki dükkanlar hala tanınmaz halde. Çok sayıda iş yerinde kolonlar yıkık, malzemeler dört bir yana savrulmuş, zemin balçık ve suyla kaplı. Camları kırılan, içi su ile dolan bir bujiteri dükkanının temizleme çalışmasına katılan Bozkurt Belediyesi Fen İşleri Müdürü Meftun Yanık, “Bozkurt’ta zarar görmeyen işyeri yok, 600 küsür işyeri gitti” diyor. Çalışmaların kesintisiz sürdüğünü belirtiyor: “Dükkanlar en kısa zamanda temizlenip kullanılır hale getirilecek. Çünkü eczane, alışveriş yerleri gibi acil ihtiyaçlar var.”
“Maddi manevi her şeyimiz gitti”
Cumhuriyet Caddesi’nde 55 yaşındaki Canan Tığlı yaşananları “Bozkurt’ta şu anda akrabası, arkadaşı ölmemiş kimseyi bulamazsınız” diye özetliyor. Evinde bir hasar olmasa da nalbur dükkanları tamamen yok olmuş durumda. “Ben emekli bir insanım, nerede olsa yerim. 25 yaşında oğlum var, 20 yaşında kızım var. Ben onlar için çabalıyordum. Çocukların geleceği bitti, burada. Kızım Samsun’da okuyordu, nasıl okutacağım ben şimdi onu?”
Hasarın giderilmesi için devlet desteği beklediğini söyleyen Tığlı, kredi paketi ya da borç erteleme gibi adımların yaraları saramayacağını belirtiyor: “Kredi verip geri alacak. Bize kredi sağlayacak faizle geri alacak biz öyle istemiyoruz. Zararımızı karşılasın istiyoruz. Maddi, manevi her şeyimiz gitti.”
İpotekli kredisi devam eden dükkan gitti
20 yıldır tekel büfesi işleten Muhtar Kartal’ın işyeri de tanınmaz halde. Alt kattaki depo, suyla dolu. Bozdolabı, raflar işyerinin yanındaki bahçeye savrulmuş. İşyeri için aldığı ipotekli krediyi ödemeye devam eden Kartal, şöyle konuşuyor:
“30 bin lira kredi borcum vardı, öğleden sonra onu yatıracaktım. Dükkana girip o parayı alsam kendi hayatım gidecekti, zaten iki dakikayla kurtuldum. Yandaki eczanedeki arkadaşlara ben haber verdim. Birkaç kişiye daha haber verdim ama onlar rahmetli oldular. Hasar tespiti yapıyoruz. Artık beynim durdu, aklıma hiçbir şey gelmiyor, uyku uyumuyorum. 250-300 bin liralık malım gitti. Verdikleri söz dört gün sonra burada kalmaz inşallah. Bazen öyle oluyor. İnşallah verdikleri sözün arkasında dururlar. Eskisinden güzel bir Bozkurt çıkar meydana.”
Esnaf fatura ertelemesi ya da kredi desteğinin faydalı olmayacağı görüşünde. Maliye Bakanlığı’ndan görevlilerin hasar tespiti için geldiği Bozkurt’ta, esnaf zararının karşılanmasını bekliyor. Mobilya dükkanı işleten bir kişi, “Kazancı olmayana fatura ertelese ne olur?” diyor. İsminin gizli tutulmasını isteyen kişi, “Evet devlet yanımızda, her yerde çalışma var. Yiyecek, içecek hiçbiri eksik değil. Ama bunlar geçecek, sonra ne kalıyor? Sonra yanımızda olacaklar mı?” diye soruyor.
“Babaannem ‘Dere yatağında oturulmaz’ derdi”
Bozkurtluların gündeminde olan bir başka konu ise, dere yatağındaki yerleşimlerin kalıcı olarak tahliye edilip edilmeyeceği. Yıkımına devam edilen Fatih-1 Apartmanı’na yakın bir noktada konuştuğumuz Metin Bey, aynı felaketin yaşanmaması için bunun şart olduğu görüşünde. Şu anda 72 yaşında, Ezine Çayı’nın eski halini iyi hatırlıyor. “Çay zikzak çizerek gelirdi. İşte şimdi şu andaki çayın yatağı, benim on yaşımda gördüğüm çayın yatağı. Çay, yatağını geri aldı.”
Mustafa Çelik ise önceki nesillerin çay yatağına yerleşilmez diye önemli bir kuralı olduğunu hatırlatıyor. “Babaannem seli görmüş. Onun büyükleri de ona anlatmış. Sahilde dere yatağında bir camiinin sele kapıldığından bahsederdi hep. ‘Dere yatağında oturulmaz’ derdi. Yükseklerden haber geliyor ‘Çayda yükselme var’ deniliyor, dikkat edin diye. Ama yeni nesil buna inanmıyor bunu dinlemiyor. Çay gelir ama nasıl gelecek? Bu kadar yükseklikte geleceğini hiç kimse tahmin etmemişti.”