Boğaziçi Üniversitesi ve çevresindeki toplam 422 bin m2 alanın 1. Derece Doğal Sit Statüsü’nün düşürülmesinde bilirkişi bir hayır görmedi. Uzun süredir süren rektör oyunlarının en önemli nedeninin ise rant mı olduğu sorusu cevap arıyor.
Boğaziçi Üniversitesi’ne önce dışarıdan sonrasında içeriden bulduğu ‘akademisyenleri’ rektör olarak atayan AKP iktidarı bu adımları atarken, heybesinde mutlaka 3-5 hedefi olduğu muhakkak. Bir yandan üniversiteleri lise düzeyinde bir eğitime indirgeyen iktidar bu aşağı çekme uğraşına Boğaziçi Üniversitesi’ni de eklemeye çalışırken, diğer yandan öğrenciler ve öğretim üyeleri için ‘elitist’ vb. sözlerle saldırırken, asıl hedefine kilitlendiğini gösteren adımlarla niyet açığa çıkmıştı. İktidarın öne çıkan temel hedefi, İstanbul Boğazı ve bu boğazın en güzel yerlerinden birinde olan üniversite arazisini rant alanına çevirmek.
422 bin m2 statü değişikliği
Geçtiğimiz yıl Birinci derece doğal sit alanı olan Boğaziçi Üniversitesi yerleşkesi ve yakın çevresinin bulunduğu 422 bin metrekarelik alanın koruma statüsü düşürüldü, ikinci ve üçüncü derece doğal sit alanı haline getirilerek, Boğaziçi Üniversitesi ve çevresi yapılaşmaya açılma girişimi başlatıldı. Boğaziçi Üniversitesi ve çevresindeki bölgenin statüsünün kaldırılma girişimine karşı odalar ve yurttaşlar yürütmenin durdurulması ve planın iptali yönünde dava açıldı. Açılan dava ile ilgili mahkemenin atadığı bilirkişilerce bir rapor hazırlandı. Rapora göre; SİT statü değişikliği, hem kampüs bütünlüğünü hem de Boğaziçi sisteminin bütünlüğünü olumsuz etkileyecek bir düzenleme olduğu belirtildi.
Rapor dikkat çekici
İstanbul’un Sarıyer ilçesi sınırları içinde yer alan Boğaziçi Üniversitesi, Hacıosman Bayırı ve yakın çevrelerinin doğal SİT alanı statüsü, 7 Eylül 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak değiştirilmişti. Kararla üniversite arazisinin 217 bin metrekarelik alanı ‘sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı’, 205 bin metrekarelik alanı da ‘nitelikli doğal koruma alanı’ olarak toplam 422 bin m2 alan tescillenmişti. Bu kapsamda mimar, ekolog, sanat tarihçisi ve şehir plancısı akademisyenlerden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda dikkat çekici birçok belirleme var.
Bilirkişi rapor özeti…
Raporda, “İstanbul’un yeşil dokusu söz konusu olduğunda Boğaziçi koruları her dönem özenle korunması gereken alanlar olarak değerlendirilmiştir. Nafi Baba Tekkesi (kampüs sınırları içinde yer alıyor) çevresinde yaşları 150 yılın üzerinde meşe ve yaklaşık 80-90 yıllık yaşlı ve sağlıklı servi ağaçlarının yer aldığı görülmüş, bu bölgenin tarihi yapı ve yaşlı ağaç dokusuyla birlikte mutlak korunması gereken bir alan vasfında olduğu, bu doku ve kültürel değerinin gelecek nesillere bırakılacak önemli bir miras olduğu kanaatine varılmıştır.
Mevcut haliyle korunmalıdır
Boğaziçi Üniversitesi korusuyla bu korunun tarihi ve kültürel bütünlüğü içinde yer alan kampüs binaları ve çevresindeki yeşil dokunun nitelikli koruma alanı içine alınarak, tüm alanın Boğaziçi dokusunun ekolojik bütünlüğünü devam ettirecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Yeni düzenlemeyle kampüs mimarisine uymayacak pek çok yeni yapının da kampüs içerisine yapılabilme imkanı getirilmektedir. Bu sebeple Boğaziçi Üniversitesi’nin ilk yapılaşma dönemine ait tarihi yapılar, dönem dönem bu bütünlüğe eklenmiş yapılarla doğal doku içerisinde mevcut haliyle korunmalıdır.
Yönetmelikle statü değişmez!
İmar mevzuatı açısından koruma statüsü özel kanunla tanımlanan bir alanda yönetmelikle statü değiştirilemez, SİT statüsünün değiştirilmeye çalışılması imar mevzuatına, planlama esasları, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır. Uluslararası koruma ilkelerinden bütünlük ilkesi gereği Boğaziçi Üniversitesi’nde SİT statü tanımlamasına ilişkin alınan kararın hem kampüs bütünlüğünü hem de Boğaziçi sisteminin bütünlüğünü olumsuz etkileyecek bir düzenleme olduğu düşünülmektedir” diye belirtildi.
Ertelenen yağma girişimiydi
AKP iktidarının İstanbul Boğazı’na yönelik planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2012 yılında hazırlanan 68 maddelik torba yasada ortaya çıkmıştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın himayesinde İstanbul Boğazı Belediyeler Birliği, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nda yapılacak değişiklik için Haziran 2014’te yapılan Boğaziçi İmar Planı Çalıştayı gerçekleştirmiş ve akabinde 2. çalıştay Ocak 2015 yılında yapılmıştı. Boğaz görüntüsünde yapı yükseklikleri bazı yerlerde 4, bazı yerlerde ise 5 katı geçemiyordu. Çalıştaylarda alınan kararlarla yüksekliği 12.5 metre olan 4 katlı binalar 5 kata, yüksekliği 15.50 metre olan 5 katlı binalar 6 kata çıkarılabilmesi önerildi.
Boğaza patron atanmadı
AKP İstanbul B. Belediyesi’ni seçimde kaybetmesinin hemen ardından Ekim 2019’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı ile İstanbul Boğaziçi alanında yerleşme ve yapılaşmanın planlaması, koordinasyonu, imar uygulamalarının yapılması ve denetlenmesi konularında halen yetkili olan ‘Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Boğaziçi İmar İdare Heyeti ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ kaldırılarak, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan tarafından oluşturulması öngörülen, ‘Boğaziçi Başkanlığı ve Boğaziçi Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Düzenleme Kurulları’na devredilecekti, ancak yoğun tepkiler sonucu bu karar ertelenmiş ve Boğaz’a patron atanamamıştı.
Davacılara rapor gösterilmedi
Diken’den Canan Coşkun’un özel haberinde, Boğaziçi Üniversitesi arazisinin birinci derece doğal SİT alanı statüsünün kaldırılmasına dayanak olan ETBAR davacılarla paylaşılmadığı yer aldı. Aralık 2016 tarihli rapora göre; 25 Temmuz 2014’ten itibaren yaklaşık 30 ay süren çalışma kapsamında her bir doğal SİT alanı için toplamda 56 sonuç raporu hazırlanmış. Rapordan inceleme alanının Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs ile sınırlı tutulmadığı, bir bütün olarak Sarıyer ilçesinin geri görünüm ve etkilenme bölgelerine odaklanıldığı anlaşılıyor. 99 sayfalık raporda, biyo-ekolojik, jeolojik-jeomorfolojik-hidrojeolojik ve peyzaj karakteri çalışmalarına yer verilmiş.
‘Bilimsel temelden yoksun’
Heyet, ETBAR raporunun beklenen yeterlilik düzeyinde olmadığı, buna dayalı SİT değişikliğinin de bilimsel temelden yoksun olduğu belirtilerek, “Boğaziçi flora ve faunasına ilişkin bugüne kadar yapılmış çok sayıda ve kapsamlı bilimsel çalışma olmasına rağmen, raporlarda literatür araştırmasına yer verilmediği tespit edilmiştir. Raporda Boğaziçi korusu ‘sürekliliği olmayan kentsel yerleşim alanı’ olarak tanımlanmış, Yıldız Parkı ‘yerleşim alanı’ olarak gösterilmiştir. Boğaziçi Üniversitesi’nin Güney Kampüs florasına ilişkin yapılmış bir çalışmada alanda bulunan türler olarak tanımlanan örneklerle, Boğaziçi peyzajına ilişkin tanımlanan bitki türleri arasında yer alan örneklere iki raporda da yer verilmemiştir. İşleme dayanak ETBAR’ların biçim ve içerik olarak SİT statü sınırlarını tanımlamaya imkan verebilecek bilimsel yeterlilikte olmadıkları, ilişkili olarak yapılan SİT değişiklilerinin bilimsel temelden yoksun olduğu ve koruma esaslarına uygun olmadığı görüşüne varılmıştır” denildi.