Melih Bulu’nun, 2 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasına yönelik tepkiler devam ediyor.
Öğrencilere yönelik polis saldırısı ve okulun kapısına kelepçe asılmasıyla akıllarda yer edinen protestoların ardından bu kez de okul öğrencilerinin yaptığı ve 22 Ocak Cuma günü Güney Kampüs’teki sergide bulunan eserlere el konuldu.
Boğaziçi Üniversitesi Sanatçılar yazılı bir açıklama yayımlayarak “Nasıl ki Leningrad faşist Almanya tarafından işgal edilirken Dmitri Shostakovich’in yedinci senfonisinin ilk icrası gerçekleşmiş; sanat direnişle faşizmi nasıl yenmişse, biz de mücadelemizde zorbalığa ve zulme sanatımızla karşı çıkıyor ve özgürlük için üretmeye, birleşmeye devam ediyoruz.” vurgusu yaptı ve tüm sanatçıları direnişi büyütmeye çağırdı.
Açıklamanın tamamı:
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak bir buçuk asrı aşkın süredir burada var olan
özgür ortamı ve demokrasi kültürünü devam ettiriyoruz. Fakat, güncel siyasi ortamda da
görülebildiği üzere siyasi iktidar zorbalaştıkça çok sesliliğin sağlanabildiği özgürlük ortamlarını atamalarıyla, hukuksuz uygulamalarıyla, kolluk kuvvetleriyle, polis ablukalarıyla baskılamaya ve kısıtlamaya çalışıyor, bunlar yetmezmiş gibi, kampüsümüzde kendimizi ifade edebilmek, kampüsümüzü güzelleştirmek için kampüste sergilediğimiz sanat eserlerine el konuluyor.
Baskıya, zulme ve zorbalığa rağmen özgürlüklerimizden ödün vermeyeceğiz. Günlerin
getirdiğini dönüştürmek bizim elimizde. Tüm özgürlüğümüzle haykırarak, hayat tarzımıza
uygulanmak istenen kısıtlamaları kabul etmeyerek ve dayatmak istedikleri kalıplara sığmayarak kendimizi ifade ediyoruz. Biliyoruz ki hiçbir zorba bizi üretimimizden ayıramaz,
özgürlüğümüzden, oluşturduğumuz ve devam ettirdiğimiz kültürden ve dayanışmadan
uzaklaştıramaz.
Okulumuza 1 Ocak gecesi yapılan hukuksuz ve demokrasi karşıtı atamadan beri
eylemlerimizle, performanslarımızla kültürümüzü büyütmeye devam ediyoruz ve 22 Ocak
Cuma günü Boğaziçi Üniversitesinde düzenlediğimiz Bounsergi’de yaptığımız gibi
özgürlüğümüz ve irademiz ile çevremizi şekillendirmeye, güzelleştirmeye devam ediyoruz.
Sanatımızla birilerine dokunmuş olmalıyız ki hukuksuz bir şekilde kampüsümüzde
sergilediğimiz eserlerimize el koyuldu. Hiçbir hukuksuz el koyma bizi yıldıramaz.
Müziğimizle, dansımızla, resmimizle; sanatımızla özgürlüğe kucak açıyoruz. Herhangi bir
zorbanın kontrolüne ihtiyacımız yok. Biliyoruz ki sanat her yerde filizlenmeye, dallarını göğe
uzatmaya ve baskılandığı yerde de sesini daha gür çıkarmaya devam edecek. Nasıl ki Leningrad faşist Almanya tarafından işgal edilirken Dmitri Shostakovich’in yedinci senfonisinin ilk icrası gerçekleşmiş; sanat direnişle faşizmi nasıl yenmişse, biz de mücadelemizde zorbalığa ve zulme sanatımızla karşı çıkıyor ve özgürlük için üretmeye, birleşmeye devam ediyoruz.
İstiyoruz ki, her yerde özgürlük büyüsün, serpilsin ve herkes kendini baskı altında
kalmadan ifade edebilsin. Bunun için tüm sanatçıları birleşmeye davet ediyoruz. Birlikte,
baskılara inat, onlara aldırmadan ruhumuzu beslemeye ve çevremizi dönüştürmeye devam
edelim. Sanatımız engellenemez, kısıtlanamaz, baskılara boyun eğmez. Tüm sanatçıları
üretmeye, çevrelerini dönüştürmeye ve birleşmeye davet ediyoruz. Dünya hepimizin emeğiyle
güzelleşecek. Hepimizin boynuna vurulan zincirden, kelepçeden kurtulmak için birleşmekten
başka şansımız yok.
Boğaziçi Üniversitesi Sanatçıları