Dün İstanbul çok hareketliydi. Mega kent iki mitinge ev sahipliği yaptı…
Aynı saatlerde başlayan mitinglerin biri Yenikapı’da AK Parti tarafından gerçekleştirildi. AK Parti’nin topladığı kalabalığın bence hiç önemi yok. İktidar olanaklarını sonuna kadar kullanarak toplanan kalabalık, içi boş kalabalıktır.
AK Parti tökezlediği anda o kalabalıklardan bir tane kalmaz.
Dağılır gider.
Yenikapı mitinginin asıl üzerinde durulması gereken yanı destek için gelen siyasi katılımcıların kimliğidir.
Tansu Çiller ve Mehmet Ağar desem yeterli olur sanırım.
1990’lı yılların kanlı elleri, milli şuur bilinciyle Erdoğan’a destek veriyor.
Fakat aldığım duyumlar AK Parti tabanında bu desteğin hoş karşılanmadığı yönünde.
Eğer dün sövdüğümüz Çiller ve Ağar bugün kurtarıcı olduysa yandık diyorlar.
Haksız değiller…
Çiller ve Ağar ekibinin yarattığı yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar şeytan üçgenine karşı iktidar olan AK Parti aynı üçgenin esiri olduğunu dün Yenikapı’da tescillemiş oldu… Milli şuur ise pisliklerin üstünü örtmeye yarayan şal olma işlevini görmeye devam ediyor…
AK Parti mitingi çöküşün ifadesidir.
Gösteriş ve gürültülü söylemler bu gerçeği değiştirmez…
Gelelim HDP’nin Bakırköy Halk Pazarı’nda yaptığı mitingin değerlendirmesine…
HDP kitlesi dün yeniden bir inanılmazı daha gerçekleştirdi.
Tüm olanaksızlıklara rağmen yüzbinlerce kadın, çocuk, genç yaşlı alana aktı.
Sayı vermek ise imkânsız. Çünkü alan belki de üç defa doldu ve boşaldı.
Halk, beş saat boyunca Selahattin Demirtaş’ın televizyon konuşmasını dinleyebilmek için alanda kaldı.
Ne bedava sucuk ekmek, ne su dağıtıldı.
Tüm katılımcılarda inanç hakimdi.
Özellikle gençler istekli ve çalışkandı. Birçok gençle konuştum. Gelişmeleri yakından takip ettiklerine şahit oldum.
Suruç provokasyonu kitlenin artmasını sağlamış. Gerek kürsüde, gerekse miting alanında öncelikli gündem Suruç provokasyonuydu.
Bir diğer nokta ise polisin dışında HDP örgütünün güvenlik meselesine özel bir önem vermesiydi.
Kitle alana girerken iki kez polis tarafından, iki kez de HDP görevlileri tarafından sıkıca arandı. Yakın geçmişte yaşanan canlı bomba deneyimleri iç güvenlik sorununa ciddi bir biçimde yaklaşmayı sağlamış…
Alanın bileşimi de ülkenin gerçek resmini gösteriyordu.
Kürtler, Türkler, Aleviler, sosyalistler, ille de kadın ve gençler kenetlenmiş bir inanç kümesi oluşturdu…
Korkunun zerresi yoktu…
Ve artık son dönemece giriliyor. Seçime, bugünü saymazsak, beş dolu dolu gün var.
Köklü değişimlerin seçimle gerçekleşeceğine inananlardan değilim.
Ne ki, seçimle de olsa gerçekleşecek olan küçük zaferlere ihtiyacımızın olduğunu da biliyorum…
Korku imparatorluğunu yıkmak ve yeni mevziler kazanmak için demokratik siyaset alanının sunduğu olanaklardan faydalanmak hepimizin görevidir…
Şimdi o görevi gerçekleştirme zamanıdır.