COVID-19’a neden olan yeni ölümcül koronavirüs hakkında bildiklerimiz hâlâ çok sınırlı. Virüsün vücudumuzda nereleri hedeflediği ve hangi yollardan geçerek enfeksiyona neden olduğunu öğrenmek bu nedenle önemli. İşte koronavirüsün vücudumuzaki yolculuğu…
Bilim insanları aşı ve ilaç tedavisi geliştirebilmek için virüsün yapısını anlamaya çalışırken enfeksiyona neden olan virüsün vücudumuzda nasıl yol aldığı ve nereleri hedeflediğini keşfetmek bir hayli önemli.
Science dergisi, bu nedenle SARS–CoV–2 adı verilen yeni koronavirüsün vücudumuza girdiği andan itibaren olan yolculuğunun hikâyesini yazdı. COVID-19 hakkında şimdiden çok sayıda bilimsel makale yazılmasına rağmen tablo hâlâ net değil ve Rush Ünivesitesi Tıp Merkezinde COVID-19 tedavilerinde bulunan karaciğer nakli doktoru Nancy Reau, virüs ve hastalık hakkında öğrenmeye devam ettiklerini söylüyor.
Enfeksiyon böyle başlıyor
SARS-CoV-2 taşıyan birisinin çeşitli yollarla saçtığı damlacıkların başka biri tarafından alınmasıyla birlikte virüs vücudumuza girmiş oluyor. Burnumuzda ve boğazımızdan giriş yapan SARS-CoV-2, burun duvarında kendisine güzel bir yuva bulan virüs, bu bölgedeki hücrelerde bol miktarda bulunan ACE2 enzimlerini kullanıyor. Normalde kan basıncını düzenleyen ACE2 enzimleri, yeni koronavirüsün hücrelerimize giriş için kullandığı parçacıklar. SARS-CoV-2 bu reseptörü kullanarak hücrelerimize giriyor ve hücrenin makinesini ele geçirdikten sonra kendini kopyalayarak başka hücreleri istila etmeye başlıyor.
Eğer bağışıklık sistemimiz enfekte olduğumuz ilk hafta SARS-CoV-2’yi geri püskürtemezse, virüs ölümcül olabileceği akciğerlere ulaşmak için soluk borusuna doğru yöneliyor. Akciğerlerimizde bulunan ve kılcal damarlardaki karbondioksiti alıp kılcal damarlara içlerinde olan oksijeni veren alveoller de ACE2 reseptörleri bakımından hayli zengin. Bu da, akciğerlerimizi koronavirüse karşı hayli savunmasız bırakıyor.
Bağışıklık sisteminin virüsle savaşı nedeniyle, oksijeni alıp tüm vücuda yayması beklenen kılcal damarlar işlevini yerine getiremiyor. Enfeksiyonla mücadelede görevli akyuvarlar, enfekte olmuş virüsleri öldürüyor ve bu süreç arkasında bir ölü hücre mezarlığı bırakıyor. İşte bu, zatürrenin altında yatan neden ve belirtileri öksürük, ateş ve hızlı ve yüzeysel solunum. Bazı COVID-19 hastaları bu noktada iyileşiyor ancak bazılarının durumu kötüleşiyor ve Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS) denilen durum meydana geliyor. Kandaki oksijen miktarı büyük düşüş yaşıyor ve nefes almak gittikçe daha da zorlaşıyor.
Bu hastalar ventilatöre ihtiyaç duyuyor ve çoğu yaşamını yitiriyor. Bu hastaların ölümlerinden sonra yapılan otopsilerde alveollerinin sıvı, akyuvar hücreleri, mukus ve yok edilmiş akciğer hücreleriyle dolu olduğu görüldü. Bazı doktorlar, bu tip hastaların yaşadığı şeyin ‘sitokin fırtınası’ndan kaynaklandığını düşünüyor. Sitokin, normal şartlarda sağlıklı bir bağışıklık refleksi vermemizi sağlayan kimyasal sinyal molekülleri olarak biliniyor. Sitokin fırtınası durumundaysa bazı sitokinler gereğinden fazlasını yapıyor ve bağışıklık sistemimiz sağlıklı hücrelerimizi de öldürmeye başlıyor. Doktorlar, bazı COVID-19 ölümlerinin bu ölçüsüz tepkiden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorlar.
Organ yetmezliğine neden olabiliyor
Öte yandan SARS-CoV-2’nin yalnızca akciğerlere zarar verdiği düşünülmemeli. Karaciğer, böbrek, bağırsak, beyin, göz, burun, kalp ve damarlar da ölümcül koronavirüsün zarar verdiği organlar arasında yer alıyor. Wuhan’da hastaneye kaldırılan 416 hastanın %20’sinde kalp hasarı görüldü. Wuhan’da yapılan bir başka araştırmada, 138 hastanın %44’ünde ritm bozukluğu tespit edildi.
Hollanda’daki 138 COVID-19 hastasında yapılan araştırma %38’inde anormal kan pıhtılaşmasını ortaya çıkardı. Eğer COVID-19 kan damarlarına saldırıyorsa, bu durumda diyabet ve yüksek tansiyon hastalarının neden daha fazla etkilendiği saptanmış olabilir çünkü bu hastalıklar da öncesinde damarlara zarar vermiş oluyor. Bununla birlikte bilim insanları hâlâ virüsün neden kardiyovasküler zarar verdiğini tam anlamıyla tespit edebilmiş değil.
Virüsün zarar verdiği diğer bir organ da böbrek. Yine Wuhan’da yapılan bir araştırmada, 85 hastanın %27’sinde böbrek yetmezliği tespit edildi. Yine Wuhan’da ve yakınlarında 200’e yakın hasta üzerinde yapılan araştırmada %59’unun idrarında protein ve kan bulundu ki bu da böbrek yetmezliğine işaret ediyor. Beyin konusundaysa bilgilerimiz hâlâ sınırlı çünkü virüsün beyne verdiği hasarı anlayabilmemiz için daha çok nöroloğun COVID-19 hastasıyla araştırma yapması gerekiyor. Bununla birlikte COVID-19 hastalarında beyin ve merkezi sinir sistemi hastalıkları belirtileri tespit ediliyor. Örneğin Japonya’da bir menenjit olan bir hastanın beyin omuriliği sıvısında koronavirüs tespit edildi.
Bağırsak söz konusu olduğunda da kanlı ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerin COVID-19 nedeniyle ortaya çıkabileceği düşünülüyor. Tenya nedeniyle olabileceği düşünülen bu belirtiler, bazı örneklerde öksürükle de birleşince yapılan testlerde koronavirüs şüphesi doğrulandı.
Science dergisi, bu nedenle SARS–CoV–2 adı verilen yeni koronavirüsün vücudumuza girdiği andan itibaren olan yolculuğunun hikâyesini yazdı. COVID-19 hakkında şimdiden çok sayıda bilimsel makale yazılmasına rağmen tablo hâlâ net değil ve Rush Ünivesitesi Tıp Merkezinde COVID-19 tedavilerinde bulunan karaciğer nakli doktoru Nancy Reau, virüs ve hastalık hakkında öğrenmeye devam ettiklerini söylüyor.
Enfeksiyon böyle başlıyor
SARS-CoV-2 taşıyan birisinin çeşitli yollarla saçtığı damlacıkların başka biri tarafından alınmasıyla birlikte virüs vücudumuza girmiş oluyor. Burnumuzda ve boğazımızdan giriş yapan SARS-CoV-2, burun duvarında kendisine güzel bir yuva bulan virüs, bu bölgedeki hücrelerde bol miktarda bulunan ACE2 enzimlerini kullanıyor. Normalde kan basıncını düzenleyen ACE2 enzimleri, yeni koronavirüsün hücrelerimize giriş için kullandığı parçacıklar. SARS-CoV-2 bu reseptörü kullanarak hücrelerimize giriyor ve hücrenin makinesini ele geçirdikten sonra kendini kopyalayarak başka hücreleri istila etmeye başlıyor.
Eğer bağışıklık sistemimiz enfekte olduğumuz ilk hafta SARS-CoV-2’yi geri püskürtemezse, virüs ölümcül olabileceği akciğerlere ulaşmak için soluk borusuna doğru yöneliyor. Akciğerlerimizde bulunan ve kılcal damarlardaki karbondioksiti alıp kılcal damarlara içlerinde olan oksijeni veren alveoller de ACE2 reseptörleri bakımından hayli zengin. Bu da, akciğerlerimizi koronavirüse karşı hayli savunmasız bırakıyor.
Bağışıklık sisteminin virüsle savaşı nedeniyle, oksijeni alıp tüm vücuda yayması beklenen kılcal damarlar işlevini yerine getiremiyor. Enfeksiyonla mücadelede görevli akyuvarlar, enfekte olmuş virüsleri öldürüyor ve bu süreç arkasında bir ölü hücre mezarlığı bırakıyor. İşte bu, zatürrenin altında yatan neden ve belirtileri öksürük, ateş ve hızlı ve yüzeysel solunum. Bazı COVID-19 hastaları bu noktada iyileşiyor ancak bazılarının durumu kötüleşiyor ve Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu (ARDS) denilen durum meydana geliyor. Kandaki oksijen miktarı büyük düşüş yaşıyor ve nefes almak gittikçe daha da zorlaşıyor.
Bu hastalar ventilatöre ihtiyaç duyuyor ve çoğu yaşamını yitiriyor. Bu hastaların ölümlerinden sonra yapılan otopsilerde alveollerinin sıvı, akyuvar hücreleri, mukus ve yok edilmiş akciğer hücreleriyle dolu olduğu görüldü. Bazı doktorlar, bu tip hastaların yaşadığı şeyin ‘sitokin fırtınası’ndan kaynaklandığını düşünüyor. Sitokin, normal şartlarda sağlıklı bir bağışıklık refleksi vermemizi sağlayan kimyasal sinyal molekülleri olarak biliniyor. Sitokin fırtınası durumundaysa bazı sitokinler gereğinden fazlasını yapıyor ve bağışıklık sistemimiz sağlıklı hücrelerimizi de öldürmeye başlıyor. Doktorlar, bazı COVID-19 ölümlerinin bu ölçüsüz tepkiden kaynaklanmış olabileceğini düşünüyorlar.
Organ yetmezliğine neden olabiliyor
Öte yandan SARS-CoV-2’nin yalnızca akciğerlere zarar verdiği düşünülmemeli. Karaciğer, böbrek, bağırsak, beyin, göz, burun, kalp ve damarlar da ölümcül koronavirüsün zarar verdiği organlar arasında yer alıyor. Wuhan’da hastaneye kaldırılan 416 hastanın %20’sinde kalp hasarı görüldü. Wuhan’da yapılan bir başka araştırmada, 138 hastanın %44’ünde ritm bozukluğu tespit edildi.
Hollanda’daki 138 COVID-19 hastasında yapılan araştırma %38’inde anormal kan pıhtılaşmasını ortaya çıkardı. Eğer COVID-19 kan damarlarına saldırıyorsa, bu durumda diyabet ve yüksek tansiyon hastalarının neden daha fazla etkilendiği saptanmış olabilir çünkü bu hastalıklar da öncesinde damarlara zarar vermiş oluyor. Bununla birlikte bilim insanları hâlâ virüsün neden kardiyovasküler zarar verdiğini tam anlamıyla tespit edebilmiş değil.
Virüsün zarar verdiği diğer bir organ da böbrek. Yine Wuhan’da yapılan bir araştırmada, 85 hastanın %27’sinde böbrek yetmezliği tespit edildi. Yine Wuhan’da ve yakınlarında 200’e yakın hasta üzerinde yapılan araştırmada %59’unun idrarında protein ve kan bulundu ki bu da böbrek yetmezliğine işaret ediyor. Beyin konusundaysa bilgilerimiz hâlâ sınırlı çünkü virüsün beyne verdiği hasarı anlayabilmemiz için daha çok nöroloğun COVID-19 hastasıyla araştırma yapması gerekiyor. Bununla birlikte COVID-19 hastalarında beyin ve merkezi sinir sistemi hastalıkları belirtileri tespit ediliyor. Örneğin Japonya’da bir menenjit olan bir hastanın beyin omuriliği sıvısında koronavirüs tespit edildi.
Bağırsak söz konusu olduğunda da kanlı ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerin COVID-19 nedeniyle ortaya çıkabileceği düşünülüyor. Tenya nedeniyle olabileceği düşünülen bu belirtiler, bazı örneklerde öksürükle de birleşince yapılan testlerde koronavirüs şüphesi doğrulandı.