22.9 C
İstanbul
19 Eylül Perşembe, 2024
spot_img

Beyaz Forum sonuç raporu yayımlandı: “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Emek bizim, söz bizim” başlıklı mücadele programı kapsamında 23 Kasım tarihinde başlattığı Beyaz Yürüyüş’ün forum raporu yayımlandı

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) “Emek bizim, söz bizim” başlıklı mücadele programı kapsamında 23 Kasım 2021 günü İstanbul’dan başlayan “Beyaz Yürüyüş”; Kocaeli, Bursa ve Eskişehir’de devam etmiş, 27 Kasım 2021 günü de Ankara’da “Beyaz Forum” ile noktalanmıştı.

Hekimlerden, sağlık emekçilerinden, tıp öğrencilerinden, kurum temsilcilerinden ve milletvekillerinden oluşan onlarca kişinin söz aldığı üç saatlik forumda; sağlık alanındaki birçok sorun ifade edilmiş, çözüm önerileri sunulmuş, birlikte yürütülecek bir mücadele ile özlük ve sağlık hakkının kazanılabileceği vurgulanmıştı.

TTB, Beyaz Forum’da dile getirilen talep ve öneriler ile çözüm için üstlenilmesi gereken sorumlulukları da içeren bir sonuç raporu hazırladı.

Raporun tamamı şöyle:

“Emek bizim söz bizim”

“Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi 1 Ekim 2021 tarihinde yaptığı açıklama ile tüm sağlık emekçileri, hekimler adına Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’dan defalarca istenilen randevulara yanıt gelmediği ve sağlık emekçilerinin sabırlarının tükendiği; sağlıkta dönüşümün yarattığı tahribatın hem sağlık emekçilerini hem de yurttaşları sağlıksızlığa ittiğini belirtmiştir. TTB, 175 bin hekimin sağlığa dair uyarılarını ve görüşlerini paylaşmak; toplumun sağlık hakkını korumak için görüşmek istedikleri Sağlık Bakanı’nın meslektaşlarına kulaklarını tıkaması kabul edilemez diyerek “Emek bizim söz bizim” eylem sürecini başlattığını duyurmuştur.”

“Sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesini istiyoruz”

Eylem süreci içerisinde “5 dakikada hekimlik yapılmaz”, ”COVID-19 meslek hastalığı sayılsın”, ”Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ödeme istiyoruz”, ”Güvenli, sağlıklı çalışma alanları istiyoruz”, ”Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri istiyoruz” ve ”Sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesini istiyoruz” başlıklarıyla her hafta bir basın açıklaması yapılmış; eylem sürecinde sağlık çalışanlarını yalnızca alkışlayan Sağlık Bakanı’na alkışları, alkışlarla iade edilmiştir. 23 Kasım’da başlayan “Beyaz Yürüyüş” ve sonrasındaki “Beyaz Forum”a tüm hekim, sağlık çalışanları; bölge tabip odaları toplantıları ve il gezileriyle eylem süreci anlatılarak davet edilmiştir.

“Karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza, halkın sağlık hakkına sahip çıkıyoruz” diyerek Ankara’da TTB binası önünde bir araya gelen binin üzerinde hekim ve sağlık çalışanı daha sonra “Beyaz Forum”da bunun ardından birlikte neler yapılacağını konuşmuş; yönet(e)meyenlerin sağlık sistemini iflas ettirdiğini belirterek artık emeğin de sözün de bizde olduğunu dile getirmiştir.

“Artık talep eden değil, inşa eden olacağız”

Türkiye’nin her yerinden bir araya gelen tabip odaları ve hekimlerin yanı sıra; birçok sağlık emekçisi, tıp öğrencisi, emek-meslek örgütü temsilcisi, demokratik kitle örgütü temsilcisi, siyasi parti temsilcileri ve milletvekilleri “Beyaz Forum”da yerini almış; hekimlerin haklı taleplerine destek vermişlerdir. “Artık talep eden değil, inşa eden olacağız; toplumsal sağlık mücadelemizi yükselteceğiz!” diyen forum katılımcıları sağlık alanında birçok sorunu ve çözüm önerilerini sunmuş, birlikte mücadele ile özlük ve sağlık hakkımızı kazanabileceğimizi vurgulamıştır. COVID-19’un meslek hastalığı sayılmasından, insanca geçinecek emekliliğe yansıyan maaşa; tıp eğitiminden liyakatsiz yönetici/akademisyen atamalarına; KHK ve güvenlik soruşturması hukuksuzluklarından toplumun sağlık hakkının özel hastanelerin insafına bırakılmasına; asistan ve tıp öğrencilerinin eğitim ve özlük haklarının gaspından emekli hekimlerin asgari ücretin bile altında maaş almasına; sağlıkta şiddetten toplumsal şiddete kadar birçok konuda söz alan katılımcılar öneri ve görüşlerini forumda paylaşmıştır. Mücadelenin sürekliliğinin ve tüm talepler kazanılana kadar ısrarcılığının toplum sağlığı ve sağlık çalışanlarının sağlığı için gerekli olduğu belirtilen forum üç saat sürmüştür.

Forumda aşağıdaki başlıklar altında dile getirilen talep ve öneriler, TTB’ye ve bağlı odaları başta olmak üzere toplumun tüm emek demokrasi örgütlerine kararlılıkla yürütülmesi gereken ödev ve sorumluluklar yüklemektedir:

“Ek ödemeler hekim maaşlarının önüne geçmemeli”

Talebimizin yönetenlerin de görmezden gelemeyeceği yalınlıkta olması onun en büyük gücüdür: İnsanca yaşayacak ücret. Bu talep hekimler kadar sağlık emekçileri-tüm emekçiler için yani sömürenler hariç tüm toplum içindir. Taleplerimizi ne kadar açık ve yalın ifade edebilirsek o kadar sahiplenilecektir.

Sağlıkta performans sistemi etik ilkelerimize karşıdır, kaldırılmalıdır. Ek ödemeler hekim maaşlarının önüne geçmemeli toplam ücretin %15’inden fazla olmamalıdır.

7200 ek gösterge ve tüm sağlık emekçilerine pandemide çalışılan her yıl için 120 gün yıpranma payı verilmelidir.

Aslolan emekliliğe yansıyan temel ücrettir.

Çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi, insanca çalışma süreleri

Hekimler bilinçli olarak yalnızlaştırılmakta, umutsuzlaştırılmakta ve bunların sonucunda mutsuzlaşmaktadır. Özellikle yeni yapılan şehir hastanelerinde ilk ortadan kaldırılan doktor odaları olmuştur. Yalnızlaşan hekimlerin daha iyi sömürüleceğini varsayanlara karşı vereceğimiz en iyi cevap bir araya gelmek, odalarımıza sahip çıkmaktır.

İktidar, hekimlerin emeğini bilerek yok saymakta, değersizleştirmekte ve toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Hekimlere, hastaneleri satmak isteyen iktidara karşı topluma, kendimizi iyi anlatma sorumluluğumuz düşmektedir.

5 dakikada bir verilen randevuyla sağlık ve hekimliği 5 dakikaya sığdırmaya çalışan; bir hekimin günde 100 hastaya bakmasını öngören bu sağlık sistemi, sağlık değil sağlıksızlık üretmektedir. Tedavide doğru tanı önemlidir ve anamnez ile fizik muayene tedavinin olmazsa olmazıdır. Bunların hiçbiri bize dayatılan 5 dakika muayene sürelerinde mümkün değildir. 5 dakikada sağlık hizmeti de verilemez, hekimlik de yapılamaz. Hekimler kötü hekimlik uygulamalarına zorlanmaktadır. Hekimler ve örgütü TTB buna karşı durmalı, bu durumu topluma iyi anlatmalıdır. 5 dakikada muayene dayatmasının taşıdığı riskler topluma güçlü aktarılabilse asla kabul edilmeyecek, bu dayatma daha çabuk boşa çıkarılacaktır.

COVID-19 meslek hastalığı sayılsın

Güven ilişkisi gerçekle başlar ancak salgın döneminde toplumun iktidara güveni yok olmuştur. Salgın ile ilgili veriler ve süreç hakkında toplum gerçeklere ulaşamamıştır.

Salgınla mücadelede yalnızca tüm fedakarlıklarını ortaya koyan hekimler, sağlık çalışanları değil aileleri ve çocukları da ciddi zorluklar yaşamıştır. Evlerine gidemeyen, kalacak yer arayan hekimler, çocuklarını teslim edecek kreş vb. hiçbir yer bulamamıştır.

Önlenebilir hastalıklar nedeniyle birçok meslektaşımızı, sağlık çalışanını kaybettik. Ancak ölen sağlık çalışanlarını meslek hastalığına bağlı kaybettiğimizi bir de iktidara kanıtlamamız istendi. İktidar bu kadar insani bir durumda dahi acımasız davranabilmiştir. Ölen hekimleri TBMM’de dile getiren muhalefet milletvekilleri dahi fezlekelerle korkutulmuş, bu gündem unutturulmaya çalışılmıştır. Ancak ölen 500’ün üzerinde sağlık çalışanının sevenleri ve aileleri bunu unutmayacaktır. COVID-19 Meslek Hastalığı Yasası’nın çıkması için mücadele biz meslektaşlarının, mesai arkadaşlarının yitirdiğimiz hekimlere karşı bir sorumluluğudur ve TTB yasa çıkana kadar mücadeleyi kararlılıkla sürdürmelidir.

Salgındaki fazladan ölümlerin sorumluluğu başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklar ve iktidardadır. İnsanlığa karşı işlenmiş bu suça karşı tüm sağlık emek örgütleri, demokrasi güçleri gerekli tepkiyi hızla göstermelidir.

Sağlıkta şiddetle mücadele

Hekimlik mesleği özel bir sanattır ve kendine özgü ciddi sorumluluk ve yükleri bulunmaktadır. Hekimler sanatlarını endişe etmeden ve özgürce yapmak istemekte; mevcut sağlık yönetimi ise hekimlere bunu bir lüksmüş gibi hissettirmektedir. Hekimler mesleklerinin gereğini yerine getirebilmeleri için özerklik hakları tam korunma altına alınmalıdır.

Hekimler artık gerçekten işleyen bir Sağlıkta Şiddet Yasası’na ihtiyaç duymaktadır. Bunun için hızla TTB tarafından hazırlanan yasa önerisi tekrar gündeme getirilmeli, çalışma yürütülmelidir. İşyerlerimiz alanın uzmanları ile görüşülerek güvenli, sağlıklı çalışma ortamları haline getirilmelidir.

KHK ve güvenlik soruşturmaları

Hekimlerin kamuda da özelde de iş güvencesi kalmamıştır. KHK ve güvenlik soruşturmaları, arşiv taramaları gibi bahanelerinin bu iş güvencesini iktidar ve yanlılarının eline bırakma girişimi olduğu açıktır. KHK’ler nedeniyle iki milyon insanın ekmeği elinden alınmıştır.

KHK ve güvenlik soruşturmaları iktidar yanlısı olmayanlara, topluma, iş üzerinden korku salma taktiğidir. Bunu boşa çıkarma ve dayanışma Türkiye demokrasisi için de sorumluluğumuzdur. KHK’li, atanmayan, güvenlik soruşturması bahanesiyle işten çıkarılan tüm hekimlerin ortak sesi olmak, bu uygulamaların ortadan kaldırılması için mücadele etmek; iş ve gelecek güvencemiz için mücadele etmektir ve sorumluluğumuzdur.

Özgür, özerk, eşitlikçi, demokratik üniversite ve tıp eğitimi

Tıp eğitiminde üniversite enflasyonunun en büyük hedefi ucuz emek, ucuz işgücüdür. Niteliksiz tıp eğitimi ile tıp öğrencilerinin anayasal eğitim hakkı ellerinden alınırken, halkın da nitelikli sağlık hizmeti hakkı tehlikeye atılmaktadır.

Tıp öğrencileri gelecekleri için kaygılıdır ve çoğunlukla birincil hedefleri yurtdışında çalışmaktır.

Tıp eğitimi etik ilkelere bağlı ve laik olmalıdır. Son dönemde bu değerlere bilinçli yapılan saldırılar ve yıpratmalara karşı tüm alanlardaki hekimler bir araya gelmeli ve tıp eğitiminin temel değerlerine “amasız, fakatsız” sahip çıkmalıdır.

Asistan hekimlerin hakları var

Asistan Hekimler 36 saatlik nöbetlerle sağlığını kaybetmiş durumdadır. Nöbet sonrası çalışma insani değildir ve hastalar için de büyük risk demektir. Hiçbir maddi karşılık dinlenme hakkının karşısında sunulamaz; böylesi bir tavır insanlık ve etik dışıdır. Uzman hekimler ve akademisyenler asistan hekimlerin haklarını aynı güç ve kararlılıkla savunursa, birlikte mücadele edilirse kazanılacaktır.

Nöbet sonrası izin temel insani haktır ve tercihe bırakılamaz. Nöbet sonrası izin asistan hekimlerde kaygıya yer bırakmayacak şekilde hiçbir özlük ve maddi haklarının kaybına neden olmayacak şekilde garanti altına alınmalıdır. TTB nöbet sonrası zorla çalıştırma, angarya çalışma gibi etik dışı uygulamalarda bulunanlar ile ilgili yaptırımları hızla uygulamalı aynı tutumu taraf olan diğer kurumların da alması için gerekli idari ve toplumsal baskıyı oluşturmalıdır.

Özel hastaneler ve emek sömürüsü

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yegâne hedefi özelleştirmenin hızlanması, sağlığa dair ne varsa satılmasıdır. Burada en büyük kâr getirecek alan da sağlık çalışanlarının ucuz emeği olarak görülmektedir. Artık hekimler geçinebilmek için birden fazla işte çalışmak zorunda kalmaktadır.

Sağlıkta Dönüşüm Programı karşısında durmak hastanelerin satılmasının önünde durmaktır; koruyucu sağlık hizmetlerinin ve emeğimizin yanında durmaktır.

Giderek kartelleşen özel hastaneler ve özelleştirmeler konusunda TTB, bu alanın tüm bileşenleriyle bir araya gelerek bütüncül bir politika oluşturmalıdır.

İşçi sağlığı ve işyeri hekimliği

İktidar COVID-19 salgının en yoğun yaşandığı zamanlarda dahi işçileri çalıştırmış, ölüm riskine rağmen işverenlerin işçileri sömürmesine sessiz kalmıştır. TTB salgının en yoğun yaşandığı dönemlerde defalarca “Çarklar dursun, ölümler bitsin” çağrısında bulunmuş ancak iktidar bu çağrıya kulaklarını tıkamıştır. Bunca uyarıya rağmen bütün kaygısı işçi sağlığı/toplum sağlığı yerine para olanların COVID-19 salgınına bağlı işçilerin hastalanmasında ve ölümlerinde sorumluluğu vardır.

Bu alanda çalışan hekimlerin de %38’i işini kaybetme korkusu yaşamakta; %37’si ücretlerini ve maaşlarının bir kısmını ya da tamamını alamamaktadır. İşyeri hekimlerinin ödemeleri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) üzerinden yapılmakta; işyeri hekimlerinin %45’i TTB’nin belirlediği asgari ücretin yarısını almaktadır.

Meslek odasına üye olmadan işyeri hekimi çalıştırılması yasadışıdır. İlgili bakanlıklar emek sömürüsünün önüne geçmek için buna izin vermemeli; TTB bununla aktif mücadele etmelidir.

Şehir hastaneleri

Özelleştirmenin ve sağlıkta sömürünün yeni halini almış şehir hastaneleri, toplumu, hekimleri ve sağlık çalışanlarını birbirinden koparmakta; sağlıksızlık satmaktadır.

Liyakatsizliğin ve usulsüzlüklerin merkezi haline gelen şehir hastaneleri sadece birilerini zengin etsin diye gereksiz büyüklükte yapılırken; hekim, sağlık çalışanı için dinlenme odaları konulmayacak kadar da küçük yapılmıştır.

Birtakım şirketlere kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesine yol açan şehir hastanelerinin sözleşmelerinin tazminatsız feshedilerek kamunun zarar etmesinin önüne geçilmelidir. TTB önceki yıllarda olduğu gibi Sayıştay’ın bu raporları doğrultusunda ihmali ve suistimali bulunduğu tespit edilen ilgililer hakkında yargılama yapılması ve oluşan “kamu zararının tespiti” için gerekli yasal girişimlerde bulunmalıdır.

Aile hekimliği ve birinci basamak sağlık hizmetleri

Salgını hastanede karşılayarak mücadele edeceğini iddia eden hükümetin başarısızlığı ve beceriksizliği bir kez daha göstermiştir ki, sağlıkta öncelik koruyucu sağlık hizmetlerinde olmalıdır. Korumak tedavi etmekten daha ucuz ve daha güvenlidir.

Birinci basamak çalışanlarında sürekli bir baskı ve gelecek kaygısı oluşturulmuştur. Birinci basamak artık sağlık politikalarındaki en önemli konumunu hızla almalı, TTB bunu hazırladığı politika önerileriyle ortaya koymalıdır. Birinci basamak sağlık hizmetleri, yaşam alanlarıyla, okullarla entegre yürütülmelidir. Birinci basamak politikalarında kadın sağlığı yok sayılmaktadır. TTB’nin kurucu sağlık politikalarında temel noktalardan birisi bu olmalıdır.

Aile hekimlerinin gelirleri her geçen yıl düşmüş; iş yükü ve özlük haklarında kayıplar artmıştır.

Aile Hekimleri Ceza Yönetmeliği, Sağlık Bakanlığı’nın birinci basamak ve aile hekimliği politikasını salgın döneminde tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Tümüyle geri çekilene kadar mücadele sürdürülmelidir.

TTB sorunun çözümü için artık Sağlık Bakanlığı’nı beklememeli; hekimleri, sağlık çalışanlarını çözümün bir parçası olarak sürece kattığı bir birinci basamak sağlık hizmetleri çalışması yürütmelidir.

Toplumun sağlık hakkı

Mesleğimize, sağlığımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için toplum ve sağlık emekçilerinin birlikte mücadeleden başka şansı yoktur. Halkla birlikte yürütülmeyen bir mücadele başarılı olamaz. Birlikte mücadeleyi mahallelerden, iş yerlerinden, yerellerden örecek meclisler, platformlar kurmak; var olanları güçlendirmek gereklidir.

Herkesin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanması ve sağlık hizmetlerinin herkes için ulaşılabilir ve genel bütçeden karşılanması için mücadele TTB kadar tüm sağlık ve emek örgütlerinin de görevidir.

Mücadelede kararlılık

Hekimleri duymayan, korumayan bir Sağlık Bakanı artık meşruluğunu yitirmiştir.

Sağlık alanına yansımış sorunlar bütünden kopuk değildir. Eğitim, ekonomi gibi birçok alanda yürütülen yanlış politikalar sağlık alanına da aynen yansımıştır. Mevcut iktidar işçiye, emekçiye hiçbir yaşam hakkı tanımazken emekçilerin elinde bulundurduğu kazanımlara da göz dikmiştir. Kadınların, işçilerin, barış ve demokrasi savunucularının, hekimlerin direnci ve mücadelesi karanlığı aydınlatacaktır.

Hekimlerin söyleyecek sözü, sağlık sistemini değiştirecek gücü vardır. Beyaz Yürüyüş daha da güçlendirilerek, toplumsallaştırılarak bu karanlık hep beraber yıkılabilir; bunun için tüm emek demokrasi güçlerine sorumluluk düşmektedir.

TTB’nin başlattığı Beyaz Yürüyüş sadece bir başlangıçtır. Bu mücadele yerellerde, işyerlerinde her gün güçlendirilirse, topluma yayılırsa emek ve demokrasi kazanacaktır.

İlk adım olarak 14 Mart’a kadar uzanan, toplumu da içine katan bir mücadele programı TTB tarafından hızla planlanmalı ve paylaşılmalıdır. Sağlık hakkımıza sahip çıkan bölgesel mitingler, merkezi miting ve gerekirse GöREV hazırlıkları şimdiden başlamalıdır.

Basında uygulanan sıkı sansür ve engellemelere karşı topluma ulaşılacak tüm iletişim kanalları zorlanmalı ve denenmelidir. Hekimlerin güçlü dayanışma ve iletişim ağlarına ihtiyaç var ve bunun için hep birlikte kafa yormalı, emek vermeliyiz. Sözlerimizin eylemlerimizin kitleselleşmesi dönüştürücü gücünü ve hızını da artıracaktır.

Hekimlerin demokrasinin tüm mekanizmalarını koruma ve işlemesini sağlamada çaba sarf etmesi de mesleğinin sorumluluğu gereğidir. Toplumun tüm kesimlerinin sağlık emekçileri, hekimlerle birlikte aktif ve eşit rol aldığı sağlık meclislerinin kurulmasının geleceğimize ve sağlığımıza sahip çıkmada önemli misyonu olacaktır.

Haklılığımıza güvenmeli; hayallerimizi ve inancımızı ışıl ışıl ve diri tutmalıyız.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EYLÜL SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol