Cumhurbaşkanlığınca hazırlanacak ve 15 Ekim itibarıyla TBMM’de görüşmeye başlanacak 2025 bütçesi ve 2026 2027 yıllarına ilişkin bütçe tahminlerini oluşturan bütçe taslağına dair toplanan BES, “Emekçiler, emekliler, asgari ücret mağdurları itiraz etmedikçe bu bütçe tartışmalarında da mağdur edileceğimizi biliyoruz” dedi. BES, daha önceki yıllarda hazırlanan bütçelerde oluşan ekonomik kayıpların telafi edilmesi için eylemde olduklarını belirtirken, 2025’te emekçilere daha fazla kaynak aktarılması taleplerini tekrarladı.
BES’in açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
Cumhurbaşkanlığı Sarayınca hazırlanan 2025 bütçesi ve 2026 2027 yıllarına ilişkin bütçe tahminlerini oluşturan bütçe taslağı Ekim ayının 15 itibarıyla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yasal olarak görüşülmeye başlanacaktır. Saray tarafından hazırlanan 2025 bütceside yapılacak tartışmalarda yine iktidar bloğu milletvekillerinin sadece el kaldırıp indirecekleri bir oylama sonucunda yasalaşacaktır. Biz emekçiler, emekliler, asgari ücret mağdurları itiraz etmedikçe bu bütçe tartışmalarında da mağdur edileceğimizi biliyoruz.
Bunun için iktidarın daha önceki yıllarda hazırladığı bütçelerde oluşan ekonomik kayıplarımızın telafi edilmesi ve 2025 bütçesinden bizlere daha fazla kaynak aktarılması için bugün burada bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz.
Krize sürüklenen ekonominin faturası bize kesiliyor
Perşembe’nin gelişinin bizlere hayır getirmeyeceğini yaşadıklarımızdan biliyoruz!
İktidar yıllardır uyguladığı sermaye yanlısı ve emekçi, yoksul düşmanı ekonomi politikalarıyla bir yandan kendi sermaye gruplarına ülkenin kaynaklarını; Kamu Özel İş Birliği Projeleri, kur korumalı mevduat vb adlarla yandaşlarına ve rant sahiplerine servet olarak aktarirken bir yanında girdiği seçimleri kazanma adına ortalığa kamu kaynaklarını har vurup harman savunmuştur. Yani bile isteye krizden krize sürüklediği ekonominin faturasını bir kez daha bizlere kesmek için kolları sıvamıştır. Bunun için çıkardığı tasarruf genelgeleriyle;
Biz emekçilerin mücadeleyle elde ettiğimiz kazanılmış haklarımızı ortadan kaldırmakta,
Açıklanan açlık sınırının yarısı oranında gelir elde eden emeklilerin maaşlarını iyileştirmeyip, üstelik emeklileri, yaşanan ekonomik krizin sorumluları olarak ilan etmekte,
Öğrencilerin okul servislerini kaldırmakta ve okulların temizlik sorununu velilere havale etmekte,
Temel insan hakkı olan sağlıktan, ilaçtan tasarruf etmekte ve bu yapılanları hayatın bir normaliymiş gibi anlatarak kabullenmemizi beklemektedir.
Bugün iktidarın dilinden düşürmediği o eski Türkiye’nin çok gerisindeyiz!
Bu iktidar iş başına gelme koşullarını hazırlayan 2001 krizi ortamında; yani bugünkü iktidarın eski Türkiye diye sürekli kötülediği dönemde ortalama bir kamu emekçisi, asgari ücretin 2,92 katı ücret alırken bugün ancak 2,01 katını alabilmektedir.
Aynı dönemde ortalama bir kamu emeklisi asgari ücretin 2,67 katı maaş alırken bugün ağırlıkla asgari ücret ve asgari ücretin altında ancak maaş alabilmektedir.
En düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 36’sı bile değil
Başak bir deyişle bu iktidarın sürekli kötülediği eski Türkiye’de ortalama bir kamu emekçisi aldığı maaşla 24 çeyrek altın, kamudan emekli olan bir emekçi aldığı maaşla 20 çeyrek altın ve asgari ücretli 12 çeyrek altın alabilmekteydi.
Bugün çok övündükleri yeni Türkiye’de ortalama bir kamu emekçisi maaşıyla 8,85 çeyrek altın, kamudan emekli olan bir emekçi aldığı maaşla 3,81 çeyrek altın ve asgari ücret alan bir emekçi ancak 3,68 çeyrek altın alabilmektedir. 2003 yılında en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 47 daha fazla iken, bugün ise 12,500 TL olan en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 36’sı bile değildir.
Evet bugün iktidarın övmekle yere göğe sığdıramadığı bugünün Türkiye’sinde; biz kamu emekçileri, emekliler ve asgari ücretliler, o gün elde ettiğimiz gelirlerin çok altında bir gelirle hayatımızı idame ettiremeye çalışmaktayız.
Sermayeye kıyak emekçiye haraç
İktidarın bilinçli olarak uyguladığı ekonomik programlar sayesinde iki yakamız bir araya gelmiyor!
İktidar bir taraftan yapıp uygulamaya koyduğu bütçelerde bizlere daha az kaynak ayırırken, diğer taraftan bizlerin düşük gelirler elde etmemizde bir aparat olarak kullandığı TÜİK’e piyasa gerçekliğinden uzak enflasyon oranları açıklatmakta, düşük ücret politikasını hayata geçirerek bizlerin sürekli yoksullaşmasına neden olmaktadır.
Ayrıca, kamusal hizmetler içinde yer alan ve ücretsiz olarak verilmesi gereken sağlık hakkı, eğitim vb. hizmetleri paralı hale getirerek, bizler için ulaşılmaz kılmaktadır.
İktidar bizlere kaybettirmede ne kadar mahir olduğunu, önümüzde¬ki dönem oluşacak gelir açıklarını kapatmak için alınması planlanan ve adını “bu bir vergilendirme değil, hizmet bedelidir” diye açıklandığı yeni nesil vergi koyma biçimiyle bir kez daha kanıtlamış oldu. Bu yeni nesil vergi düzenlemesi gündeme gelmeden önce, sermayeden ve servetten alınması planlanan borsa kazançları ve kent rantlarını vergilendirmenin gündemin¬de olmadığını beyan etmesi, bu ülkede kimlerden vergi alınacağını ve kimlerden vergi alınmayacağını bir kez daha teyit etmiştir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ne zaman enflasyonla mücadele adı altında vergi paketi çıkarmaya kalksa sermayeden, rant gruplarından toplayamadığı, toplamayı da göze alamadığı vergiyi emekçinin sırtına yüklüyor. Şimdi de savun¬ma sanayine destek bahanesiyle kredi kartı hizmet bedelinin uydurul¬ması gibi. Nedense silah tüccarlarından vergi almak hiç akla gelmiyor! Bilindiği üzere toplanan vergilerin halka hizmette bir karşılığı olması gerekir, ancak bu vergilerin herhangi bir kamu hizmeti karşılığı yok. Bu düpedüz halkı haraca bağlamaktır. Yani sermayeye kıyak emekçiye haraç…
30 Kasım’da Ankara’da mitinge çağırıyoruz
İktidar yıllardır Meclis çoğunluğuna dayanarak el kaldır indir yöntemiyle uygulamaya koyduğu bütçelerden her yıl bizlere daha az kaynak ayırırken, bir türlü düzeltmeye yanaşmadığı haksız vergi politikalarıyla da bizleri yoksullaştırmaya devam etmektedir.
Bizler, bir kez bizlere giydirilmek istenen bu deli gömleğini giymeyeceğimizi ve bu krizi kimler yarattıysa, krizin sofrasında kimler tıka basa karnını doyurduysa, krizin bedelini de onların ödemesi gerektiğini ifade ediyoruz.
Bunun için iktidarı bir an önce;
Bizlere dayattığı kemer sıkma politikalarından vazgeçmeye,
Başta biz kamu emekçileri, emeklileri ve toplumun mağdur kesimlerinin refahını artıracak bir ekonomik programı acilen hayata geçirmeye,
Artık bizler için ulaşılmaz hale gelen nitelikli eğitim, nitelikli sağlık ve üretim ekonomisine kaynak ayıracak bir bütçenin, başta emek örgütleri olmak üzere toplumun geniş kesimlerin katılımını da sağlayacak bir şeffaflıkta yürütülmesi için çağrıda bulunuyoruz.
Bütçe hakkının kullanılması ve birlikte yarattığımız ekonomik refahtan hakkımızı talep etmek için, Konfederasyonumuz KESK öncülüğünde bugünden başlayarak, taleplerimizi işyeri işyeri örgütleyeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. 30 Kasım’da Ankara’da düzenlenecek olan bütçe mitingine tüm emekçileri demokratik bir bütçe talebiyle taraf olmaya çağırıyoruz.