Almanya Komünist Partisi’nin önderleri Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’in tutuklanarak katledilmesinin (15 Ocak 1919) yıldönümü sebebiyle Almanya’nın başkenti Berlin’de yürüyüş düzenlendi. Berlin Frankfurter Allee İstasyonu’nda toplananlar ellerinde “Für Die Neue Internationale Organisation Des Proletariats!” ve “Vive La Commune!” yazılı pankartlar taşıdı.
Almanya Komünist Partisi’nin önderleri Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’in tutuklanarak katledilmesinin (15 Ocak 1919) yıldönümü sebebiyle Almanya’nın başkenti Berlin’de yürüyüş düzenlendi. Berlin Frankfurter Allee İstasyonu’nda toplananlar ellerinde “Für Die Neue Internationale Organisation Des Proletariats!*” ve “Vive La Commune!**” yazılı pankartlar taşıdı.
Polisin, istasyon önünde toplanıp “Straße frei” (Sokaklar özgürdür) sloganları atan ve Anti-Fa flamaları taşıyan eylemcilere saldırmasına rağmen yürüyüş başladı.
Almanya Komünist Partisi’nin önderleri..
15 Ocak, dünya tarihindeki en korkunç ve büyük sonuçları bulunan suçlardan birinin 100. yıldönümü. 15 Ocak 1919’da, Berlin’de, Garde-Kavallerie-Schützen Tümeni’nin Freikorps askerleri, o tarihten sadece iki hafta önce kurulmuş olan Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) iki önderini, Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’i tutukladılar. Askerler, onları, dışarıya çıkarılıp öldürülmeden önce işkence gördükleri Hotel Eden’e götürdüler.
48 yaşındaki Rosa Luxemburg, çağının en seçkin Marksist devrimcileri arasındaydı. O, Eduard Bernstein’ın revizyonizmine ve Sosyal Demokratların Birinci Dünya Savaşı’daki savaş yanlısı politikalarına yönelik keskin polemikleriyle ün kazanmıştı ve SPD’nin devrimci kanadının ve sonradan Spartaküs Birliği’nin tartışmasız teorik önderiydi.
SPD’nin kurucusu Wilhelm Liebknecht’in oğlu ve Luxemburg ile aynı yaşta olan Karl Liebknecht, militarizme ve savaşa yönelik uzlaşmaz muhalefeti cisimleştiriyordu. Liebknecht, bir SPD milletvekili olarak kendi partisine karşı başkaldırır, savaş kredilerini reddeder, zulme ve baskıya rağmen savaşa karşı mücadele edip ajitasyon yürütürken gösterdiği cesaret ve kararlılıkla, milyonlarca işçinin saygısını kazanmıştı. O, 1918 Kasım Devrimi sırasında, kapitalizmin yıkılması için mücadele ediyor; 9 Kasım’daki bir kitle mitinginde, Almanya Özgür Sosyalist Cumhuriyeti’ni ilan ediyordu.
İnce ve güçsüz Rosa Luxemburg, Hotel Eden’in giriş salonunda bir tüfek dipçiği ile yere yıkılmış ve vurulmak üzere bir arabaya getirilmişti. Cesedi, ancak aylar sonra bulunduğu Landwehr kanalına atıldı. Karl Liebknecht ise, Tiergarten’da, yakın mesafeden üç el ateş edilerek infaz edildi. Basın, sonradan, Liebknecht’in kaçmaya çalışırken vurulduğunu ve Luxemburg’un öfkeli bir güruh tarafından linç edildiğini yazdı.
Luxemburg’un ve Liebknecht’in acımasızca öldürülmesi, karşıdevrimci şiddette yeni bir aşamaya işaret ediyordu. Bundan önce, burjuva devlet, sosyalist muhaliflere aman vermiyor ve Fransa’daki 1871 Paris Komünü’nün bastırılmasından sonra olduğu gibi, devrimci işçilere karşı toplu infazlarla kanlı intikamlar alıyordu. Fakat devrimci bir partinin önderlerinin bir yargılama ya da mahkeme kararı olmaksızın devlet organları tarafından öldürülmesi yeni bir olguydu ve başkaları tarafından izlenen bir örnek oluşturdu. Otokratik Çarlık rejimi bile, sosyalist karşıtlarını genellikle Sibirya’ya sürgün ediyordu.
Dolayısıyla, Alman egemen sınıfı, öznel etmenin, Lenin’in, Troçki’nin ve Bolşevik Parti’nin rolünün proleter devrimi zafere taşımada belirleyici olduğu Rus Devrimi’nden ders çıkarmıştı. Cinayetlerden önceki günlerde, Berlin’de, “Önderlerini öldürün!” sloganlı bildiriler dağıtılmıştı.
Reichswehr’den [silahlı kuvvetler] sorumlu bakan ve SPD önderlerinden Gustav Noske, acımasız şiddetiyle ünlü Garde-Kavallerie-Schützen Tümeni’ne, devrimci işçilere karşı Berlin’e konuşlanma emri vermişti. Bu birlikler, 1918’deki Kanlı Noel sırasında, Berlin kalesini işgal etmiş olan isyan halindeki denizcileri top ateşine tuttular ve Spartaküs ayaklanmasını vahşice bastırdılar.
Mayıs 1919’da bir askeri mahkeme Luxemburg ile Liebknecht’in öldürülmesine doğrudan bulaşmış subayları aklayınca, Noske beraat kararını bizzat imzalamıştı. Garde-Kavallerie-Schützen Tümeni’nin komutanı olarak Luxemburg’un ve Liebknecht’in öldürülmesi emrini vermiş olan Waldemar Pabst, hiçbir zaman yargılanmadı. Pabst, kariyerine, Nazi yönetimi altında ve savaş sonrası Federal Cumhuriyet döneminde devam edebildi ve 1970’te, zengin bir silah tüccarı olarak öldü.
Yazının devamı için: Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’in öldürülmesinin 100. yıldönümü
*Proletaryanın Yeni Uluslararası Örgütü İçin!
**Yaşasın Komün