5 C
İstanbul
21 Ocak Salı, 2025
spot_img

Barış İmzacıları – Onur Hamzaoğlu

Ülke genelinde yaşam hakkı ihlallerinin sıradanlaştığı, kaygı ve korkunun hakimiyetiyle iktidar dışında herkesin sessizleştirildiği 2015 yılı Haziran-Aralık dönemini unutmamız mümkün değil. Bilindiği gibi, 11 Ocak 2016 tarihinde, bunlara itirazı dile getiren “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı metin, neredeyse tümü akademisyen 1128 kişinin imzası ile kamuoyuna açıklandı. Hemen sonrasında imzacı sayısı 2212’ye ulaştı ve metne imza atanlar, bir süre sonra “barış imzacısı” olarak adlandırıldılar. Öyle de kaldı. Barış imzacıları o tarihten bu güne kadar çok şey yaşadılar. Bu imzadan sonra bir çoğunun yaşamı tahmin etmedikleri bir biçimde değişti. Çünkü imzalar bahane edilerek, en son 12 Eylül asker darbesi döneminde gerçekleştirilen, üniversitelerden kitlesel tasfiye ve üniversitenin yeniden yapılandırılması süreci de başlatılmış oldu.
İlki, Dünya Barış Günü tarihine rastlatılan 672 sayılı KHK ile 11 üniversiteden 44 olmak üzere, Eylül 2017’ye kadar toplam 460 barış akademisyeni, toplamda 5bin 717 akademisyen ile birlikte ihraç edildi, pasaportları iptal edildi, yurtdışına çıkışları engellendi. Eğitim Sen, SES,  TMMOB ve TTB anlamlı dayanışma örneği gösterdiler. Akademisyenlerden büyük bölümü de direnmeye devam ediyor. Üniversitelerinin bulunduğu kentlerde dayanışma akademileri vb. adlarda yapılar oluşturarak akademik faaliyetlerini çeşitli formlar altında sürdürmeye çaba gösteriyorlar.
Tasfiye başlamadan önce, “terör örgütü propagandası yapma” suçlaması ile savcılarca ifadeleri alındı. Disiplin soruşturmaları yapıldı. Bir kısmı ihraç edilirken, bir kısmı açığa alındı. Bugünlerde barış imzacılarına yönelik olarak, yaklaşık 22 ay önce gerçekleştirdikleri iddia edilen suçlar ve sonrasında da aynı suçu kurdukları dayanışma akademilerinde işlemeye devam ettikleri gerekçe gösterilerek, İstanbul ağır ceza mahkemelerinde dava açılmaya başlandı. İddianamelerin tümünde suçlama ve gerekçe birbirinin aynı. Fotokopiyle çoğaltıldığını sonradan isim ve adres eklendiğini söylemek mümkün.
Tek bir metin altındaki 2012 imzanın birlikteliği görmezden gelinerek, her biri için ayrı ayrı dava açılmasının arkasındaki gerekçeyi eksiksiz ve doğru bir biçimde değerlendirmemiz gerekiyor. Öncelikle, hemen herkes, davaların tek tek açılmasının kitleselleşmeyi engellemek, dayanışmayı zorlaştırmak amacını taşıyor olduğunda hemfikir. Bu nedenle dayanışmayı tazelemek, geliştirmek amacıyla toplantılar yapılmaya başlandı. Toplantı tutanaklarına göre, tartışmalar beklendiği gibi daha çok hukuk tekniğinde yoğunlaşmış. Maalesef, Ocak 2016’da gerçekleştirilen dayanışmanın esemesini henüz görmek mümkün değil.
Herkesin bildiğini bir defa daha söyleyelim; süreç zor, daha da zorlaşacak. O nedenle, tarih bilgisinin, deneyimlerimizin ışığında bu süreci karşılamaya hazırlanmalıyız. 2106’da başarmıştık. Daha zor olsa da bir defa daha başarabiliriz. Kendimizin dışında başka bir engelimiz yok.
Davaların ayrı ayrı açılmasının getirebileceği en büyük tehlike, her bir imzacı ile baş başa pazarlık yapma koşullarının sağlanması amacını taşıyor olabileceğidir. Bu durum, Aralık ayında başlayacak duruşmalardan önce yüzleşilmesi gereken öncelikli riskimizdir. Bu riski tehlikeye dönüşmeden bertaraf edebilmenin aracı da dayanışmayı yaşamın bütün alanlarında gerçekleştirebilmek, geliştirebilmektir. Zaman kaybetmeden, bugüne kadar yaşadığımız eksiklerimizi giderebilmeli, hatalarımızı düzeltebilmeliyiz. Yanı sıra, ülke ve dünya genelinde kamuoyu oluşturabilmek için, imzacılardan bir ya da birkaçının duruşması uluslararası katılımın sağlanabileceği şekilde organize edilmelidir.
Bununla birlikte, her şey kişinin kendisiyle başlayacak ve bitecektir. Akademisyeni yalnızca kadrolu öğretim elemanı olarak görenler için herhangi bir sorun yok. Emek-gücünü herhangi  bir işte, herhangi bir patrona satıp ekmek parası kazanmanın üniversitedeki uygulaması denebilir. Oysa, akademisyen dendiğinde okuduklarıyla, biriktirdikleriyle ve kullandığı yöntemle zihninde geliştirdiği büyüteç aracılığıyla dünyaya, yaşananlara bakabilme becerisine sahip,  kişileri ve bu meziyettekilerden oluşan bir grubu tanımlıyorsak durum daha başka bir boyut kazanıyor.
Barış imzacısı demek, insanın insan olma onuruna aykırı düşen yaşam hakkı ihlallerine karşı sesini yükseltmek, tanığı olduğu dünyayla hesaplaşmak demektir. Barış talebimiz halâ sımsıcak.
Özgürlükçü Demokrasi’de yayımlanmıştır…

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN OCAK SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol