16.8 C
İstanbul
21 Kasım Perşembe, 2024
spot_img

Ayten Öztürk anlattı: “Bir Ayten örneği üzerinden devrimcilere gözdağı verilmek isteniyor”

Ayten Öztürk, 8 Mart 2018’de Lübnan’da Beyrut Refik Hariri Havalimanı’nda gözaltına alınarak Türkiye’ye getirildi. 6 ay boyunca gizli bir işkencehanede tutuldu. 28 Ağustos 2018 gecesi bedeninde 898 yara ile Ankara’da bir araziye bırakıldı. Bırakılır bırakılmaz da terörle mücadele şubesi tarafından gözaltına alındı. Emniyet Ayten’i Ankara’da arazide bulduğunu ve sözde bir ihbar üzerine geldiğini söylüyor.
Ayten Türkiye’ye getirildikten sonra bir iftiracının Okmeydanı’ndaki bir linç olayını kaldırımdan izlediği ifadesi nedeniyle iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Dosya şu an Yargıtay’da, onanırsa tek kişilik hücrede tutulacak. Ayten şu an Küçük Armutlu’daki evinde aylardır ev hapsinde.
Kamuoyunun da bildiği derin ve uzun bir işkence dönemi ve buna karşı direnişin var. Bununla birlikte bir devlet politikası olarak bu yapılanların nedenleri üzerinde değerlendirmeni almak isteriz.
Benim yaşadığım olay 2018 yılında yaşandı. O dönemlerde başlayan bir politikaydı. Bu olayı yaşamamla birlikte orada farklı insanların da aynı durumu yaşadığını gördüm. Orada seslerini duyup da seçebildiğim 7 kişi vardı. Kaçırıldığımda bu aşamaya geleceğini tabii ki başta tahmin etmiyordum ama yavaş yavaş orada bulunduğum süre boyunca ne yapılmaya çalışıldığını aslında anladım. En çok düşüncelere saldırıyorlardı. Bana orada bulunduğum süre boyunca en çok söylenen şey şuydu: “Kafanın içinde ne var, kafanın içindekileri çıkar. Seni motive eden şey nedir? Motive eden şeyleri bize anlat. Bizimle işbirliği yapacaksın, yapmak zorundasın. Konuşmadan buradan hiç kimse çıkamaz. Biz burada seni yıllarca yaşatırız ve yıllarca yaşattığımız gibi de gerekirse burada ölürsün.”

“Biz zamanında çok öldürdük seni öldürmeyeceğiz. Ölmekten beter edeceğiz.

Tamamen bir hiçlik, çaresizlik, düşüncelerden arındırma çabası vardı. Onu hissettirmeye çalıştılar. Tabi ben de orada buna karşı neler yapabileceğimi düşünerek direndim. Çünkü ortam insanları insanlıktan çıkarmaya dönük bir ortam. Düşünün 24 saat gözetleniyorsunuz. Tuvalette gittiğinizde de gözetliyorlar, yarım bir kapı var çünkü. Uzun süre ben duş yapmadım. Sonra kendileri saldırarak zorla yapacaklarını söyledikleri ve bunun yapılmasını istemediğim için kendim girdim. Tamamen onurunu ayaklar altına almaya dönük, düşüncelerini arındırmaya dönük bir çabaydı. Ben sonuçta orada ya açlık greviyle ya da işkenceden ölebileceğimi biliyordum. Bunun için sonuna kadar direnme kararlılığım vardı. Bunu gördüler ve dediler ki: “Biz zamanında çok öldürdük seni öldürmeyeceğiz. Ölmekten beter edeceğiz.”
“Bir Ayten örneği üzerinden devrimcilere gözdağı verilmek isteniyor”
Dediğim gibi bir kriz var ve böyle bir krizde benim gibi bir insanın kalkıp da gizli bir işkence merkezini teşhir etmesi, anlatması onların krizlerini daha da derinleştiriyor. O yüzden susturma, ezme hatta zamana yayarak yok etme politikasının bir parçası bu cezalandırma politikası. Yani bir Ayten örneği üzerinden aslında devrimcilere, demokratik kitle örgütlerine, muhaliflere de bir gözdağı vermek istiyorlar. Bu krizi atlatmak için ne kadar, nasıl saldırabilirsem kardır diye düşünüyorlar. Mesela işkence bitti diyorlar; şu anda karakollarda, emniyette böyle benim yaşadığım gibi yaşanmıyor olabilir. Daha geçen gün Gazi’de gözaltına alınan gençler ciddi anlamda işkenceye uğramış halde çıkmışlardı, her tarafları morluklar içerisindeydi.
Yani açıktan yapılan bir işkence var ve bunu kabul etmiyorlar. Belki olmadığını söyledikleri açıktan yapmadıkları işkence çeşitleri, Filistin askısı, falaka vb. işkencelerdir. Ama bunu da benim 6 ay boyunca kaldığım gizli işkencehanelerde yapıyorlar. Orada işkenceye uğrayan insanlar var. Benim dışımda kimse bunu ifade etme gücü bulamamış olabilir. Bazıları yurt dışına gittikten sonra anlattı. Ben burada anlattığım için gözdağı devam ediyor. Ben bir yılı aşkın süredir ev hapsindeyim. İlk aylarda ayağıma elektronik kelepçe takılmadı ama şimdi elektronik kelepçe taktılar. Sonrasında da yenilediler. İşkence suçunu işleyenleri yargılamak yerine bana ev hapsi ve elektronik kelepçeyle işkenceye devam ediyorlar.
Bana yaptıkları gibi demokratik kitle örgütlerinin, devrimcilerin sesini kısmak ve sindirmek için yaptıklarını düşünüyorum.

Senin bu yaşadığın durumla birlikte bu saldırılara, baskılara karşı birlikte nasıl cevap verilebilir?

Bu baskılara maruz kalan birçok kesim var. Bu kesimlerin hepsini bir araya getirebilmek, her konu ve alan konusunda ayrı ayrı birlikler kurarak, daha çok başarıya ulaşılır. Örneğin işkence ve kayıplarla ilgili bir birliğin oluşturulması, özel olarak bu konuyla ilgili girişimlerin olması, bunların önlenmesini sağlar. Bunun bence birçok kesimle yapılması gerekir. Öyle olursa kayıpların akibeti araştırılır, sonuçlar alınabilir. Kaybetme, kaçırma politikası bu kadar rahat hayata geçmez.
Örneğin, biri kaybedilmeye çalışıldığında hemen telefonla duyurulduktan sonra bir avukat aracılığıyla gidilip araştırılabilir. Aileler gidip mesela emniyete, hastanelere sorarlar. Birliğin içindeki diğer kesimler de toplanıp nerede kaybolduysa önünde oturabilirler gibi… Yani herkesin bu koordinasyon içerisinde bir işlevi olur, bir iş bölümü olur ve bu kalıcılaşır. Ayrıca sokaklarda, meydanlarda işlerine geri dönmek için eylem yapan işçiler var, çalışanlar var, kamu emekçileri var. Onlar için de ayrı ayrı birlikler oluşturulabilir. Biz kendi kampanyamızda bunu adımını attık. Bence olumlu da oldu, büyük oranda bir araya geldik. Bunu sürdürmeliyiz diye düşünüyorum. Benim kampanyam bu ceza ortadan kalkana kadar bitmeyecek.

Buradan kadın örgütlerine, kadınlara çağrın nedir?

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol