Avukat Dayanışması, Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum rektöre karşı yapılan protestolarda tutuklanan öğrenciler hakkında, “eşcinsellik haram, tutuklamalar hukuka uygun” şeklinde görüş bildiren Adalet Bakanlığı’nın hukuka aykırı beyanlarına karşı açıklama yaptı
Boğaziçi direnişinin hatırlatıldığı açıklamada, kampüs içinde düzenlenen sergine yere Kabe görseli serildiği iddiası üzerine başlatılan ve iki öğrencinin tutuklandığı soruşturma ile ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nın AYM’ye görüş bildirdiği anımsatıldı. Bu görüşte, eşcinselliğin yasak ve haram olduğu iddiasıyla tutuklamaları savunduğu belirtildi.
Adalet Bakanlığı’nın ismiyle tezat hatta adaletsizliğin temsili haline geldiği vurgulanan açıklamada, sözde “adaleti” tesisle mükellef olan hakimlerin, karakol basarken yahut beraat ettirdiği sanıklarla rakı masasında poz verirken kılını kıpırdatmayan Bakanlığın konu direnen öğrencilere gelince TCK’yı şeri hukukla genişletmekten imtina etmediği kaydedildi.
Avukat Dayanışması’nın açıklamasının tamamı şu şekilde:
“2021 Ocak ayında Boğaziçi Üniversitesi’ndeki sergide yer alan Kabe görseli üzerine başlatılan ve 2 öğrencinin tutuklandığı soruşturma ile ilgili olarak Adalet Bakanlığı’nın AYM’ye görüş bildirdi. Söz konusu görüşte “halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması ” (TCK m. 216/1) suçunun maddi ve manevi unsurları, AİHM içtihatlarına da yer verilerek, uzun uzadıya anlatıldıktan sonra eşcinselliğin haram olmasından bahisle tutuklamanın ölçülü ve kuvvetli suç şüphesine dayandığı sonucuna varılmıştır. Oysa bir hukuk fakültesi öğrencisi bile soruşturmaya konu görselin bırakalım TCK m. 216/’i, üst sınırı 1 yıl olan TCK m. 216/3’ün ( Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılanması ve fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması) şartlarını dahi oluşturmadığını rahatlıkla söyleyebilir. TCK m. 216’yı ve CMK’nın ilgili maddelerini bir kez okumak bile Adalet Bakanlığı’nın aklımızla ne denli alay ettiğini fark etmek için yeterlidir.
Adalet Bakanlığı ismiyle tezat olarak adeta adaletsizliğin temsili haline gelmiştir. Sözde “adaleti” tesisle mükellef olan hakimler, karakol basarken yahut beraat ettirdiği sanıklarla rakı masalarından poz verirken kılını kıpırdatmayan Bakanlık konu direnen öğrencilere gelince TCK’yı şeri hukukla genişletmekten imtina etmemektedir. Artık yaşananların nasıl hukuka ve vicdana aykırı olduğunu teşhir etmek malumun ilamından başka bir şey değildir. Biz avukatlardan başlamak suretiyle toplumdaki hiçbir kesimin ne hakim ve savcılardan ne de Bakanlıktan bekleyeceği bir “adalet” yoktur.
Devletin kendi hukukunu tanımadığı, yozlaşmanın ve baskının hüküm sürdüğü bir ülkede “savunma” mahkeme salonlarında yaşanan tiyatronun dışına çıkmalıdır. İşçiler, öğrenciler, kadınlar, LGBTİ+’lar, köylüler ve daha birçok kesim direnerek haklarını savunmaya çalışırken avukatların görevi, bu insanları sadece karakol ve adliyelerde savunmak değil bilfiil yanlarında saf tutmak olmalıdır. Sürekli ifşa edip durduğumuz yargı sisteminden AİHM içtihatlarıyla dolu savunmalarımızla medet ummak ya da sırf tutuklama işleminin gerçekleştirilebilmesi için bir “usuli pürüz” olmaktansa tüm direnenlerle birlikte yan yana olmak çok daha etkili bir “savunma” olacaktır.”
📌 Boğaziçi Direnişi'nde tutuklanan öğrenciler hakkında "eşcinsellik haram, tutuklamalar hukuka uygun" şeklinde görüş bildiren Adalet Bakanlığı'nın hukuka aykırı beyanlarına karşı açıklamamız.
Direnen öğrencilerin yanındayız!#KabulEtmiyoruzVazgecmiyoruz pic.twitter.com/61GvTcK0Ww
— Avukat Dayanışması (@avdayanismasi) August 21, 2021