10.4 C
İstanbul
28 Kasım Perşembe, 2024
spot_img

Avrupa’nın ilk devrimci gerilla hareketi İç Makedonya Devrimci Örgütü – Hakkı Taşdemir

On dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başlangıç dönemi Osmanlı Devleti açısından son derece hareketli geçmişti. Bir yandan birbiri ardına gelişen ulusal isyanlar diğer yandan devletin Batı topraklarında ve İstanbul’da güçlenen sol hareketler sürekli olarak Osmanlı Devleti’ni uğraştırmakta idi. Özellikle Makedonya’daki hareketlilik gerçek anlamda bir sorun yumağı idi Osmanlı için.

Makedonya, sınırları kesin olarak bugün bile belirlenmemiş olan bir toprak parçası. Adı nedeni ile iki ülke arasında yıllar süren diplomatik gerginliğe neden olan coğrafya.

Yukarıdaki iki cümle Makedonya’nın etnik yapısını açıklamaya yeterli kanımca, Balkan yarımadasında yerleşmiş her ulustan insanın kendine yaşam alanı bulduğu bir yer burası. Hâl böyle olunca bölgede egemenlik kurmak isteyen de çok olur elbette. Nitekim Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan bölgeye egemen olabilmek için çeşitli manevralar yapmakta ve Batılı büyük devletlerin desteğini alarak bölgede egemen olma çabasında idiler.

Etnik açıdan homojen bir yer değildi bölge. Türkler, Bulgarlar, Romenler, Yunanlılar, Yahudiler, Sırplar ve daha pek çok milliyetten insanlar yaşam olanağı bulmuşlardı burada kendilerine.

Değişik etnik aidiyetlere sahip insanların bir arada yaşayabilmeleri özellikle milliyetçilik akımlarının yükseldiği dönemlerde hayli güçlükler arz eder. Bununla birlikte farklı ulusal kimliklerin bir arada mücadele verebileceği örgütsel yapılarınoluşması için gerekli ortamı da sağlayabilir kimi zaman. Kaldıraç dergisinin geçen sayısında sözü edilen “Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu” bunun en güzel örneklerinden biridir. Bu yazının konusu olan İç Makedonya Devrimci Örgütü de yine Makedonya’da kurulmuş enternasyonalist örgütlerin bir başka örneğidir. Her ne kadar bu örgüt kendi iç çatışmaları nedeni ile zaman zaman enternasyonal kimliğinden uzaklaşmış olsa da örgütün tüm yaşamını objektif bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda enternasyonalist sıfatını hak ettiğini ifade edebiliriz.

İşe iki örgüt arasındaki farklılıkları irdeleyerek başlayalım:

Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu yığın örgütlenmesini temel alan demokratik mücadeleyi benimsemiş bir yapılanma iken İç Makedonya Devrimci Örgütü hücre örgütlenmesini ve silahlı mücadeleyi temel alan bir gerilla hareketi idi. Bunun doğal bir sonucu olarak Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu daha geniş bir tabana sahipti. Bununla birlikte İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün de Osmanlı zulmünden olumsuz etkilenmiş köylü yığınlar arasında hayli sempatizan ve destekçi bulduğunu söylemek mümkün. Ne var ki bu destek örgüte maddî ve lojistik destek sağlamakla sınırlı kalmakta örgüte militan desteği sağlama konusunda pek yeterli olamamakta idi.

Kıyaslama konusu iki örgütün kilitlenmiş oldukları hedefler arasında da büyük farklılıklar mevcuttu. Selanik Sosyalist İşçi fFederasyonu tüm Osmanlı coğrafyası içinde yaşamakta olan tüm halkların birlikte mücadele etmelerini ve Osmanlı coğrafyasında sosyalizmin egemen olacağı bir sistemin kurulmasını hedeflerken İç Makedonya Devrimci Örgütü mücadelesini “Makedonya” olarak tanımladığı toprak parçasının “özerk” bir yapıya ulaşması ile sınırlandırmıştı.

Son olarak Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu bünyesinde herhangi bir etnik grubun ağırlığının olmaması, örgüt içindeki tüm milliyetlerin bir yandan sosyalizm için mücadele verirken bir yandan da kendi dillerini ve kültürlerini geliştirmek için çalışabileceği bir ortam yaratılmış iken İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün Bulgar ağırlıklı bir yapı olduğunu belirtmek gerekiyor.

Kuzey Makedonya ülkesinin önemli tarih bilgini, bu ülkenin “Ulusal Tarih Enstitüsü” müdürlüğü görevini yıllarca sürdürmüş olan İvan Katardziev (1926-2018) örgütün ilk hedefini şu şekilde tanımlıyor:

“Makedonya’nın coğrafî ve etnografik sınırlarını belirlemek.” Katardziev’e göre örgütün adını belirlemiş olan da bu hedefti.[1]

Örgütün kurucularından Tatarçev ise anılarında örgütün kuruluş amacı ile ilgili olarak şunu ifade ediyor:

“Örgütün amaçları üzerine uzun uzun tartıştık. Sonra Bulgarların baskın olduğu özerk bir Makedonya’da karar kıldık.”[2]

Bu cümleden hareketle örgütün Bulgar ağırlıklı olduğunu ancak içindeki Bulgar olmayan unsurların varlığı ve bölgenin çok değişik etnik bileşenli yapısı nedeni ile doğrudan Bulgaristan’a bağlanmak gibi bir hedefinin olmadığını düşünebiliriz. Bağımsızlık hedeflerinin olmaması ise dönemin politik konjonktürü ile ilişkili olmalı.

Ne var ki örgütteki Bulgarların tümü sosyalist değil. İçlerinde milliyetçi olanlar da var. Bunlar Eksarlık[3] tarafından yönlendiriliyorlar. Örgütün sağ kanadı bunlardan oluşmakta.

Millet-sınıf ikilemi örgütün uzun süre başının ağrımasına neden olmuş. Bu ikilem örgütün ilk yıllarında Goçe Dalçev’in örgüte katılması sonucu sol kanadın etkinliğinin artması ile sınıf mücadelesinin ağırlık kazanmasına yol açtı. Balkan savaşı yıllarında örgütte sağ ve milliyetçi çizgi iyice egemen oldu ve tüm etkinlikler Bulgaristan devleti ile koordineli ve Bulgaristan politikaları ile uyum içerisinde gerçekleşti.

Örgütün kuruluş tarihi kesin olarak belirlenemedi henüz. Ancak 23 Ekim/6 Kasım 1893 tarihinde Selanik’te kurulduğu genel kabul gören bir tarihtir.[4] Tarihçilerin bir başka kabulü ise İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün Avrupa’da bilinçli olarak kurulmuş ilk “Devrimci Gerilla Örgütü” olduğudur.

Örgüt ilk kuruluş yıllarında çok etkili değildi. Bu durumun pek çok nedeni var kuşkusuz. Öncelikli neden insanları gerilla savaşına ikna etmenin güçlüğü olmalı kanımca. Yine örgütün yönetim tarzını belirleyecek bir tüzüğün başlangıçta hazırlanmamış olması da her kafadan bir ses çıkmasına neden olmakta ve ses getirecek eylemlerin yapılmasına engel teşkil etmekte idi. Bir başka sorun da derhal akla gelebileceği gibi maddî yetersizlikler idi. Örgüte dışarıdan destek olan ahalinin sağlamış olduğu yardımlar Osmanlı Devleti ile savaşabilmek için gerekli olan silah ve mühimmatın sağlanmasına yetecek düzeyde değildi. Bu nedenle örgüt ilk yıllarında kendine taban yaratmak, örgütsel bağları sıkılaştırmak gibi faaliyetler sürdürdü arada gerçekleşen birkaç gerilla hareketi ise başarısızlıkla sonuçlandı.

İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün etkinliğinin artması 21 Ağustos 1901 tarihinde gerçekleşen bir “insan kaçırma olayı” ile hız kanadı. Bu tarihte Amerikalı misyonerler Ellen Maria Stone ile Katerina Stefanova fidye elde etmek amacı ile örgüt tarafından kaçırıldılar.

Tarihte Bayan Stone olayı olarak bilinen bu kaçırma eylemi batı dünyasında büyük etki yarattı. Misyonerlerin kurtarılması için Amerika’da yardım kampanyaları açıldı. Altı ay devam eden bu sürecin sonunda örgütün istediği para temin edildi ve misyonerler kurtarıldılar. Böylelikle örgüt eylemlerini gerçekleştirebilecek mali kaynağa kavuşmuş oldu. Bunun yanında Batı dünyasının dikkati de Makedonya sorunu üzerinde yoğunlaştı. Dolayısı ile Bayan Stone olayı sadece bir fidye amaçlı insan kaçırma olarak değerlendirilmemeli “politik gerçeklerin silah yolu ile duyurulması” olarak formüle edilen “silahlı propaganda” etkinliklerinin ilk örneklerinden biri olarak düşünülmelidir kanaatime göre.

Yukarıda örgütün sol kanadının önemli isimlerinden biri olan Goçe Dalçev’den söz etmiştim. Sanırım yaşadığı dönemde örgüt politikalarına yöne veren isimdir bu şahıs. Bu nedenle onunla ilgili birkaç cümle kurmak gerekli.

1872 yılında Selanik yakınlarında bir kasabada dünyaya gelmiş Galçev, temel eğitimini Selanik okullarında aldıktan sonra Bulgaristan’a geçip burada askerî okulda öğrenci oldu. Burada geçen yıllarında devrimci fikirlerle tanıştı ve bunları benimsedi. Devrimci fikirleri benimsemekle kalmayıp etkinliklere de katılınca askerî okulla ilişkisi kesildi ve doğduğu topraklara geri döndü. Bu süreçte Makedonya’nın özgürlüğü için bir örgüt kurulması gerektiği düşüncesi yer etmişti kafasında. İştip yakınlarında Novo Selo (Yeni Köy) adlı kasabada öğretmenlik yaparken tanıştığı Dame Gruev’in yönlendirmesi ile İç Makedonya Devrimci Örgütü’ne katıldı. Kısa zamanda örgüt içinde önemli bir pozisyona geldi. Özellikle kırsal bölgelerde yaptığı çalışmalar ile halkın kendisine ve örgüte güven duymasını sağladı. Örgütün sol kanadının önderleri arasındaki yerini aldı. Sol kanadın örgüte hâkimiyeti ele geçirmesinde ve politikalarının belirlenmesinde önemli bir figür olarak göze çarpmakta idi.

Mayıs 1903’te Serez’de yapılacak olan kongreye katılmak üzere yola çıktı. Serez yakınlarındaki Banice köyünde konaklayacak oradan da yola devam ederek kongreye katılacaktı. Ancak bu plan gerçekleşemedi. Bir ihbarı değerlendiren Osmanlı birlikleri 4 Mayıs 1903 sabahı köyü kuşattılar. Çıkan çatışmada Galçev öldürüldü. Kendisi ile aynı sonu paylaşan 21 militan daha vardı.[5]

Galçev’in ölümü örgüt üst kadrolarında bir travma yarattı. Bu travmanın tabana yayılmaması için olayın üzeri kapatılmak istendi. Bu amaçla çatılmada “ölü ele geçen” Galçev’in sıradan bir örgüt militanı olduğu, Goçe Galçev ile sadece bir isim benzerliğinin bulunduğunu yayma teşebbüsünde bulundular ancak başarılı olamadılar. Örgütün önderlerinden Goçe Galçev henüz otuz bir yaşında iken Osmanlı askerlerinin kurşunlarına hedef olmuş ve dünyayı terk etmişti. Bu olay uzun vadede örgütün politikalarının değişmesinde rol oynayacak mahiyettedir kanaatime göre.[6]

Galçev ve çevresi Makedonya’da başlatılacak büyük bir isyanın hazırlıkları ile meşgul idiler. Onun ölümü isyanın başlamasını engellemedi ancak yeterli hazırlıklar gerçekleşmeden başlatılan isyan örgüt açısından büyük bir yenilgi ile sonuçlandı.

Aslında 1903 yılında Makedonya’nın patlamaya hazır bir barut fıçısı hâline geldiği bilinmekte idi. Bölgede görevli yabancı konsoloslar kendi ülkelerine vermiş oldukları bilgilerle bu durumu açıkça belirlemişlerdir. İyi bir koordinasyon sonucu başarılı olabilecek bir isyan gerçekleşebilirdi. Lakin Galçev’in ölümü koordinasyon güçlüğü yarattı. Bu arada örgütün Bulgar milliyetçisi sağ kanadı ortaya çıkan boşluktan yararlanarak inisiyatifi geçici bir süre için de olsa eline geçirmişti. Mayıs ayı ortalarında örgütün gerçekleştirdiği kongrede sol kanada mensup üyeler isyan için yeterli hazırlıkların henüz tamamlanmadığını bu nedenle harekete geçmek için henüz erken olduğunu ifade etseler de Eksarlık tarafından yönlendirilen sağ kanadın görüşü baskın çıktı ve isyanın başlatılmasına karar verildi.

Örgüt, dağ kadrolarının bir an önce şehirleri terk etmeleri, dağa çıkamayacak kadrolara köylülerin isyana destek vermeleri için propaganda çalışmaları yapmaları talimatını verdi. Eksarlığın etkisi ile isyana dinsel bir görünüm kazandırılmaya çalışıldı.

Ancak burada Makedonya’nın çok milliyetli yapısı dikkate alınmamıştı. Dinsel bir anlam verilerek başlatılacak isyanda Hıristiyan olan ancak Bulgar olmayan Makedonya ahalisinin de isyana destek vereceği varsayım olarak kabul edilmişti. Kanımca örgütün isyanı planlarken yaptığı en büyük hata buradadır. İsyan süresince farklı milliyetlere mensup (Yunan, Romen, Sırp, Hırvat vd.) Makedonya ahalisi isyana kayıtsız kaldılar hattâ yer yer Osmanlı’ya destek verdiler.

İsyan 20 Temmuz 1903’te başladı. Bu tarihin seçilmesinde de dinsel bir amaç gözetilmiştir. 20 Temmuz, Hıristiyan inancına göre İlyas Peygamber’e atanmış olan gündür. Yine Hıristiyan inancına göre İlyas Peygamber İsa’nın habercisidir. İsa’nın müjdecisi olan şahsa atanmış günde isyanı başlatmak önemli bir dinsel motivasyondu ancak yukarıda da belirtildiği gibi Bulgarlar dışındaki Hıristiyan ahalide bir etki yaratmadı. Her ne kadar isyan geniş bir bölgede Bulgarlar tarafından kabul edilmiş olsa ve çatışmalar yaklaşık üç ay kadar sürmüş olsa da daha ağustos ortalarında işin rengi belli olmuş ve örgütün kaybedeceği ortaya çıkmıştı. Ekim başlarında silah sesleri tamamen kesildiğinde geride kalan, örgütün harabesinden başka bir şey değildi. Örgüt bini aşkın militanını kaybetmiş, bu arada isyana destek veren köyler yakılmış ve köylüler de Osmanlı güçleri tarafından infaz edilmişlerdi.

1903 yılında yaşanmış olan bu ayaklanma “İlinden İsyanı” olarak tarihteki yerini almıştır.

İlinden İsyanı her ne kadar örgütün hezimeti ile sonuçlanmış olsa da tarihe miras olarak kısa ömürlü iki sosyalist cumhuriyet bırakmıştır. Bunlardan biri Mihail Gercikov önderliğindeki Istranca Sosyalist Cumhuriyeti’dir. Tırnova çevresinde kurulmuş ve Ağustos-Eylül 1903 tarihleri arasında yaklaşık bir buçuk aylık süre boyunca varlığını sürdürmüştür. Diğeri ise 3-13 Ağustos tarihleri arasında sadece 10 gün yaşamayı başarabilmiş olan Kuruşevo Cumhuriyeti’dir. Bahse konu cumhuriyetlerin kısa ömürlü olmaları elbette üzücü. Ancak Paris Komünü deneyiminin de sadece yetmiş bir gün devam ettiğini düşünecek olursak bahse konu cumhuriyetlerin kazandırmış olduğu deneyimleri de hafife almamak gerektiğini anlarız. Ne var ki Paris Komünü hakkında ciltler dolusu kitap yazılmışken yukarıda sözü edilen iki cumhuriyet ile ilgili tartışmaların sadece çok dar bir akademik çevrede sıkışmış olmasına anlam vermek çok güç. Bu eksikliği bir nebze olsun giderebilmek amacı ile bahse konu cumhuriyetlerin ortak özellikleri ve kısa ömürleri boyunca gerçekleştirdikleri işlere yönelik bir inceleme yapılmasının gerekli olduğunu düşündüğümden söz konusu çalışmayı gerçekleştirdim elde ettiğim sonuçları dikkatlerinize sunuyorum:

– Her iki cumhuriyet de İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün sol kanadının egemen olduğu bölgelerde kurulmuş, dolayısı ile cumhuriyetin önderleri sosyalistlerdir.

– İlinden İsyanı dinsel bir karakter taşımasına karşın her iki cumhuriyette de dinsel karakterden de, isyandaki Bulgar etkisinden de söz etmek olası değil.

– Her iki cumhuriyet de bölgedeki popülasyonun çok değişik bileşenleri olduğunun bilincinde olarak popülasyonun tüm unsurlarını bir arada tutmaya özen göstermişler. O kadar ki bölgedeki Türk nüfusun bile bu isyan hareketinin dışında kalmaması hiç değilse tarafsız bir konuma gelmesi için çaba sarf etmişler. Kısa süren ömürleri boyunca yayınladıkları tüm bildirilerde hareketlerinin halklar değil Osmanlı devletine karşı olduğu vurgusunu yapmışlar Kuruşevo Cumhuriyeti yönetim konseyi tarafından hazırlanmış olan bildiriler de bu konuya güzel bir örnek teşkil etmekte. Bu nedenle bahse konu bildirileri yazının ekinde dikkatlerinize sunmaktayım

– Her iki cumhuriyette de kasaba yönetimini halkın gerçekleştirebilmesi için birer meclis kurulmuş, meclisin kasabada yaşamakta olan tüm halkların temsiline olanak sağlayacak bir yapıda olmasına özen gösterilmiştir.

– Kasabalarda güvenliğin sağlanması için gerekli önlemler alınmış ve yerli halktan da güvenlik ekibine katılım sağlanması teşvik edilmiştir.

– Kurulan halk mahkemeleri Osmanlı ajanı olarak belirlenen şahısları süratle yargılamış ve infazlarını derhal gerçekleştirmiştir.

– Halkın beslenme sorununa çözüm bulabilmek için fırınlar derhal faaliyete geçirilmiş, çevre köylerden kasabaya sebze meyve nakliyesi için güvenli bir sistem kurulmuştur.

– Gerek gerillanın gerekse halkın sağlık sorununa çözüm üretebilmek amacı ile küçük sahra hastaneleri kurulmuştur.

Çok kısa bir zaman diliminde bu kadar işin altından kalkmayı başarabilen sosyalist cumhuriyetleri daha uzun bir ömre sahip olsalardı çok güzel işlere imza atacakları kuşkusuz. Osmanlı da bunun farkında idi, bu nedenle isyanın bastırılması konusundaki ağırlıklı faaliyetlerini bu iki küçük cumhuriyetin sona erdirilmesine ayırdı. Bu cumhuriyetler sona erdikten sonra geri kalan bölgelerde isyancıları rahatça yenebileceğinden emindi Osmanlı.

Açıkça ifade etmek gerekirse uluslararası sol güçlerden de destek gelmedi buralara. İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün sol kanadı Osmanlı ile baş başa bırakıldı adeta.

Osmanlı ordusu kasabaları kuşatınca direnmeyi denediler ancak Osmanlı ordusunun düzenli birlikleri karşısında askerî üstünlüğü, Osmanlı’nın sahip olduğu teçhizat karşısında da psikolojik üstünlüğü yitirdiler kısa sürede. Sivil halkın zarar görmemesi için çekilme kararı alındı. Bu karara karşı çıkanlar direnmeye devam ettiler ancak çok da etkili bir direniş gerçekleşemedi ve her iki cumhuriyet de kısa sürede silindi haritalardan. Geriye ise Paris Komünü sonrasında Avrupa’da kurulmuş iki sosyalist cumhuriyetin adları kaldı. Dolayısı ile Paris Komünü sonrasında Avrupa’da kurulan ilk sosyalist cumhuriyetler Osmanlı topraklarında, İç Makedonya Devrimci Örgütü tarafından başlatılmış olan İlinden İsyanı esnasında ortaya çıkmış oldu.

Yukarıda sözü edilen cumhuriyetler son derece kısa ömürlü idiler ve Osmanlı’ya karşı kaybettiler ancak siyasi sonuçları açısından hayli önemlidir. 1903 yılında yaşanan olaylar sonucunda Osmanlı Devleti Balkan yarımadasında bir reform gerçekleştirme gerekliliğinin farkına vardı. Bunun sonucunda da Mürzteg Programı olarak bilinen reform programı kaleme alındı.(6) Bu nedenle yukarıda sözü edilen iki cumhuriyeti nostaljik veya mitolojik birer figür olarak görmekten ziyade Makedonya’da yaşayan halkların özgürlük ateşinin parladığı tarihsel momentler olarak düşünmek gerekir.

İlinden İsyanı’nın başarısızlıkla sonuçlanmış olması örgüt içinde daha kuruluş aşamasından beri mevcut olan sağ kanat/sol kanat çekişmesinin alevlenmesine yol açtı. Sol kanat, sağ kanadı “yeterince hazır olmadan, halkın yeterli desteğini almadan” isyanın başlamasına neden olmakla suçlarken, sağ kanat da sol kanadı Makedonya’nın özgürleşmesi için gerekli olan Bulgaristan yardımını reddetmekle suçlamakta idi. Sağ kanat önderlerine göre Makedonya’nın özgürleşmesi ancak bölgenin Bulgaristan’a katılması ile mümkün olabilirdi. Bölgenin çok milliyetli yapısını dikkate almayan ve Bulgar milliyetçisi olarak değerlendirebileceğimiz bu görüş ise sol kanat tarafından tamamen reddediliyordu.

Bunun yanında örgüt içinde federatif bir Yugoslavya savunucuları ve Bolşevik yandaşları gibi farklı düşünceler de taraftar bulmaya başlamış ve bu düşüncelerin sözcüleri de görüşlerini dile getirmeye başlamışlardı. Yine de örgüt içindeki asıl çekişme sağ kanat ve sol kanat arsında idi.

Bu iki kanat arasında uzlaşma hiçbir şekilde sağlanamadı. Bu dönemde sol kanadın önde gelen isimlerinden Yane Sandanski sağ kanadın temsilcilerine yönelik sert eleştiriler yöneltmesi ile dikkat çekmekte idi.

“Biz Türklerin ve Türk sultanlarının zulmüne karşı mücadele ederken onların yerini Bulgarların ve Bulgar Prensi’nin zulmünün almasını istemiyoruz. Biz Makedonya’nın özerk ve özgür bir ülke olması için savaşıyoruz. Makedonya Makedonyalılarındır. Bizim için asıl amaç Makedonya’nın özerkliği ve özgürlüğüdür.”[7]

Yukarıdaki cümleler Yane Sandinski’ye ait ve örgütün sol kanadının görüşlerini dile getirmekte. Sağ kanat bu görüşler karşısında onu susturmanın yollarını aradı yıllar boyu. Defalarca suikast düzenlendi ona yönelik. Her birinden kurtulmayı başardı.[8]

İlinden yenilgisi sonrasında sağlayacak ilkeleri belirlemek amacı ile bir komisyon kuruldu. Komisyonda sol kanat mensupları görev aldılar ve aşağıda özeti verilen çalışmayı hazırladılar:

“İleride düzenlenecek olan bir isyan kararı kişilerin inisiyatifine bırakılmayacağı gibi hiyerarşik olarak yukarıdan aşağıya doğru örgüt üyelerine tebliğ edilmemelidir. Herhangi bir karar öncesinde örgütün bütün teşkilâtlarının görüşü alınmalıdır. Gerilla faaliyetleri tamamen bırakılmaksızın öncelikli amaç, mevcut güçlerle örgütün teşkilâtlanmasını sağlamak olmalıdır. Örgütün güçlendirilmesine çalışılırken şu hususlar kesinlikle göz ardı edilmemelidir:

a) Halka, Bulgaristan başta olmak üzere başka bir devletin kendilerine yardım edeceği aldatmacası yapılmamalıdır.

b) Bulgarlar başta olmak üzere örgütün iletişim hâlinde olduğu diğer halklarla işbirliği yapmak için gayret gösterilmelidir.

c) Şimdiye kadar önemsiz olarak kabul edilen propagandaya önem verilmelidir. Ancak güçlü bir propaganda sayesinde bilinçli devrimciler yetiştirilebilir.

d) Her yerleşim yeri kendi silahlı gücünü oluşturmalıdır. Bu silahlı birlikler bölgelerindeki asayişi sağladıktan sonra eğitim ve denetleme görevini yürütmelidir.

e) Örgüt üyelerinin aydınlatılmasını sağlayacak devrimci basın-yayın organlarına sahip olunmalıdır.

f) Örgüt bir Balkan Konfederasyonu kurulması için çaba göstermeli, kurulacak olan bu konfederasyona Makedonya ve Edirne bağımsız birer üye olarak katılmalıdır.”[9]

Bu çalışma sağ kanat tarafından bütünü ile reddedildi sol kanat federatif bir Balkan devleti kurulması ve bu doğrultuda Osmanlı devleti içinde yaşamakta olan tüm halklarla ilişki kurma çabası içine girerken sağ kanat Bulgaristan’a bağlanacak bir Makedonya için faaliyet göstermeye devam etti. Örgüt fiilen ikiye bölünmüş ancak bu bölünme resmiyete kavuşmamıştı. Aynı çatı altında faaliyet gösteren iki farklı örgüt oluşmuştu adeta. Merkezî otorite kalmamış, iki başlı bir yapılanma örgüte egemen olmuştu.

Her iki taraf da bu gelişmeden rahatsız olduğu için durum değiştirme çabasına girdi. 1905 yılında gerçekleşecek olan genel kongrede üstünlük elde edip merkez yönetimi ele geçirme hedefine kilitlendiler.

Kongre 1905 Eylül ayında toplandı. Alına kararlara göre:

Etnik kökenine ve dinlerine bakılmaksızın Osmanlı Devleti’nin Avrupa topraklarında yaşayan herkes örgüte üye olabilecekti

Uzun zamandan beri sol kanadın savunduğu bu görüşün kongrede resmiyet kazanmasıyla örgüt, uluslararası bir kimlik kazandı ve devrimci bir temele oturtulmuş oldu.

Yine kongrede alınan karar doğrultusunda Makedonya’nın özerkliği için Osmanlı’ya karşı mücadele eden örgüt, Balkanlarda herhangi bir devletten yardım almayı reddetmiş ayrıca Makedonya ve Edirne üzerinde de, her türlü yabancı işgale karşı çıkılacağını ilan etmişti.

Kongrede alınan bir diğer karar da bölgede faaliyet gösteren milliyetçi Sırp ve Rum örgütleri ile silahlı mücadele kararıdır.

Bunun dışında örgüt bir yayın organı çıkarmaya karar vermiş ve Revolutsionen List (Devrimci Gazete) adı verilen yayın organının editörlüğüne sol kanat mensubu Dimo Hadzidimov getirilmiştir. Söz konusu yayın organının faaliyete geçip geçmediği, eğer faaliyete geçti ise kaç sayı yayınlandığı hakkında herhangi bir bilgiye henüz ulaşılamamıştır.

Kongre sonuçları sol kanadın zaferi olarak yorumlanabilir. Ancak gerek örgütün sağ kanadının gerekse Bulgaristan’ın Makedonya üzerindeki düşüncelerinden vazgeçmiş olduğunu düşünmek sözcüğün tam anlamı ile bir saflık olur. Sol kanat da bunun farkındadır ve kongre kararlarının uygulanabilmesi için gerekli önlemleri alma çabasına girmiştir. Sol kanat sözcülerinden Georgi Petrov 1905 yılında “Biz kasıtlı olarak Bulgaristan’la resmî ilişkilerimizde itinalı ve dikkatli olmalıyız. Çünkü Bulgaristan bizim kendi problemlerimizle ve mücadelemizle ilgilenen herkesin baş belasıdır ve hepsinden önemlisi yuvamıza giren bir kurttur,” diyerek hem Bulgaristan’la ilgili düşüncelerini ifade etmiş hem de Makedon halkını Bulgar propagandasına karşı uyarmıştır.[10]

Nitekim kongre sonrasında sular durulmadı, iki kanat arasında mücadele sertleşti ve zaman zaman tarafların birbirlerinin mensuplarını öldürmesi ile sonuçlanan silahlı mücadeleler başladı. Örgütün bu iç çatışmalar sonucu zayıflamasından yararlanan milliyetçi Sırp ve Rum örgütlerin de işin içine girmesi ile 1905 yılı Makedonya’sı adeta bir kan gölüne döndü. Makedonya, Yunanistan, Sırbistan ve Bulgaristan’ın etki alanlarını arttırmak Osmanlı’nın ise bölgedeki nüfuzunu yitirmemek için mücadele verdiği bir alan hâline dönüştü. Farklı hedeflere sahip gruplar arasındaki çatışmalar günden güne büyümeye ve bölgenin sivil halkını sık sık tedirgin etmeye başlamıştı. Bu çatışmalar Balkan harbine kadar devam etti. Bu konjonktürde bir kongre daha topladı örgüt. 1906 yılındaki kongre bu kez sağ kanadın zaferi ile sonuçlandı. Örgüt artık tamamen Bulgarlaşmıştı sol kanat kongre sonuçlarını tümü ile reddetti. Örgütsel birliği sağlamak amacı ile gerçekleştirilen her kongre örgütü daha da kaotik bir ortama sürüklemekte idi.

Bu süreçte örgütün sol kanadı İttihat ve Terakki Cemiyeti ile dirsek temasına geçti. Cemiyetin Paris’te düzenlemiş olduğu jön Türk kongresine katılmamakla birlikte kongre kararlarını tanıdıklarını ve uyacaklarını ilan ettiler.[11]

Meşrutiyetin ilanı sonrasında gerçekleşen seçimlerde örgütün sol kanadı Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu ile işbirliği yaptı ve bu işbirliğinin bir ürünü olarak Makedonya’dan iki sosyalist aday (Vlahov ve Delçef) milletvekili olarak meclise girmeye hak kazandılar.

Örgütün sol kanadının bir diğer eylemi de siyasi tarihimizde 31 Mart Vakası olarak bilinen isyanın bastırılması için “hareket ordusu” ile birlikte İstanbul’a geldikleri ve isyanın bastırılıp Abdülhamid’in tahttan indirilmesinde önemli bir rol oynamış olmasıdır.

1909 yılında Bulgar Federatif Halk Partisi adı ile bir siyasi parti kuran sol kanat, İç Makedonya Devrimci Örgütü adını kullanmamaya başladı. Sağ kanat ise bir süre daha aynı adla faaliyet gösterdikten sonra doğrudan Bulgaristan adına hareket eden milliyetçi bir yapı oluşturdu, giderek Bulgaristan ile bütünleşti. Böylece İç Makedonya Devrimci Örgütü de sonlanmış oldu.

EK 1

İç Makedonya Devrimci Örgütü’nün Kuruşevo’ya girmeden önce halka dağıttığı bildiri:

Kardeşlerim, yurttaşlarım ve sevgili komşular, biz temel amacı bizi ve değerli ülkemizi zayıf düşürmek olan Türklerin zorbalıkları ve hunharca tavırları altında acı çekmek istemeyen, inanç ve ulusçuluk konusunda önyargıya sahip olmayan, bir zamanlar zengin şimdiyse çöle dönmüş güzel Kuruşevo ve onun köylerinde yaşayan, başkaldırmış ve ülkemizi özgürleştirmek için sizin ve bizim düşmanlarımıza karşı silahlanmış ve savaşmaya karar vermiş olan eski komşularınızız. Çok iyi biliyorsunuz ki, bizler namuslu insanlarız ve bu adımı büyük eziyetler gördükten sonra attık. Bu yüzden de isteğimiz ve niyetimiz ya insan gibi yaşamak ya da kahramanca ölmektir.

Bu topraklarda atalarımızdan beri barış içinde kardeş gibi yaşıyoruz ve sizi kendimizden biriymiş gibi görüyoruz bu şekilde de devam etmesini istiyoruz. Size silah kaldırmadık. Bu bizim ayıbımız olurdu. Silahımızı geleceği inşa edecek huzurla çalışan insanlara doğrultmuyoruz. Katliam yapmaya, zorbalık etmeye, çalmaya ve yağmalamaya gelmedik. Zarar görmüş ve fakir Makedonya’mızda yeterince terör var. Annelerinizi, kızlarınızı ve karılarınızı vaftiz etme veya zorla Hıristiyan yapma niyetinde değiliz. Biz adalet ve özgürlük için kılıç kuşanmış devrimcileriz. Biz zorbalığa ve köleliğe, feodal toprak sahiplerine, onurumuzu gasbeden ve çalışmalarımızı istismar edenlere karşı savaşıyoruz. Bizden korkmayın. Kimseye zarar vermek istemiyoruz.

Sizi kardeşimiz olarak görmek istiyoruz çünkü siz de bizim gibi kölesiniz: Efendilerin ve paşaların, zengin insanların, despotların ve zorbaların, dün bizi bu faaliyete zorlayanların kölelerisiniz. Biz adalete, özgürlüğe ve insan gibi yaşamak için ilerliyoruz ve sizi bu kavgada bize katılmaya davet ediyoruz. Gelin Müslüman kardeşlerim, gelin ve yüzlerce yıllık düşmana karşı savaşın. Gelin ve özerk Makedonya bayrağı altındaki kuvvetlere katılın. Makedonya bizim anamızdır ve bizi yardıma çağırıyor. Gelin ve köleliğin zincirlerini kırmaya ve kendimizi acı çekmekten muaf kılmaya yardım edin. Kardeşlerim bize gelin ki ruhlarımız ve kalplerimizi birleştirelim, çocuklarımızı kurtaralım belki böylece huzur içinde yaşayıp çalışabiliriz. Sevgili komşularım Türkler, Arnavutlar ve Müslümanlar sizin inancınızı anlıyoruz; Türk İmparatorluğu sizin imparatorluğunuzdur ve bayrağınız bir haç değil de bir hilal taşıdığı sürece sizler köle değilsiniz. Yakın zamanda bunun böyle olmadığını göreceksiniz ve sizin için savaşıyor ve savaşmaya devam edeceğiz. Çünkü son nefere kadar savaşmak bir gerekliliktir. Ölüm ya da özgürlük! Bu kelimeler aklımıza kazınmış ve kanımız bayrağımızı boyamıştır. Bu yolun dönüşü yoktur.

Eğer bize iyi davranırsanız, bizi iyi görmek istiyorsanız, bizimle yaşayabileceğinizi düşünüyorsanız ve eğer ana Makedonya’nın evlatlarıysanız düşmanla iş birliği yapmayarak ve bize karşı savaşmayarak bize yardım edebilirsiniz.

Belki de kutsal savaşımız kutsanacaktır. Belki de Tanrı adalet ve özgürlük için savaşan askerlerimizi ve bütün onurlu Makedonya evlatlarını kutsayacaktır!

Çok yaşa özerk Makedonya!”[12]

EK 2

İç Makedonya Devrimci Örgütü sol kanadının Kuruşevo Sosyalist Cumhuriyeti ilanı sonrası halka dağıttığı bildiri:

“Kardeşlerim,

Ayaklanmaya bir an önce merhaba diyelim! Bugün tüm Makedonya’yla birlikte bütün Kuruşevo bölgesi şu haykırışlarla ayaklanıyorlar: Kahrolsun zorbalık! Yaşasın tüm Makedonya halklarının özgürlük ve eşitliği! Her yerde çanlar çalsın! İnsanlar özgürlük bayrağının altında toplansın! Kadınlar ve kızlar başlarını çiçeklerle ve erkeklerinin silahlarıyla süslesinler! Her yer şarkılarla, neşe ve sevinçle dolsun. Sabırsızlığı yakıyoruz ve Kuruşevo’yu alabilelim diye yıkım için geceyi bekleyelim ve sonra Makedonya’nın tüm insanlarıyla birlikte zafer çığlıkları atalım!”[13]

1- Aktaran Erdal Serkan, Osmanlı Devletinde Sosyalist Faaliyetler Üzerine Bazı Örnek İncelemeler, Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2014.

2- Aktaran Erdal Serkan, age.

3- Eksarlık Bulgar Ortodoks kilisesinin resmî adıdır. 1870 yılında İstanbul’da kurulmuş, 1913 yılına kadar faaliyetlerini İstanbul’da sürdürmüştür. Bu tarihte Sofya’ya taşınmış olan eksarlık uzun süre ekümenik patrikhane tarafından tanınmamıştır. 1945 yılında tanınma gerçekleştikten sonra eksarlık Bulgar Patrikhanesi adını almıştır.

4- Erdal Serkan, age.

5- Galçev’in ölümü örgütün önder kadrolarında önemli bir boşluk yaratmıştır. Bu boşluğun kısa sürede doldurulamaması kuruluş aşamasından beri örgütün içinde bulunan Bulgar milliyetçilerinin durumdan yararlanarak ortaya çıkmalarına ve zaman zaman örgüt politikalarını belirleyen sağ kanadı kurmalarına neden olmuştur. Örgütün bundan sonraki tarihi adeta bir sağ kanat sol kanat çekişmesine dönüşmüş sonuçta bu çekişme örgütün sonunun gelmesine neden olmuştur.

6- Mürtzeg Programı Rus Çarlığı ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından hazırlanmış olan ve Osmanlı devletinde gerek gayrimüslim halkın vatandaşlık haklarını gerekse Osmanlı devletinin güvenlik teşkilâtını yeniden yapılandırma amacını taşıyan bir metin. Avusturya’da bulunan Mürtzeg av köşkünde hazırlanmış olduğu için bu adla anılır.

7- Macdermott Mercia, For Freedom and Perfection, The Life of Yane Sandansky, Journeyman, London 1988. Sağ kanadın defalarca gerçekleştirdiği suikast girişimlerinden her seferinde kurtulmuş olan Sandanski daha sonra görüş değiştirmiş ve Bulgaristan politikalarının taraftarı ve uygulayıcısı olmuştur. Bulgaristan’a yerleşip devlet görevleri alan Sandanski, 1915 yılında yine siyasi muhaliflerinin düzenlediği bir suikast sonrası yaşama veda etti.

8- Aktaran Erdal Serkan age, Macdermott… age.

9- Hacısalihoğlu Mehmet, Jön Türkler ve Makedonya Sorunu, 2. Baskı, Tarih Vakfı, İstanbul 2020.

10- Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı, İstanbul 2001.

11- Adanır, age.

12- Aktaran Erdal Serkan, age.

13- Aktaran Erdal Serkan, age.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol