Ankara’nın Altındağ ilçesine bağlı Battalgazi Mahallesi’nde 18 yaşındaki Emirhan Yalçın’ın öldürülmesinin ardından başlayan olaylarda Suriyelilere ait birçok ev ve iş yeri saldırıya uğradı. Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri, dün gece Ankara’nın Altındağ ilçesinde göçmenlere yönelik gerçekleştirilen saldırılara karşı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Necatibey şubesinde basın açıklaması gerçekleştirdi
Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin yaptığı basın açıklamasının tamamı:
10 ağustos 2021 tarihinde Ankara’nın Altındağ ilçesinin Battalgazi mahallesinde bir
parkta çıkan kavgada iki kişi yaralanmış, yaralılardan biri ertesi gün hayatını kaybetmiştir.
Taraflardan birinin mülteci olması nedeniyle Altındağ ilçesinde saldırılar gerçekleşmiştir. 16
Temmuz 2016 yılında Önder mahallesinde benzeri saldırılar gerçekleşmişti. Son dönemlerde
ırkçı söylemlerin artması ile yaşanan her olumsuz olay mültecilik ile bağdaştırılıyor.
Türkiye’de yabancı uyruklu bireylerin içinde bulunduğu her olay nefret söylemlerine ve ırkçı
saldırılara gerekçe yapılıyor. Basında ırkçı dilin kullanılması, siyasetçilerin dolaylı ya da
doğrudan mültecileri hedef alan söylemleri ırkçı saldırıların artmasına neden oluyor.
Mülteciler ile ilgili politikalarını siyaset malzemesi haline getiren iktidar, sorunların
çözülmesi yerine, sorunun kaynağı haline gelmiştir. Uluslararası sözleşmeler ve insan hakları hiçe sayılıyor; bölge sorunlarına askeri müdahaleler, çatışma temelli politikalar bölgedeki kaosu derinleştiriyor, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmek zorunda kalmasına neden oluyor.
Hükümetin yarattığı nefret iklimi Türkiye’deki mültecileri hedef haline getiriyor.
İnsan hakları evrensel bildirgesinin 14. maddesine göre herkes uğradığı zulüm
sebebiyle başka memleketlere iltica etmek ve bu memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkına sahiptir. Oysa Türkiye Hükümeti komşu ülkelerden topraklarına ulaşan insanların “mültecilik” hakkını tanımıyor.
Türkiye Hükümetinden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 14. Maddesini
uygulamasını talep ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti 1951 Cenevre Sözleşmesine coğrafi ve tarihsel kısıtlama koymuş
1967’de sadece tarihsel kısıtlamayı kaldırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin coğrafi
kısıtlamayı kaldırmasını mülteci haklarını tanımasını ve uluslararası koruma şartını yerine
getirmesini talep ediyoruz.
Suriye’de yaşanan iç savaşta taraf olan tüm ülkelerin Suriyeli halka karşı görevlerini
yerine getirmelerini, insan hakları evrensel bildirgesine uygun davranmalarını talep ediyoruz.
TCK’nın 122. maddesinde ırk, devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farkından kaynaklanan nefrete dayalı ayrımcılık suç
sayılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin nefret suçu işleyen basın, siyasi parti ve kişiler
hakkında yasal işlemleri uygulamasını talep ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, topraklarında yaşayan her insanın, canlının, can ve mal
güvenliğini korumak zorundadır. Bu görevini yerine getirmesini talep ediyoruz.
Coğrafyamızın katliamlar bölgesi haline gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Irkçı ve
yabancı düşmanı saldırılara karşı, her koşulda mülteci kardeşlerimizle dayanışma içinde
olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.
YERYÜZÜ HEPİMİZİNDİR.