Filistinli direniş savaşçıları, Gazze şeridine giren düşman zırhlarının ve araçlarının yaklaşık %20’sini etkisiz hale getiren bir destan yazarken, düşmanın başbakanı Bünyamin Netanyahu, zafer imajının peşinde daha fazla sivili öldürmek için daha fazla zaman istedi. Ancak, ABD ve Avrupa’nın ona gerekli tüm desteği sağlamasına rağmen ordusunun başarı kaydedememiş olması, düşmanın hedeflerine ulaşamadığını somut olarak gören Batının her ne kadar bu hedeflere ulaşılmasını sağlamak için siyasi baskılara başvurmasına yol açsa da, bu başarısızlık siyasi alanda beklenen değişikliklerden bahsedilmesi yönünde bir etki yarattı.
Düşmanın başbakanı (Netanyahu), öncesinde sahada bir başarı peşinde koştuğu için ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’den, cumartesi gününden önce Tel Aviv’e dönmemesini istedi. Buna karşılık, dün Arap ve İslam ülkeleri başkentlerinin ABD’yi, önümüzdeki Cumartesi günü yapılacak Arap ve İslam zirvelerinden önce İsrail’i (Gazze şeridine) yardımın girmesine izin verecek bir ateşkes konusunda ikna edilmesi gerektiği konusunda bilgilendirdiği bildirildi.
Sahadaki çatışmaların gidişatı, düşmanın Gazze şehrindeki Al-Şifa Hastanesi’ne ulaşmaya, Gazze şeridindeki iç sivil cephenin liderliğini bitirmeye ve bunu bir şekilde üzerine inşa edilecek bir zaferolarak sunmaya çalıştığını açık bir şekilde gösteriyor. Her ne kadar işgal güçleri artık hastaneye giden Nasır Caddesi’nin yakınlarına/çevresine konuşlanmış olsa da, onları hastaneden ayıran mesafe, işgalci güçlerle direnişçiler arasındaki çatışmayı farklı bir türe taşıyacak bir kentsel yoğunluk içeriyor.
Filistin kaynaklarına göre, fiili siyasi temaslar hâlâ bir insani ateşkese ulaşılmasıyla sınırlıyken, Gazze şeridinin geleceğine dair gerçekçi olmayan algılar Batı tarafından münhasıran düşmanla tartışılıyor. Kaynaklar, Katar’ın öncülük ettiği son ateşkes girişimlerinin, büyük miktarlarda insani yardım ve hastanelere sağlık ekibi ve tıbbi malzeme yardımı karşılığında Hamas’ın İsrailli tutuklular dışındaki “misafirler” olarak tanımladığı kişilerin serbest bırakılması sürecini tamamlamak için yeterli olacak üç günlük bir ateşkes düşüncesinden hareket ettiğini açıkladı. Aslında Amerikalılar İsrail’in bir günlük ateşkese muvafakatını iletmeden önce, Katar’a Hamas’ın İsrailli tutukluları serbest bırakması koşuluyla, yalnızca iki günlük ateşkesi kabul edeceklerini iletmişti. Bunu da Hamas dört günden daha az bir ateşkesi kabul etmeyeceğini vurgulayarak reddetmiş; dolayısıyla müzakereler bu noktada durmuştu.
Buna paralel olarak Amerikalılar, Hamas hareketiyle bağlantılı birçok tarafla tek taraflı olarak iletişim kurarak tutukluların, özellikle de Amerikan vatandaşlığına sahip olanların serbest bırakılması için Hamas’a baskı yapmaya çalışıyor.Bu konuda çok gizli bir şekilde yoğun müzakereler başlamış durumda ve direnişin ilgili tarafları bunun ayrıntılarına girmek istemiyorlar.
Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Ubeyde’nin dün Kassam Tugayları’nın esirler ve tutuklular meselesinin çözümüne dair tasavvurlarını/vizyonunu açıklamasının ardından yurtdışındaki Hamas liderliğinin Arap ve yabancı delegasyonlara esirler konusunun münhasıran, bazı Arap ve bölgesel tarafların öfkesini ateşleyen insani boyut da dahil olmak üzere meselelerin gidişatı hakkında daha bilgili olan, Gazze’deki Kassam Tugayları yöneticilerinin elinde olduğunu bildirmesiyle bu açıdan konu sabitlenmiş oldu.
Açıkça görüldüğü üzere, Hamas’ın ateşkes tasavvuru şunları hedefliyor:
1) Hamas, tutukluların/esirlerin İsrail hava saldırıları sonucu öldürüldüğünü söylediği bazı yerlerdeki molozların/enkazın kaldırılmasını garantör kurumlara denetleme zorunluluğu getirmek istiyor; bunun, Filistinliler ile tutuklular arasında ayrım yapmadan önce enkaz altından herkesi çıkarmak için zaman gerektirdiğini söylüyor. Hamas, İsrailli olmayan herhangi bir sivilin cesedini niyetinde olmadığını da vurguluyor.
2) Düşmanın yaşlıları ya da hastaları herhangi bir kısmi anlaşmaya (esir değiş tokuşuna) dahil etmeyi reddetmesinin ardından Hamas, yakın zamanda arabuluculara takasın tam simetri kuralına göre olacağını bildirdiğini, yani İsrailli kadın esirlere karşılık Filistinli kadın tutukluların, yetişkin olmayanların ve gençlerin karşılığında yetişkin olmayanların ve gençlerin, hastaların karşılığında hastaların takas edileceğini, dolayısıyla düşmanın, sivil takası şartlarını karşılayan yaklaşık 1.500 erkek ve kadın tutukluyu serbest bırakmaya hazırlanması gerektiğini dün resmi olarak açıkladı.
3) Esirlerin sayılarının ve bulundukları yerlerin belirlenmesi, belli bir zamanın yanı sıra Gazze Şeridi’ndeki direniş grupları arasında istişareyi ve koordinasyonu gerektiriyor. Bu nedenle, esirlerin yalnızca askerlerle sınırlandırılmasının ardından, bunların takası, büyük garantör ülkeler tarafından denetlenen bir süreçte, ancak İsrail hapishanelerindeki tüm (Filistinli) tutukluların serbest bırakılması karşılığında gerçekleşebilecek.
4) Hamas ve Arap ülkeleri insani ateşkese paralel olarak, hastanelerin, fırınların ve su kuyuları pompalarının işletilebilmesi için gerekli yakıt ve un dahil olmak üzere mümkün olan en büyük miktarda acil yardımın Gazze Şeridi’ne girmesini, çeşitli ülkelerden sağlık ekiplerinin yine girişine izin verilmesini, sahra hastanelerinin kurulmasını ve yaralıların yurtdışında tedavi edilmek üzere nakledilmesine imkan sağlanmasını talep ediyorlar.
Dosyayla ilgili kaynaklar, Amerikan baskısının konuyu, Hamas’ın çifte uyruklu 15 tutukluyu serbest bırakması karşılığında Gazze’ye (insani) yardım sağlanmasını öngören kısa süreli bir ateşkesle sınırlandırmaya çalıştığını belirtti. Bu esnada Hamas ise, hastaneler denetlenerek orada askeri merkezler bulunmadığının ortaya çıkarılması amacıyla Amerika’nın net bir şekilde katılacağı uluslararası bir komitenin kurulmasını talep etti. Ancak, özellikle tıbbi ekiplerin çalışmalarıyla ilgili uluslararası kuruluşların Batılı hükümetlere yazdığı yazılarda İsrail’in bu yöndeki propagandasının doğru olmadığını teyit etmesinedeniyle, Amerikalılar bu talebe cevap vermedi. Bu da Amerikalıların düşmanın Şifa Hastanesi’ne saldırması seçeneğini açık bırakmayı amaçladığı şeklinde yorumlandı. İsrail’in Şifa’ya yönelik kampanyasının arkasında, Gazze’nin kuzeydeki sakinlerini güneye doğru itmek ve sonrasında da hava saldırılarının baskısı altında oradan da Sina’ya göçe zorlamak yatıyor.
Çeviren notu: Hizbullah’a yakın olarak bilinen, öte yandan daha çok solcu ve sosyalist yazar ve gazetecilerin yazdığı, Lübnan’ın etkili gazetelerinden Al-Akhbar’ın Gazze’deki savaşa dair haber-yorumunu önemli bulduğumuz için çevirdik. Doğrudan ve/veya dolaylı (Hizbullah üzerinden) bir şekilde Hamas’tan alınan bilgilere dayandığını düşündüğümüz haber-yorum, hem savaşa dair siyasi-diplomatik son gelişmeleri hem de direniş gruplarının bu konudaki tutumunu aktarması açısından önemli.
Filistinli direniş savaşçıları, Gazze şeridine giren düşman zırhlarının ve araçlarının yaklaşık %20’sini etkisiz hale getiren bir destan yazarken, düşmanın başbakanı Bünyamin Netanyahu, zafer imajının peşinde daha fazla sivili öldürmek için daha fazla zaman istedi. Ancak, ABD ve Avrupa’nın ona gerekli tüm desteği sağlamasına rağmen ordusunun başarı kaydedememiş olması, düşmanın hedeflerine ulaşamadığını somut olarak gören Batının her ne kadar bu hedeflere ulaşılmasını sağlamak için siyasi baskılara başvurmasına yol açsa da, bu başarısızlık siyasi alanda beklenen değişikliklerden bahsedilmesi yönünde bir etki yarattı.
Çeviri: Emir Aşnas – @AsnasEmir