“İngiltere’nin 160 yıl sonra Türkiye’deki ilk demiryolu işi.”
Birleşik Krallık İhracat Finansmanı’nın (UKEF) 17 Mart 2022 günü yayımladığı basın bülteninde böyle yazıyordu. Osmanlı’nın, İngiltere’ye verdiği demiryolu imtiyazına bir göndermeydi bu. Aynı olay için Ulaştırma Bakanlığı’nın açıklamasında ise şöyle deniliyordu: “Ülkeyi demir ağlarla örüyoruz.”
Peki AKP iktidarı nasıl anlaşmalar imzaladı da, bir taraf mutluluk içinde kapitülasyonları hatırlatırken, diğer taraf yerli ve milli gurura vurgu yapıyordu?
***
Gazeteci Çiğdem Toker, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yapılan enerji alanında önemli imtiyazların verildiği anlaşmanın detaylarını yazmıştı. Benzer imzalar Katar ve Suudi Arabistan ile de atıldı.
İşte siyasetin seçim ve sürekli gerilimli gündemleri arasında kaybolan, üç önemli imtiyaz anlaşması da İngiltere ile imzalandı. Hepsi de demiryollarıyla ilgili.
Üç projede 4 milyar Euro borç
AKP iktidarı bir yıl içinde büyük borç senedine imza attı. Toplam değeri 4 milyar euroyu aşıyor. Projeler şöyle:
İlki; 503 km’lik Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı. İhalesi pazarlık usulü ERG İnşaat’a verildi. Sözleşme tutarı 2 milyar 163 milyon euro. ERG, daha önce 3.2 milyar euroya mal olan Ankara-Niğde Otobanı’nı yapıp, işletme hakkını almıştı. Bu ihale sayesinde dünyada en büyük otoyol ihalesi alan 7’inci şirket olmuştu.
İkincisi; 286 km’lik Mersin-Adana-Osmaniye-Gaziantep hattıydı. 2020 yılında 6 milyar 749 milyon 818 bin liraya Rönesans Holding aldı ihaleyi.
Üçüncüsü; Yerköy-Kayseri arasındaki 142 km’lik hızlı tren hattı. İhalesi 21 Aralık 2021’de yapıldı. Fakat sonuç bir yıl sonra, 13 Aralık 2022’de açıklandı. İhaleyi 16 milyar 949 milyon liraya Doğuş-Çeliker-Özkar ortaklığı kazandı.
Her üç ihale de pazarlık usulüyle verildi ve bitiş tarihleri 2023 yılı olarak ilan edildi. Neredeyse tek çivi çakılamadı. Düşük faiz politikasının dış finansmanı kesmesi, yüksek kur nedeniyle maliyetlerin artması, seçimler yüzünden iktidarın parayı harcaması vs. derken, projeler için kaynak şimdi ağır borç anlaşmaları yükümlülüğü altına girilerek bulunabiliyor. Tabi karşılığında ciddi tavizler vererek. İngilizlere nasıl imtiyazlar verilmiş, anlaşmaların detaylarına bakalım.
İngilizler’in kapitülasyonlara gönderme yaparak “160 yıl sonra ilk kez” dediği birinci proje için kredi anlaşması 17 Mart 2022’de imzalandı. 2.1 milyar euroluk borç Credit Suisse ve Standard Chartered Bank’tan verildi. İkinci proje için anlaşma 24 Temmuz 2023’te imzalandı ve 781 milyon euro Morgan, ING ve BNP Paribas bankalarından sağlandı. Üçüncü hattın kredi anlaşması 5 Ocak 2024’teydi. 1.2 milyar euro borç İslami Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu (ICIEC) ile Mitsubishi UFJ Financial Group tarafından karşılandı.
İngiliz sermayesi havalara uçuyor
Anlaşmalarda garantör Birleşik Krallık İhracat Finansmanı kuruluşu. Şimdiye kadar kuruluşun desteklediği en büyük sivil ulaşım projesi Türkiye’deki hızlı tren hatları. Yani İngiltere açısından hayati bir konu. İlk anlaşma yapıldığında İngiltere’de yoğun tartışmalar yaşandı. Kendi demiryollarına yatırım dururken niye Türkiye’deki projelere yüklü krediler verildiği sorgulandı. Kapitülasyonlara atıf yapılan resmi açıklama, bunun üzerinde yayımlandı zaten. İngiliz hükümeti, kendi maliyesinden tek kuruş çıkmadan sağlanan kredi karşılığında nelerin elde edildiğini madde madde açıkladı:
* İngiliz vergi mükelleflerine hiçbir yük getirmiyor.
* Krediler karşılığında projelerde kullanılacak mal ve hizmet tedariki için İngiliz şirketlerle yüz milyonlarca sterlinlik anlaşmalar yapılacak.
* Ray, bağlantı elemanları, sinyalizasyon, telekomünikasyon, elektrifikasyon sistemleri için malzemeler, ekipmanlar ve hizmetler İngiliz şirketlerinden sağlanacak.
* Sigorta ve nakliye hizmetleri de İngiliz şirketlerince verilecek.
Bu anlaşmaların imzalandığı gün İngiltere ve Türkiye hükümet yetkililerinin açıklamalarından da birer cümle aktaralım:
İlk anlaşmanın töreninde İngiliz Uluslararası Ticaret Sekreteri Anne-Marie Trevelyan, bizim şehirlerin karbon kirliliğini çok önemsiyormuş gibi, şöyle diyordu: “Bu, Birleşik Krallık demiryolu endüstrisi için, endüstriyel köklerini aşırı kirli şehirlerdeki emisyonları azaltmak için kullanan gurur verici bir andır.” Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati ise özellikle satır arasında bir anlaşmayı da hatırlatarak şunları söylüyordu: “1999’da İngiltere-Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın gereği olarak hızla büyüyen yeşil finans piyasasının aktif oyuncuları arasında yer almak istiyoruz.”
İkinci anlaşmanın töreninde de İngiltere İhracat Bakanı Lord Malcolm Offord, İngiltere’nin altyapı, mühendislik ve proje yönetimi sektörleri için yeni multimilyon poundluk sözleşme fırsatları yarattıklarını belirterek, “Birleşik Krallık ihracatçılarının projenin tedarik ihtiyaçlarını karşılaması şartıyla verilen destek, ekonomik büyümeyi hızlandıracaktır” diyordu. Aynı toplantıda konuşan Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in sözleri ise şuydu: “Ticaret ortağımıza çok minnettarız.”
Bunun adı yeni kapitülasyonlar
Cumhuriyet’in 10’uncu yılında bağımsız bir kalkınmanın simgesi öz kaynaklarla yapılan demiryollarıydı. 100 yıl sonra AKP, buna nazire yaparcasına, ‘yerli ve milli’ propagandası eşliğinde, “ülkeyi demir ağlarla örüyoruz” diyerek benzeri ancak Osmanlı’nın dağıttığı kapitülasyonlarda görülebilecek bir bağımlılık ilişkisine imza atıyor.
20 yılda havalimanı, otoyol ve köprüyle müteahhide giden kamu kaynağı, bundan böyle demiryolu üzerinden akacak. Ancak mesele bununla sınırlı değil. ‘2053 Ulusal Ulaştırma Ana Planı’ adı verilen politikalar çok daha kapsamlı: Bütçeyi emecek yandaş müteahhitlerden başlayıp küresel finans oligarşisiyle ağır borç ilişkilerine uzanan, Batı pazarlarının ucuz mal ve hammadde ihtiyacını karşılayacak lojistik ağlarını içeren ve nihayetinde İngiliz sanayi sermayesinin ciddi imtiyazlar edindiği bir zincir bu.
Sadece üç projede aktarılacak kaynağın bugünkü kurla yapılmış kaba hesabına bir bakın. Bütçeden 128 milyar 338 milyon lira müteahhitlere; borç anlaşmaları gereği 130 milyar 800 milyon lira finans oligarşisine; kredinin şartı gereği milyarlarca lira da İngiliz şirketlerinden yapılacak mal ve hizmet ithalatına…
Şimdi bu hesabı, Osmanlı’nın çöküşüne giden süreci özetleyen şu takvimle, 21 yıllık AKP iktidarının neredeyse aynı adımları attığı takvimi kıyaslayarak değerlendirin bir de. Türk’e propaganda, İngiliz’e imtiyaz dağıtan AKP’nin tuttuğu yol budur işte:
1854: Yüksek faizle dış borçlanmanın başlaması. 1856: Yabancı sermaye yatırımlarının önünün açılması. 1867: İlk kez yabancıya toprak satışının başlaması. 1850: Yabancı sermayeye demiryolu imtiyazlarının verilmesi. 1881: Düyun-u Umumiye!