10.4 C
İstanbul
27 Kasım Çarşamba, 2024
spot_img

Adana, Samandağ, Defne, Armutlu ve İskenderun’da göz göre göre gelen yıkımdan izlenimler – Buse Söğütlü

Gazete Yolculuk muhabiri Buse Söğütlü 9-12 Şubat tarihleri arasında bulunduğu Adana, Samandağ, Defne, Armutlu ve İskenderun’daki izlenimlerini paylaştı:

6 Şubat’ta sabaha karşı Türkiye artık geri dönülemez bir felaketle karşı karşıya kaldı. Maraş merkezli depremlerin yıkıma uğrattığı kentler, günler boyunca devlet yardımından ve arama kurtarma çalışmasından mahrum kaldı. Sosyal medyadan sesini duyurmaya çalışan yurttaşlar, günlerce aç ve susuz kaldı. İlk saatlerden itibaren gazetemiz, deprem bölgesinden hem yardım çağrılarını hem de acil gündemlerini aktarmaya çalıştı.

9 Şubat’tan 12 Şubat’a kadar da deprem bölgesindeydik. Yaşadıklarımızı, tanık olduklarımızı ve bölgedeki yurttaşların bize anlattıklarını aktarmak boynumuzun borcu. Bu ağır felaketin halkımızın hafızasında açtığı yaraları ve gelmeyen/gönderilmeyen desteğin yarattığı yıkımı sözümüz ve nefesimiz yettiğince aktaracağız.

Haberimizin bu kısmından sonra 4 günlük deprem bölgesi izlenimlerimizi okuyacaksınız.

9 Şubat Perşembe günü saat 20.00 itibarıyla Adana’daydık. Arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü Zeray Apartmanı’na gittik. Enkaz önünde yakınlarının çıkarılmasını bekleyen yurttaşlarla konuştuğumuzda enkaz altında yaklaşık 15 kişinin bulunduğunu öğrendik. İki bloklu Zeray Apartmanı’nda bloklardan biri yerle bir olmuş durumdaydı. Fakat diğeri çok ağır hasarlı olsa da hâlâ ayaktaydı. Bunun nedenini sorduğumuzda yıkılan blokun altındaki dükkanda kolon kesildiğini öğrendik.

Zeray Apartmanı’nın enkazının arka kısmında enkazdan çıkarılacak yakınlarını bekleyenler… (9 Şubat 2023)

Şehir genelinde yerle bir olmuş binaların haricinde çok ciddi sayıda ağır hasarlı binalar olduğunu gördük. Yurttaşlar evlerine girmek istemiyordu. Bu sebeple ya kurulan çadırlarda ya da arabalarında kaldıklarını öğrendik. Öte yandan enkaz başında yakınlarını bekleyen yurttaşlar da yıkılan evlerinin önünde yaktıkları bir ateşin etrafında sandalyelerde oturarak bekleyişlerini sürdürüyordu.

Yanlarına gidip bir ihtiyaçları olup olmadığını sorduğumuzda Türkiye’nin her yerinden yardımların kendilerine ulaştığını, şimdilik yakınlarını beklemekten başka yapabilecek bir şeyleri olmadığını söylediler. Her yaştan insan, yıkılmış evinin enkazının başında gelecek bir iyi haberi, o da olmazsa en azından sevdiklerinin cenazesine ulaşabilmeyi umarak bekliyordu.

Ertesi sabah, 10 Şubat Cuma günü saat 09.30 itibarıyla deniz yoluyla Hatay’ın Samandağ ilçesine ulaşabilmek için Adana Karataş Limanı’ndaydık.  Limana vardığımızda Adana’dan ve çevre illerden gelen insani yardımın balıkçı tekneleriyle Hatay’a ulaştırılmaya çalışıldığını, bu nedenle de çok sayıda aracın ve yurttaşın orada beklediklerini gördük. Karataş Limanı’ndan yola çıkan yardım tekneleriyle, Çevlik Limanı’na yanaşarak Antakya ve Samandağ’a yardım malzemelerini ulaştırılması planlanıyordu.

Adana Karataş Limanı. Kaymakam insani yardımın tekneye yüklenmesinden önce konuşma yapıyor, kameralar da konuşmasını çekiyor. (10 Şubat 2023)

Saat 11.30 olduğunda öğrendik ki kolilerin ve diğer malzemelerin teknelere yüklenmesi ve yola çıkılması için kaymakamın bizzat gelmesi bekleniyordu. Orada konuştuğumuz kişilerden yalnızca depremlerin yaşandığı günün ertesi gününde yardımların bu şekilde bekletilmediğini; o günden sonra Hatay’a doğru yola çıkan tüm teknelerin kaymakamın kontrol edeceği gerekçesiyle saatlerce bekletildiğini öğrendik. “Madem kontrol etmek istiyorlar, o zaman burada bir ekip bekletsinler. Bu şekilde hem yardımları ulaştıran araçlar vakit kaybetmiş oluyor hem de malzemeleri Hatay’a taşıyacak tekneler… Bizzat kaymakamı beklemenin tek anlamı şov yapmak istemeleri” diyorlardı.

Çok geçmeden Arsuz’a doğru yola çıkacak balıkçı teknesinin önüne kaymakam ve beraberindeki heyet geldi. Kameralar açıldı, konuşma yapıldı ve alkışlar alındı. Malzemeler hazır olmasına ve tekneyle yola çıkabilecek olmasına rağmen tam 5 saat kaybedilmişti.

Nihayet insani yardım teknelere yüklendi. Saat 14.30 civarında Arsuz’a, Samandağ’a ve Antakya merkeze yardımları ulaştırmak üzere tekneler yola çıktı.

Biz Samandağ’a yarım saat uzaklıktaki Çevlik Limanı’na yanaşacak balıkçı teknesindeydik. Yaklaşık 5 saatlik zorlu bir yolculuğun ardından limana ulaştı. Tekne Çevlik’te Sahil Güvenlik Komutanlığı’na yanaştı. Kaymakamlık tarafından kontrol edilen insani yardım malzemeleri karaya çıkarılıyordu. Bir anda Sahil Güvenlik’ten üst düzey bir kişinin “Bir ekip seçeceğim, siz yardımları indirirken onlar da köşelerde bunları devralacak. Birazdan kameralar gelecek, bu kısmı çekeceğiz.” dediğini gördük. Böylece insani yardımın tekneden tahliyesi yarım saatliğine durmuş ve yavaşlamış oldu.

Tekne içinde insani yardımın ulaştırılması için canla başla çalışan yurttaşlar, teslim ettikleri yardımın kısa sürede ve etkin biçimde depremzedelere ulaştırılıp ulaştırılmayacağından şüpheliydi. Bu şüpheyle bireysel olarak tanıdıkları ya da haberleştikleri depremzedelere yardımları ulaştırabilmek için çabalıyorlardı.

Çevlik Limanı’na ayak basmamızın ardından Samandağ’a giden bir araçla ilçeye doğru yola çıktık. Karanlık içinde kalmış, sanki bir savaştan çıkmış gibi görünen şehrin yollarında ilerleyerek kente vardık. Yıkımın en yoğun olduğu yerlerden biri olan Cumhuriyet Mahallesi’nde ilerlerken taş üstünde taş kalmadığını, henüz yıkılmayan binaların da çok ağır hasar aldığını ve bazılarının yan yatmış biçimde olduğunu gördük.

Samandağ, hem arama kurtarma ekiplerinin hem de insani yardım en geç ulaştığı ilçelerden biriydi. Saat 22.00 civarında Cumhuriyet Mahallesi’ndeki incelemelerimizde herhangi bir arama kurtarma çalışmasına rastlamadık.

Yürürken Jan ve Suphi Beyluni Anadolu Lisesi’ne ulaştık. Burada Türkiye’nin çeşitli yerlerinden bölgeye gelen genç insanlarla karşılaştık. İnsani yardımın en geç ulaştığı ilçelerden biri olan Samandağ’a gelen yardımları koordine ediyor; malzemelerin köylere ulaşımını sağlıyordu. Okulun bahçesinde gelen kıyafetlerin ve diğer malzemelerin tasnif edildiğini, ihtiyaç sahibi depremzedelerin bu organizasyonla yardıma en kolay şekilde ulaşmasını sağlamaya çalıştıklarını gördük.

Burada, okul bahçesinde, Samandağ Afet Dayanışma Evi gönüllülerinden Çağla ile konuştuk. Çağla, oluşturdukları merkezle ilgili bize şunları söyledi:

“Birçok ilde olduğu gibi burada da ilk anda kimse nereye başvuracağını ve neresiyle görüşeceğini bilmiyordu. İkinci gün burayı kurduk. Bu lisenin bahçesine kurulmuş olduk. İlçedeki gönüllü genç arkadaşlarla birlikte bir yer tespiti yaptık. Buranın güvenli olduğunu tespit edince de desteklerin buraya gelmesini sağlamış olduk. Aslında ilçede birçok yerde depremzedelere yardım ulaştırılıyor ama bir organizasyon problemi oluyor. Burası bir merkez haline gelmiş durumda. Gelen TIR’lar buraya geliyor.”

Ertesi gün sabah 07.00’de Samandağ’dan Defne’ye geçmek üzere yola çıktık. Defne’ye vardığımızda bölgedeki tüm insani yardım organizasyonunu devrimcilerin yaptığını gördük. Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkevleri, Türkiye Komünist Partisi (TKP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Sol Parti ve HDK’nin oluşturduğu koordinasyon merkezlerine gelen çok sayıda depremzede günlük ihtiyaçlarını bu merkezlerden sağlıyordu. Öte yandan bu merkezlerden çevre köylere ve henüz yardımların ulaşmadığını ya da ihtiyacın devam ettiği bölgelere insani yardım sevkiyatları olduğunu gördük.

Her ne kadar ihtiyaçların giderilmesi için olağanüstü bir çaba olduğunu görsek de Defne’de çok ciddi sorunlarla karşılaştık. Depremden kurtulan yurttaşların güvenli, sağlıklı ve hijyen içinde kalmalarını sağlayacak çadır ihtiyacı ile hijyenik tuvaletler gözümüze ilk çarpan acil ve yakıcı ihtiyaçlar oldu. Kurulan seyyar tuvaletlerin tamamı kullanıma açılmamıştı. Açılanlarda ise ciddi bir su problemi çekiliyordu. Defne’de neredeyse tuvalet ihtiyacını hijyen içinde karşılayacak bir tek tuvalet bile yoktu. Öte yandan depremzedeler hâlâ arabalarında ya da kendi imkanlarıyla kurdukları yerlerde kalıyorlardı. Bu durum özellikle kadınlar ve çocuklar için çok ciddi sağlık ve hijyen sorunları yaratıyordu.

Zaten konuştuğumuz herkes bölgenin tuvalet ve barınma sorununun acilen çözülmesi gerektiğini ısrarla söylediler.

Yine Defne’nin çeşitli noktalarındaki enkazlarda arama kurtarma çalışmaları sürüyordu.

Defne’deki genel durumu inceledikten sonra Armutlu’ya geçtik. Armutlu tam anlamıyla bir hayalet mahalleye dönüşmüştü. Ara sokaklarda yerle bir olmuş binalarla ve yıkılan evlerinin önünde kalmaya devam eden yurttaşlarla karşılaştık. Orada olduğumuz saatlerde, yani 11 Şubat saat 08.30 sularında sadece bir tek enkazda bir iş makinesiyle çalışma yapıldığını gördük.

Armutlu’da tuvalet ihtiyacımızı gidermek için durduğumuz bir benzin istasyonunda depremin ilk saatlerinden beri tuvalette su akmadığını öğrendik. Tuvaletlerin durumu, insan sağlığını ciddi derecede tehdit ediyordu. Orada konuştuğumuz depremzedeler, tuvalet sorununun çok ciddi düzeyde olduğunu ve şehirde her an çok ciddi düzeyde bir salgın hastalık furyasının başlayabileceğini söyledi.

Armutlu’nun dar ara sokaklarında karşılaştığımız tablo, depremin yıkıcılığını bir kez daha yüzümüze vurdu. Biz sokaklarda yıkımın boyutunu tespit etmeye çalışırken devriye gezen bir jandarma grubu, yıkılmış evinin önünde oturan depremzedelerden bulundukları yerde bir arama kurtarma çalışmasının olup olmadığını; olduysa son durumun ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. 17-18 yaşlarındaki gençler, son durumu jandarmaya aktarmaya çalışıyorlardı. Genel olarak izlenimimiz, yeterli ve etkili bir arama kurtarma çalışmasının Armutlu için sağlanmadığı yönündeydi.

Aynı gün, şehirden göç eden depremzedelerin oluşturduğu yoğun trafik altında yaklaşık 5 saat süren bir yolculuk sonrasında İskenderun’a vardık. İskenderun’da bir arama kurtarma ekibinin çalışmalarını takip ettik. Gözlemlediklerimiz ve tanık olduklarımız, depremin ilk gününden bu yana fedakarlıkla çalışan gönüllü ekiplerin nasıl ağır ve zorlu bir görevi üstlendiklerini bize gösterdi. Ekiple birlikte ana koordinasyon merkezinden gelen ihbarların bulunduğu enkazlara geçip oradaki durumu değerlendirmelerine şahit olduktan sonra son olarak yaklaşık 10 saat süren bir enkaz çalışmasının tamamına eşlik ettik.

Yukarıdaki görüntüler, 11 Şubat saat 23.00 sularında bir kişinin enkaz altında canlı olabileceği ihbarı üzerine arama kurtarma ekibinin intikal ettiği enkazda çekildi. Ertesi sabah 08.00’e kadar süren çalışmalar esnasında, arama kurtarma ekiplerinin sahip olduğu ekipmanların ne kadar sınırlı olduğunu ve devlet kurumlarının bu yeterliliği arttırmak için bir müdahalede bulunamayacak durumda olduğunu fark ettik. Saatler geçti, arama kurtarma ekibi sayısız olanaksızlık ve zorluk içinde çalışmalarını sürdürdü. Fakat maalesef enkaz içinde bir yaşam emaresi bulunmadığına kanaat getirildi. Her birimiz, gazeteci olarak biz, ekibin üyeleri saatler boyunca genç bir kadına canlı ulaşmayı umuyorduk ama mümkün olmadı.

9 Şubat’tan 12 Şubat’a kadar Adana, Samandağ, Defne, Armutlu ve İskenderun’da Türkiye tarihinin en büyük yıkımlarından birini çok acı şekilde gözlemledik ve gazetemizin sayfalarından aktarmaya çalıştık. Karşılaştığımız, konuştuğumuz ve acılarına tanıklık ettiğimiz depremzedeler; bu felakette yaşamını yitirenler için yayınlarımızı sürdürmeye, insanlarımızın hakkını aramaya devam edeceğiz.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN KASIM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol