Sabah yola düşerken rutin anonslara bir ekleme: “23 gündür fedakârlıkla bizi koruyan çevik kuvvet için güçlü bir alkış istiyorum!” Pek de kuvvetli bir alkış gelmiyor; çoğu biliyor çünkü, Çevik Kuvvet’in bir kuralı var: Hiçbir iyilik cezasız bırakılmaz! Neyse işte, Gebze’den 40 bin kişiyle başlayan, Tuzla’ya doğru 60 bini aşan kitle yürüyüşe böyle başlıyor.
İstanbul’a yaklaştıkça sayı artıyor, yaş ortalaması düşüyor ve coşku artıyor. “69 yaşında adam…” diye başlayan efsane hükmün sürdürüyor ve hakkını yememek lazım, iki günlük deneyimden sonra bu işin pek kolay olmadığını ben de anlıyorum.
Sonuçta büyük bir iş yapılıyor. Kürdistan’ı ve Gezi’yi bir yana koyarsak, bu, son yılların en dinamik ve en görkemli eylemi. Fikir iyi çünkü!Yaşamda da bazen öyledir; yolun kendisi varılacak hedef kadar önemlidir. Ayrıca, kabul etmek gerekir ki, Kılıçdaroğlu’nun böylece aldığı inisiyatif ve sürdürme kararlılığı etkiliyor herkesi ve muğlak da olsa içinde debelendiğimiz şu bataklık içinde ‘adalet’ kavramı bir yerlere dokunuyor. Sabah herkes şevkle çıkıyor yola ve kitle büyüdükçe yorgunluk azalıyor; bir öne bakıyor insanlar, bir de arka tarafa, ‘ne kadar da çoğuz’ diye düşünüyor!
Yolda, belini tutan bir köylü dayıya yardım edeyim derken adam CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir olduğunu söylüyor, saç sakal karışınca kimin ne olduğu anlaşılmıyor ki! Laflıyoruz yürürken, “Yürüyenlerin ancak yüzde 40’ı CHP’li ve bu doğru bir şey” diyor. Baykalların filan bittiğini, Kılıçdaroğlu’nun bu hamleyle kendisini de partiyi de kurtardığını söylüyor. “Millet bunu istiyordu çoktandır” diye devam ediyor.
Alkış ya da küfür
Bu arada, toplumun ne kadar ayrışmış olduğu yan şeritteki araçlardan anlaşılıyor. Hiçbir tepki göstermeden geçip giden araç sayısı yüzde onu aşmıyor. Geri kalan yüzde 90 ise ya destekleyip zafer işareti yapıyor ya da ‘rabia’yla karışık küfür yağdırıyor! Kurt işareti yapanların kimden yana oldukları ise muamma! Yüzlerce fabrikanın arasından geçerken işçi sınıfının durumu da karmaşık… İnşaat işçilerinde sıkıntı yok; onlar nereli olduklarını belli ediyorlar yaptıkları zafer işaretiyle. Fabrikalarda ise kafalar bulanık. Kimi yerde bir küçük fabrikanın işçileri boşaltılarak yol kenarına dizilmiş ve küfür yarışı yapıyorlar ama mesela Şişecam işçisi alkıştan ortalığı yıkıyor!
“Ben kendim HDP’liyim abi” diye söze başlıyor mola yerinde Bingöllü genç bir işçi. Koşturup bir sürü ayranı önüme yığıyor. Üç gündür yürüyormuş. Gazetenin adını duyunca gözleri parlıyor. Kayyumlardan başlayıp Demirtaş’tan çıkıyor, ‘adaletse herkese adalet abi’ diyor ama yürümeye de küskün değil.
Hakikaten de Muğlalı vekilin dediği gibi yürüyenlerin yarıdan çoğu ‘ara bölge’ insanları. “Pir’dir o, Hızır ona güç verir” diyor çok yaşlı kayınvalidesiyle yürüyen orta yaşlı bir abla; Kılıçdaroğlu’nu kastederek. Lafı döndürüp Demirtaş’a getirdiğimde ise tutana aşkolsun! ‘Kuzum’la başlayıp, ‘hapisteki aslan’ına dualarla bitiriyor, çok sıkıştırınca da Kılıçdaroğlu’nu ve Demirtaş’ı ‘Düzgün Baba’ya emanet edip işin içinden çıkıyor! Böylece aslında tipik bir yürüyüşçü profili de veriyor.
Maltepe’den sonrası
Sonuçta artık Maltepe’ye gelip dayandık. En çok da ondan sonrası tartışılıyor. Son molada İzmirli CHP yöneticileriyle oturuyorum biraz. Biri ‘Maltepe’den sonra ne planlanıyor’ diye soruyor. ‘23 gündür düşünmüştür herhalde adam’ diyor diğeri. İşler biraz böyle yürüyor… Asıl sorun bu zaten; yıllardır tırtıl hızıyla hareket eden Kılıçdaroğlu, birdenbire çıtayı o kadar yüksek bir yere koydu ki, o yükseklikten aşağı baksa insan durduğu yerden korkar! Yükseklik korkusuna kapılıp eski bildik rutine dönmek ya da bir sonraki tepeye tırmanmaya başlamak…
Bunlardan hangisi olacak, bilmiyoruz!
En karmaşık duyguları ise hiç durmadan çalınan ‘Bekle bizi İstanbul’ şarkısında yaşıyorum. 50-60 bin kişiyle İstanbul kapılarına dayanmışken herkes çok etkileniyor ve şarkı dillerden düşmüyor. Ama bütün bir ömrü sosyalizm ve halkların kardeşliğine adamış Vedat Türkali’nin ‘Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi’ derken kastettiği şarkılarla şimdi dinlediklerimiz arasında sıkıntılı bir kopukluk var yine de. Belki de Maltepe’den sonrası, Kılıçdaroğlu’nun da ötesinde hepimiz için böyle bir anlam taşıyor. Kılıçdaroğlu ne yaparsa yapsın, bir bütün olarak toplumsal muhalefet güçlerinin göstereceği performans ve birlikte mücadele azmi, Türkali’nin özlemini de doğru bir yerlere oturtacak.