Binlerce sağlık emekçisi hastalanmış durumda. Bazıları ölüyor, bilmediğimiz kadarı kritik durumda ve hastalığı tanımlayacak testler bulunmuyor. Hastaneler çalışanlarına gözle görünür semptomlar ortaya çıkmadan test yapmıyor. Türkiye’deki sağlık emekçilerinin şikayetleriyle büyük paralellikler gösteren bu durum nedeniyle ABD’li sağlık emekçileri seslerini yer yer sokak eylemleriyle duyurmaya çalışıyor.
Salgının patlak vermesiyle ilk gözlemlenen şey ABD’nin sağlık emekçilerini korumaktan aciz olduğuydu. Ancak salgının tüm ülkeyi baştan başa sardığı, Çin ve İtalya’dan fazla hastalık ve ölümlerin olduğu, hatta, artık günlük ölümlerin 2.000’i geçtiği ABD’de sağlıkçıları koruyucu önlemlerin alınamıyor olması emekçiler için kabul edilmez bir durum.
Sağlık emekçileri durumun ciddiyetini kamuoyuna göstermek için sonunda sokağa dökülmek zorunda kaldı. Şimdiye kadar alkışlar, demeçler, sosyal medyada paylaşımlarla tebrik edilen, takdir kazanan emekçiler kendi sağlıklarını hiçe sayarak, hatta ailelerini bile ölüme götürebilecek ihmaller altında çalıştıklarını göstermek istediler.
Geçtiğimiz hafta, 9 Nisan perşembe günü hemşireler, bakıcılar ve uzun dönemli hasta bakım evlerinin çalışanları bir gösteri düzenlediler.
Şikago şehrinde Stroger Hastanesi ve Cermak Cook Cezaevi hastanesindeki çalışan 100’den fazla sağlıkçı SEIU sendikasının örgütlülüğü altında protesto gösterisi yaptı. Protesto sırasında işçiler kendilerine yeterli Kişisel Korunma Gereçleri (KKG) verilmesini, ön safhalarda çalışan sağlıkçıların sürekli test edilmelerini sağlık fonlarına daha fazla kaynak aktarılmasını, ücretli hastalık sürelerinin uzatılmasını ve başka iyileştirmeler de talep ettiler.
“Eve gidip yüksek maaşlarla çalışamayanlarız biz”
Şikago’daki sendika liderlerinden Tyrone De’Andre Hawthorne verdiği demeçte, “Biz esas emekçileriz. Her gün haberlerde duyduğunuz emekçiler biziz işte. Yıllık yüzbinlerce dolarlık maaş alıp da şu an evinden çalışanlar gibi evlerimize gidip oradan çalışamayanlarız biz. O zaman, kahretsin, verin artık şu tehlike altında çalışma tazminatımızı” diye konuştu.
Daha önce de 1 Nisan’da aynı dileklerle sağlıkçılar gene sokaklara dökülmüşlerdi. O günkü protestoya da 15 hastane katılmış, hemşireler eldiven, gömlek, maske ve diğer gereçler istediklerini haykırmışlardı. O zamandan bu yana pek bir şeyin değişmediği ortada.
Her gün televizyona çıkan New York valisi Demokrat Partili Andrew Cuomo kavgayı sanki kişisel bir sürtüşmeymiş gibi kendisi ve Başkan Trump arasındaki anlaşmazlıklara çekerken, aynı zamanda kendisinin işçilere ne kadar maske ne kadar önlük dağıttığını ballandıra ballandıra anlatıyor. Yalnız bunda bir sorun var çünkü hangi işyerinden işçiler konuşursa konuşsun bunun yalan olduğunu ve kendilerinin en ufak bir yardım görmediklerini anlatıyorlar.
1 Nisan’daki gösteriyi ABD’nin en büyük, en yaygın ve 7 eyalette birimleri bulunan ve en zengin HCA özel hastanelerinde çalışan hemşirelerin de örgütlü olduğu NNU, Ulusal Hemşire Birliği Sendikası örgütlemişti. Sendikanın 10.000’den fazla üyesi bulunuyor.
Gösteride konuşan hasta bakıcı Kim Smith, “Hastalık bize de bulaştığı zaman biz etrafımızdakileri, hastaları, hastane çalışanlarını, ve hatta kendi ailelerimizi de hasta edebileceğimiz için çok tehlikeli oluyoruz” demişti.
Kaliforniya eyaletindeki Oakland’da çalışan bir hemşire, “Bizde Kişisel Koruyucu Gereçleri hiç mi hiç yok” diyor.
Gene Kaliforniya’nın Auburn şehrindeki bir başka hemşire, “Solunum sorunları olan bir hastam vardı ve solunum cihazına gerek duyuldu, ama bu hastaya solunum cihazını veremedik çünkü bunu bağlayacak olan solunum terapistinin koruyucu maskesi, eldiveni ve önlüğü yoktu” diyor.
Özel HCA hastanelerinde şu anda sadece hemşirelerin %7’si yeterli Kişisel Korunma Gereçlerine sahip olduğunu söylüyor. Bu oran devlet hastanelerinde %19. Gene aynı özel hastanelerde N95 standartlı maskelere sadece %35 hemşirenin ulaşım olanağı var. Aynı olanak devlet hastanelerinde %52’ye çıkıyor.
“Gözle görünür semptomlar çıkmadan test etmiyorlar”
Common Dreams sitesine bir makale yazan hemşire Amy Silverman, hemşirelere “madenlerdeki kanaryalar” adını takıyor. Bilindiği gibi madenlerde grizu gazının varlığını test etmek için kanaryalar götürülür ve gaz varsa kanaryalar ilk ölenler olur.
Hemşire sendikasının başkanı Jean Ross, “ABD içindeki en zengin hastane şirketinin sağlık emekçilerinin hayatlarına bu kadar ilgisiz kalması düşünülemez ve alçakça bir harekettir” diyor.
Yazdığı makalede Amy Silverman, “Doğruyu bilmek hakkınızdır. Binlerce sağlık emekçisi hastalanmış durumda. Bazıları ölüyor, bilmediğimiz kadarı kritik durumda ve hastalığı tanımlayacak testler bulunmuyor. Hastaneler çalışanlarını gözle görünür semptomlar ortaya çıkmadan test etmiyorlar. Ama hepimiz biliyoruz ki bulaşma kaynakları sadece acil bölümlerinde olmamaktadır. Hastaneler bütün işçilerini testten geçirmek zorundalardır. Hatta Beyaz Saray bile bunu desteklediğini gösteren demeçlerle çıkıyor, diyor ki, her isteyen her istediği zaman test edilebilir. Ama olanlar bunun tam tersidir. Biz hastalığı kendi sağlık sistemimiz, ailelerimiz ve cemaatlerimiz aracılığıyla yayıyoruz” diyor.
New York’ta da durum farklı değil. Bir hafta kadar önce sokağa çıkmak zorunda kalan hemşireler New York’ta da aynı sorunlarla bocaladıklarını bildirmişlerdi.
New York’un yerel belediyesinin sahibi olduğu Jacobi Hastanesi önünde biriken hemşireler bir basın toplantısı yapmış, koronavirüsten hayatını kaybeden baş hemşire Kious Kelly’yi anarak kendilerine Kişisel Korunma Gereçleri verilmediğinden şikayetçi olmuşlardı.