Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınlar İstanbul Kadıköy’de Büyük Kadın Buluşması’nda bir araya gelerek Kadıköy İskele Meydan’da buluştu.Binelerce kadın miting için Süreyya Operası ve Boğa önünde buluşarak İskele Meydanı’na doğru yürüdü. Kadınlar yürüyüş esnasında, “Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması” sloganları attı. Kadınlar gruplar hâlinde miting alanına girmeye başlarken kırmızı, sarı ve yeşil renkte şallar alana alınmadı. LGBTİ’lerin konuşmasına polis müdahale ederken, tutsak kadınların cezaevinden gelen mektupları okundu. Basın açıklamasının okunmasının ardından kadınlar polis tarafından gözaltına alınmaya başladı, gözaltıların nedeninin Trans Pride adına yapılan konuşma olduğu ifade edildi, kadınlar “Nefrete inat, yaşasın hayat” sloganları attı. En az 24 kadın gözaltına alındı.
Kadınların miting alanında toplanmasıyla beraber konuşmalara başlandı. İlk olarak Barış Annesi Rewşan Döner konuştu. Döner’in ardından, tek tek katledilen kadınların isimleri okundu, “kadın cinayetleri politiktir” denildi.
‘Güvenceli iş istiyoruz’
Hakları için mücadele eden TKIS Blinds işçileri konuşamalardan önce Ekmek ve Gül’e konuştu, “Yasaksız grev, barajsız sendika ve insanca yaşam için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
‘Esnek çalışma kadına müjde değil’
Platform adına ortak basın açıklamasını Devrim Edapali ve Hazan İlik okudu. Açıklamada iktidarın aile yılı ilanıyla birlikte kadınların ev içi ve bakım yükünü artırdığı, bununla birlikte iş hayatında da esnek ve düşük ücretle çalıştırmanın yaygınlaştırılmaya başlandığının altı çizildi. 10. Yargı Paketiyle birlikte kadınların ve LGBTİ’lerin yaşamlarının kısıtlanmasının hedeflendiği belirtilen açıklamada kadın ve LGBTİ’lerin mücadelesinin de engellenmeye çalışıldığı belirtildi.
‘Aile yılı’ kapsamında kadınlara ‘müjde’ diye duyurdukları esnek çalışmanın, gerçekte erkeğe bağımlılık, sosyal güvencesizlik, ücretlerin ‘harçlık, katkı’ diyerek düşürülmesi, sendika hakkının gaspı, işsizlik, yoksulluk ve şiddete daha açık hale gelmek anlamına geldiği belirtilen açıklamada, “TTL Tütün, Digel Tekstil, TKIS Blind, Sunel Tütün, Askaynak (Kaynak Tekniği), Temel Conta, Chinatool, Hitachi, Polonez, Çelikaslan, Hepsijet’te çalışan ve daha birçok işçi kadına adeta kölelik koşulları dayatılıyor. Havalandırma sisteminin olmaması nedeniyle zehirli havayı soluyor, yazın kavurucu sıcaklıkta, kışın ise donacak kadar soğukta çalışmak zorunda kalıyorlar. Tuvaletler sıklıkla kilitli, kadın işçilere ya hiç içme suyu verilmiyor ya da sadece bir yudum su sunuluyor. Kadınlar bayılana kadar bant başında fazla mesaiye bırakılıyor, taciz, hakaret ve baskılar ise günlük ve sıradan olaylar haline geliyor. Tüm bu insanlık dışı koşullara karşı başlayan direnişlerin en ön saflarında kadın işçiler duruyor, mücadelenin en önünde duruyor. Eşit işe eşit ücret, güvenceli çalışma, sendikal hak ve özgürlüklerimiz için birlikte mücaleye” denildi.
‘Doğurun’ naraları kadın sağlığına tehdit’
İktidarın nüfus artırma politikalarının ucuz iş gücünü artırmayı hedeflediği ifade edilirken çocukların gelişimi ve korunması için var olan mekanizmaların yok edildiği söylendi.
Bu politikalarla birlikte doğum kontrolü, kürtaj ve aile planlaması gibi temel hakların hedef alındığının söylediği açıklamada, Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi kurumlar eliyle kadınların sağlığının tehlikeye atıldığı vurgulandı.
Açıklamada geçtiğimiz günlerde gazeteciler, LGBTİ aktivistleri, sendikacılar, siyasi parti üyeleri ve yöneticilerinin tutuklanma süreci hatırlatılarak “Bugüne kadar bu alanları birlikte doldurduğumuz, kadınların kurtuluş mücadelesinin parçası olmuş 16 kadın arkadaşımızın ardından 19 kadın arkadaşımız daha iktidarın elinde sopaya dönüşen yargı tarafından alıkonuldu, tutuklandı. 8 Mart çağrılı buluşmalar kolluk kuvvetlerinin ablukası altında gerçekleşiyor, kadınların mücadelesi baskı altına alınmak isteniyor. Kadın hareketinden yol arkadaşlarımızı sorgusuz sualsiz tutuklayan yargı, Pınar Gültekin’in katilini, canavarca hisle öldürme suçundan kurtarmaya çalışıyor!” denildi.
‘Kadın cinayetlerinde fail iktidar’
Kadın cinayetlerinin yoğunlukla birlikte oldukları erkekler tarafından öldürüldüğü hatırlatılan açıklamada iktidarın bosanmalarda arabuluculuk tartışmalarını artırarak sürdürdüğüne, 6284 sayılı Kanun’un hedefe konulduğuna vurgu yapıldı. Bu politikaların sonucu olarak 2024 yılında 394 kadının öldürüldüğü belirtilen açıklamada, “İktidarın baskı ve korku aracı haline getirdiği yargı, kadınları katledenler için adeta can simidi oluyor. Kabul etmiyoruz!” denildi.
Kadınlar barışı savunuyor
Açıklamada, emperyalist çıkarlarla sürdürülen savaşların büyük yıkıma neden olduğu ifade edildi. Ancak kadınların haklarını ve kazanımlarını savaşa karşı savunduğu ifade edilerek, ” Filistin, Irak, Suriye, İran ve Rojava’daki kadınlarla dayanışmamızı güçlendiriyoruz. Kadınlara ve çocuklara yönelik katliamlara karşı, başta kadınlar olmak üzere tüm halkların savaşa karşı eşit, özgür ve bir arada yaşama taleplerini savunuyoruz. Kadınların özgürlüğünü temel alan, Ortadoğu’da barış, Türkiye’de demokrasi için sesimizi yükseltiyoruz” denildi.
Açıklama sonlanırken, “Polonez’de direniş alanına kurulan polis barikatlarını yıkan işçi kadınlar biziz. Chinatool’da insanca bir ücret mücadelesinin en önünde durarak haklarını kazanan kadınlar biziz. Ayşenur ve İkbal için kadın cinayetlerine karşı binlerle kampüsleri dolduranlar biziz. Yunanistan’da, İspanya’da, Sırbistan’da ve tüm Ortadoğu’da meydanları dolduran biziz. Kadınlara dönük baskı ve saldırılara rağmen direnen kadınlar ışığımız olmaya devam ediyor. Umudu büyütecek olan da biz kadınlar olacağız, bizim örgütlü mücadelemiz olacak!” denildi. Kadınlar bu yılın aile yılı değil, kadınların mücadele yılı olacağının sözünü vererek açıklamayı sonlandırdı.
Tutuklu kadınlar: ‘Kadın mücadelemiz yargılanıyor’
Bakırköy Cezaevinde tutulan Ece Yıldız Karabacak, Özlem Feza Sezer Bayram, Aynur Cengiz, Ayşe Bengi Çelik, Dilek Pos, Kardelen Taş, Melek Kızılca Ok, Şengül Erdoğan, Ayşe Panuş, İlknur Menengeç, Elif Akgül, Zeyfu Fakir, Alya Akkuş, Esengül Demir, Pınar Aydınlar, Saime Oğuzhan, Sema Barbaros, Semiha Şahin, Berfin Azdal’ın mektubu ise şöyle:
“Kadınların eşitlik mücadelesinin gözbebeği, yolumuza ışık tutan günümüz: 8 Mart. Dünyanın pek çok ülkesinde mücadele edenler bugün farklı dillerde ama aynı taleplerle, aynı tonlarda atıyor sloganlarını: Eşitlik, Özgürlük, Barış! Hepimize rehber bir yol arkadaşlığını tarihler boyu bize taşıyan, 8 Mart’ı yaratan ve bugünlere getiren kadınlara selam olsun.
Bugün fabrikalarda, iş yerlerinde güvencesizliğe karşı emeğine sahip çıkan, deresine, nehrine, yaşam alanlarında talana, yıkıma karşı duran, cinayetlere ve şiddete karşı soluksuz mücadele eden, barbarlığa, savaşa ‘hayır’ diyen kadınlar, sizinle güçlüyüz.
Bugün yüzlerceniz alanları, Kadıköy sokaklarını doldururken bizler diğer yıllardan farklı olarak cezaevinden sesleniyoruz size. Bunun tesadüf olduğunu düşünmüyoruz. Yan yana olmamız bu yıl bilerek ve isteyerek engellendi. Kadın cinayetlerine, şiddete, emek sömürüsüne ve savaşa karşı sesimiz daha güçlü çıkmasın diye kadınlar hedef alındı, kadın mücadelemiz bu davada yargılandı, yargılanıyor: Çoğumuzun dosyasında kadın platformları, meclisleri, kurultayları var. Bunlar boşuna yazılmadı.
Kadınların eşit ve özgür bir yarını kurmak için direnci, umudu, coşkusu, ısrarı, çabası biliniyor ve engellenmek isteniyor.
Farkındayız. Bu farkındalıkla öfkeliyiz. Ama sevgili kadınlar emin olun öfkemiz mücadeleye, öfkemiz dayanışmaya dönüşüyor. Burada bir aradayız. Güçlüyüz. Tabii ki burada da kendi 8 Mart programımızı hazırlıyoruz. Coşkunuza ortağız. Bugün alanı dolduran tüm kadınları tek tek kucaklıyoruz.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Jin Jiyan Azadi!
Susmuyoruz!”
‘İsyanımız var’
Silivri’de tutulan Tanya Kara ise mektubunda şöyle yazdı: “Hapishanelerde, sokaklarda, meydanlarda, üniversitelerde direnen, mücadele eden, erkek egemenliğe karşı isyanı yükselten kadınlar olarak son derece dirençliyiz. Kadın düşmanı faşist rejimin bütün saldırılarının odağında biz kadınlar varız. Haklarımıza, hayatlarımıza, bedenlerimize, özgürlüğümüze karşı her saldırıya direnerek yanıt veriyoruz. Çünkü tarihin her kesitinde kadınlar büyük mücadeleler ve direnişlerle yolu açtı. Kadın özgürlük mücadelemizin önderlerinden Rosa Luxemburg’un ‘Vardık, varız, var olacağız!’ sözündeki isyan ve mücadele kararlılığı buluşturdu bizleri. 2025 yılını ‘aile yılı’ ilan edenlere, LGBTİ+’ların varlığına tahammül edemeyenlere, kadın cinayetlerini meşrulaştıranlara, işçi ve emekçi kadınların emeğini sömürenlere karşı örgütlü mücadelemiz var! Kadın isyanımız var!”
Öfkemiz mücadeleye dönüşüyor
Konuşmalar devam ederken tutuklu olan kadınların cezaevinden gönderdikleri mektup okundu. Kadınlar mektubunda savaşa, şiddete, sömürüye karşı kadınların seslerinin daha fazla çıkmasının engellendigini söyledi. Tutuklu kadınların çoğunun dosyasında kadin kurultyalari olduğunu ifade eden kadınlar, “Emin olun öfkemiz, mücadeleye ve dayanışmaya dönüşüyor. Coskunuza ortağız. Yaşasın kadın dayanışması” dedi.
LGBTİ’Lere müdahale
Konuşmalar sürerken, polisler LGBTİ bayrağı açılmasına engel oldu, LGBTİ’lerin konuşma yapmasına izin verilmedi. LGBTİ’lerin maruz kaldığı baskı ve şiddete ilişkin Trans Pride adına söz alan Defne; alana gökkuşağı sembollü hiçbir şeyin alınmadığını söyleyerek “Yıllardır LGBTİ+ varoluşunuza karşı savaş altında olan, Bornova Sokak’ta, Bayram Sokak’ta trans kadınları yerinden iktidar bugün de bizi hedef göstermeye devam ediyor” dedi. Açıklamaya devam edilirken polis müdahale ederek konuşmayı böldü ve gökkuşağı bayrağının açılmasına engel olmaya çalıştı.
Eylemden önce 9 kadın gözaltına alındı
Alana doğru süren yürüyüşlerde Sosyalist Kadın Hareketi ve Özgür Üniversite Hareketi’nden 4 kadın olmak üzere en az 9 kadın gözaltına alındı. Gözaltılara tepki gösteren kadınlar miting alanında, “Gözaltılar serbest bırakılana kadar mücadeleye devam!” sloganları atıldı.