Yüzlerce kadın ve LGBTİ+, 8 Mart Kadın Platformu’nun çağrısıyla ve “Soracak hesabımız, yeniyi kuracak gücümüz var” şiarıyla Kadıköy’deydi.
Aralarında Sosyalist Kadın Hareketi (SKH), Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Yeni Demokrat Kadın (YDK), Kadın Meclisleri, Kadınların Kurtuluşu, Emekçi Kadınlar (EKA)’ın bulunduğu birçok kadın örgütü alana yürüyüş yaparak geldi.
Kadınlar, yürüyüş boyunca ve alanda “Kadınlar sokağa özgürleşmeye”, “Jin, jiyan, azadi”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganlarını attı.
Kadınlar, depremde on binlerce insanın katledilmesinin, hayatta kalanlara dönük en temel gereksinimlerin dahi sağlanmamasının sorumlusunun devlet olduğuna işaret ederek, polisin tüm engelleme çabalarına karşın, “Katil devlet hesap verecek” ve “Hükümet istifa” diye haykırdı. Asla susmayacaklarını ve itaat etmeyeceklerini vurgulayan kadınlar, “Devlet nerede diye sormaya devam edeceğiz” dedi.
#Canlı – Kadıköy | 8 Mart Kadın Platformu: “Soracak hesabımız, yeni yeniyi kuracak gücümüz var!” https://t.co/L1uCW9atfm
— direnişteyiz (@direnisteyizorg) March 5, 2023
“Erkek adalet değil gerçek adalet”
İktidarın kadınlardan korktuğunu dile getiren kadınlar, “Korkmakta haklılar çünkü kadınlar onların tüm şiddetine rağmen, öfkesine, nefretine rağmen sokaktalar ve birbirimizi yalnız bırakmaya hiç niyetimiz yok” ifadelerini kullandı. Kadınlar, Gülistan Doku, Aleyna Çakır, Duygu Deren, Nadira Kadirova, Yeldana Kaharman ve katledilen, kaybedilen tüm kadınlar için erkek adaleti değil gerçek adaletin mücadelesini vereceklerinin altını çizdi.
İran’da Mahsa Amini’nin katledilmesi sonrası başlayan ve molla rejimin tüm baskılarına rağmen kadınların öncülüğünde süren ayaklanmayı selamlayan kadınlar, Türkiye’den İran’a, rejime karşı çıktığı için katledilen, tutsak edilen, baskıya uğrayan tüm kadınlar için dayanışma ve mücadeleyi büyüteceklerinin sözünü verdi.
Basın açıklamasını platform adına Türkçe olarak Bilge Seçkin Çetinkaya, Kürtçe olarak Newroz Ünveren, Arapça olarak Sezen Ezer okudu.
“Öfkemiz ve isyanımızla bir aradayız”
Açıklamada “Erkek ve devlet şiddetine, kadın cinayetlerine, yoksulluğa, siyasal islama, savaşa, doğa olaylarının katliama dönüştürülmesine, rant ve talan siyasetine karşı öfkemiz ve isyanımızla bir aradayız!” ifadelerinin kullanıldığı basın açıklamasında “Bu yıl 8 Mart’a, kadın katliamlarının her gün arttığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilen binlerce kadının artan faturalar, barınma ve yaşam masraflarıyla açlığa terk edildiği, LGBTİ+lara yönelik şiddetin devlet eliyle körüklendiği, kadın işsizliğinin arttığı, savaş politikalarıyla militarizmin cesaretlendirildiği, göçmen kadınlara yönelik ırkçı saldırıların çoğaldığı koşullarda tüm bunlara karşı öfkemizle geldik. Depremde on binleri alınmayan önlemlerle enkaz altında katledenler, yüzbinlerce insanı göçük altında, göndermedikleri yardımlar sebebiyle ölüme terk etti” denildi.
“Erkek egemen sisteme itaat etmiyoruz”
Depremin ilk günlerinde adım atmayan devletin kadınlar deprem bölgelerindeki depremzede kadınlarla kurduğu dayanışma çalışmalarının engellenmeye çalıştığı ifade edilen açıklamada, “Biz bu saldırıları bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın kurumlarının kapatılmaya çalışılmasından, kadın kurumlarına ve iradesine atanan kayyımlardan, 25 Kasım’larda, 8 Mart’larda, 1 Mayıs’larda sokağa çıkan kadınların işkence edilerek gözaltına alınmasından tanıyoruz. Gerici politikalarla güçlendirilmiş aile yapısını dayatarak bizleri aileye sıkıştırmaya çalışanlar, kamusal yaşamdaki varlığımızı baskı altına alıyor. Tarikat ve cemaatler eliyle kadınların, çocukların yaşamlarını gerici bir kuşatma altına alanlar, depremzede çocuklarla ilgili “evlatlık edinilen depremzede çocuk ile evlenmekte bir sakınca yoktur” diyerek çocuk istismarının önünü açıyor. Deprem bölgesine psikolojik destek için ilahiyatçı gönderip, çadırlara okuldan önce kuran kursu açıyor. Yaşamlarımız üzerinde kurulan bu kuşatmayı, tarikat ve cemaatleri, sömürü ve şiddet yuvası olan her alanı reddediyoruz. Baskı ve zor yoluyla kadınları susturmaya çalışan erkek egemen sisteme, onun temsilcilerinden olan AKP iktidarına itaat etmiyoruz!” ifadelerine yer verildi.
“Bu düzenden hesap soruyoruz”
Kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği belirtilen açıklamada, “Her gün güvende olmayarak yaşamak zorunda kaldığımız evlerde, sokaklarda, çalışma alanlarında katlediliyoruz. Şüpheli kadın ölümlerinin arttığı, faillerin indirimle ve aklanarak mahkeme salonlarından yollandığı, etkin uygulanmayan koruma kararlarıyla kadınların ölümlerine davetiye çıkarıldığı bu düzende, yaşamını savunan kadınlar cezalandırılıyor. Katledilen kadınların, akıbeti bulunamamış kadınların öfkesiyle katillerden ve onları üreten, koruyan, cesaretlendiren bu düzenden hesap soruyoruz!” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın devamı şöyle;
Ekonomik krizin derinleştiği bu koşullarda, işten ilk çıkarılan biz kadınlar ve LGBTİ+lar oluyoruz. Kadın işsizliği rakamları son bir yılda çığ gibi artarken, güvencesiz, düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Ev içi emeğimiz daha da görünmez kılınıyor, mutfağın tüm yükü bize yükleniyor. Bu yük deprem bölgelerinde yaşamı yeniden inşa etmek için mücadele eden kadınlarda çok daha ağır; yemek yapma, çocukların bakımı, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımı, temizlik gibi birçok ağır işi çok daha kötü koşullarda üstlenmek zorunda kalıyoruz. Kadın sağlığının en temel ihtiyaçları olan ped, HPV aşısı, tampon ve tüm hijyen ürünleri bizler için ulaşılamaz hale geldi. Barınma sorununun artan kiralarla en temel yaşamsal sorunlarımızdan olduğu bugünlerde, bizim emeğimizden çalarak zenginleşen bir avuç sermayedar sefa içinde yaşarken, milyonlarca kadını sömüren bu sistemin içine mahkum ve mecbur bırakmaya çalışıyor. Biz kadınlar bizlere dayatılan bu yaşama mecbur değiliz.
İktidarın savaş politikaları depremde bile durmazken militarizm, milliyetçilik ve cinsiyetçilik ile kurulu bir yaşamı bizlere dayatıyorlar. Devlet halkın kayıplarına olan öfkesinin üzerini göçmen ve mülteci nefretiyle örtmeye çalışıyor, yağmacı denilerek insanlar devlet eliyle katlediliyor.
Deprem bölgesinde tek dille enkaz alanlarına seslenen AFAD’a cevap veremeyen insanlar bir kez daha anadilde kamusal hizmetin hayati olduğunu gösterdi bizlere. Tekçiliğe karşı kadınların çoklu dayanışmasını engelleyenler, savaşın karşısında özgür, eşit bir dünya için mücadele eden kadınlara biat ettirmek istiyor. Kadın mücadelemizdeki yol arkadaşlarımız devlet eliyle planlanmış saldırılarla katlediliyor. Hapishanelerde ve gözaltılarda çıplak aramalar yapılarak işkence normalleştirilmek isteniyor, infaz yakmalarla kadınların özgürlüğü engelleniyor. Biz kadınlar biat etmedik, etmeyeceğiz.
Aylardır gerici Molla rejimine karşı özgürlük mücadelesi veren İranlı kadınların isyanına buradan ses veriyoruz, Afganistan’da Taliban’a karşı yaşamı savunan kadınlarlayız, Suriye’de depremde yaşamını kaybetmiş kadınları anarak depremden etkilenenleri kadın dayanışmamızla selamlıyoruz. Dünyanın her yerinde yaşamı, özgürlüğü için mücadele eden kadınlarla uluslararası kadın dayanışmamızı büyütüyoruz. Kadın dayanışmamız sınır tanımaz!
Biliyoruz, 8 Mart 1857’de New York’ta dokuma işçisi kadınları fabrikaya kilitleyerek katledenler ile, bugün depremde halkı göçük altlarında ölüme terk edenler, bankaların para kasalarını çıkarmak için vinç yollayanlar, halkın emeğinden çalarak halka çadır satanlar aynı sermaye egemenliğidir. Hayatlarımızı yok sayan erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, tek güvencemiz birlikteliğimizdir. Bugün burada kentlerimizi yeniden dayanışma ile inşa etmek için isyanımızla, öfkemizle bir aradayız. Biz kadınlar, şiddetin ve sömürünün olmadığı eşit ve özgür bir yaşamı birlikte mücadelemizle kuracağız. Yeniyi biz kuracağız. Yaşamlarımızı bizler savunacağız. Yaşasın kadın dayanışması!