18 C
İstanbul
4 Mayıs Pazar, 2025
spot_img

6 yılın ardından Gezi Direnişi yargılanmak isteniyor: 1. gün

Gezi Direnişi’nden 6 yıl sonra açılan dava bugün başladı. 16 kişinin yargılandığı davada Taksim Dayanışması’nın üyeleri “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiasıyla yargılanıyor. Davanın ilk duruşması yarın saat 10.00’dan itibaren devam edecek.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 657 sayfalık iddianame ile, Osman Kavala, Ali Hakan Altınay, Ayşe Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater Utku, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekci, Memet Ali Alabora, Mine Özerden, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu ve Yiğit Ali Ekmekçi yargılanıyor.

Siyasi parti temsilcileri, kitle örgütleri temsilcileri, meslek odaları temsilcileri ve milletvekillerinin aralarında olduğu yüzlerce kişi Silivri’de buluştu. Davayı takip etmek için duruşma salonuna girmek isteyen insanlar uzun kuyruklar oluşturdu.

Taksim Dayanışması, jandarmanın engellemesine rağmen basın açıklaması yaparak, “Bu ülkenin özgürlük umudu Gezi’nin kirletilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

Kavala: ‘Fantastik bir iddianame ile karşı karşıyayız’

Osman Kavala’nın avukatı İlkan Koyuncu’nun konuşmasının ardından Kavala savunmasına başladı ve şunları söyledi:

“Fantastik bir iddianame ile karşı karşıyayız. Hayatımın hiçbir safhasında özgür seçimler dışında bir yöntemle hükümet değişikliğini savunmadım, yer almadım.”

Çeşitli STK’lerin kuruluşunda ve faaliyetlerinde yer aldım. Ülkemizin Avrupa demokrasisinin parçası olması, yargıdan kaynaklı sorunların ortadan kalkması için mücadele ettim. Bunun için Ergenekon ve Balyoz süreçlerini eleştiren yazılar kaleme aldım ve hiçbir cemaate dahil olmadım.

Tüm faaliyetlerim şeffaftır. Bilgisayarlarımda ve telefonumda silinenler de dahil olmak üzere illegal hiçbir bulgu yoktur. Savcı sorgumdan önce zaten benim suçlu olduğuma karar vermişti.

Bir kalkışma planı hazırladığıma ya da böyle bir organizasyona dahil olduğuma dair tek bir delil yok. Kalkışma planı ve eylemini hangi örgüt adına yürüttüğüme dair iddianamede bir saptama dahi yok.

İddianamede suçlananların benden talimat aldıklarına, bu talimatlar uyarınca eylem yaptığı söylenmesine rağmen bu suçlamalara dair tek bir delil yok. Sanıkların bazıları ile yürüttüğümüz STK faaliyetleri nedeniyle tanışıklığımız var. Hiçbiri, benden bir talimat alarak eylem yapacak kişiler değiller.

İddianameye kaynaklık eden soruşturma ve dinlemeler yoluyla elde edilen konuşmaları delil diye değerlendirenler ve bunu yönde rapor hazırlayanlar FETÖ suçlamasıyla tutuklanan ya da ihraç edilen yargı mensupları ve polislerdir.

Somut delil olmadan kişileri suçlamak ve tutuklamak cemaat yöntemleridir ve şimdikiler de aynısının yapmışlardır. Gezi’yi benim aracılığımla Soros’un finanse ettiği iddia edilmekte ama MASAK taporlarının da ortaya koyduğu üzere bu yönde bir delil ortaya konulamamıştır.

Anadolu Kültür’ün tüm hesapları şeffaftır ve hepsi kültür faaliyetlerinin fonlanmasına dairdir. Dava dosyasında haklarında herhangi bir suçlama yöneltilen kişilere dair bir para aktarımı olmadığına yönelik raporlar mevcuttur.

Gezi’yi finanse ettğim yönünde tek bir delil yokken, MASAK raporları bunları tespit etmişken tutukluluğumuz devam etti. Hangi delile dayanarak bu oldu?”

Faaliyetlerimizin demokrasiyi güçlendiren meşru sivil toplum faaliyetleri olduğuna inanıyorum. Bugüne dek Gezi Parkı’nın park olarak kalması hükümetin park ve bahçelerin artırılması politikasına da uygundur. Gezi olayları sırasında yer alan yüzbinlerce kişiden farkım olmadığını belirtir tahliyemi ve beraatimi talep ederim.”

Aksakoğlu: ‘Herkes bu iddianameden suç çıkmayacağını biliyor’

Osman Kavala’nın ardından Yiğit Aksakoğlu savunma yaptı.

“Tutuklu olarak bu anı 7 aydır bekliyorum. Ben sivil toplum ve sosyal politikalar alanında çalışma yapan yayınlar hazırlayan bir sivil toplumcuyum. İddianamede tarafıma yönlendirilen suçlamalar temelden yoksun ve faaliyetlerime ters düşecek nitelikte.

“Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31’i girmiş iddianameye. Şubat 2013’te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş.

“İddianameye içeriği konulan görüşmeler park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi’nin 2011’de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok.

“İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi’ye gittiğime dair bile bir delil yok.

“Gezi’de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutuklu yargılanıyorum?

“İddianamede tek bir doğru unsur var, sayfa numaraları… Bu da iddianamenin özenini gösteriyor. Bu iddianamedeki herkes, hatta dünyadaki birçok insan bu iddianameden suç çıkmayacağını biliyor.

“Ben sadece yasal değil, meşru bir şekilde STK yönettim. Bu iddianame, Türkiye’de zaten can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışmasıdır. Bu dava sadece benimle, Gezi ile değil, hukukla yurttaş arasında örülen duvarla ilgili. Vereceğiniz karar bu duvarı yıkmayacak; duvara bir taş daha ekleyecek ya da eksiltecek.

“Ben temel haklarıma erişmek istiyorum. Kaçmak ya da delil karartmak için değil. Okullarında son üç günü kalan çocuklarımı okula bırakabilmek için, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum.”

Aksakoğlu’nun savunmasının ardından mahkeme başkanı Utku Ercan, duruşmaya saat 14.15’e kadar ara verdi.

Yapıcı: ‘Devrim sözünün ne kadar güzel olduğunu bilseydiniz…’

Aranın ardından Mücella Yapıcı’nın savunması ile devam etti.

“Benim buraya aynı suçtan 2. kez gelişim. Yalnız hakkımda geçen yargılanmada düzenlenen iddianamenin yeni versiyonundan biraz bahsedeceğim.

FETÖ savcılarının hazırladığı iddianamenin yeni versiyonuna göre Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırma, görevini yaptırmama, nitelikli yağma, ibadethanelere zarar, 2863 sayılı kültür varlıklarını koruma kanununa muhalefetten yargılanmam isteniyor.

Gezi Direnişi başlamadan önce dosyadaki isimlerle irtibat kurduğum ve faaliyet yürüttüğüm iddia ediliyor.

Evet bazıları arkadaşlarımın çocukları. Ve bu iddianamede Murat Pabuç isimli şahıs hakkımda bir şeyler söylemiş. Murat Pabuç kimdir, akli dengesi yerinde midir? “Benim akli dengem olmadığı için bu ifadelerime yer verilmemelidir” demiş bir şahıs bu Murat Pabuç.

“Benim buraya bu konuda aynı suçtan ikinci gelişim. Geçen iddianameden ve onun dayalı olduğu fezlekeden bahsedeceğim. FETÖ savcılarının hazırladığı iddianamenin yeni versiyonu olan son iddianameye göre bendeniz darbeye teşebbüs ve daha birçok suçlama var. Bunların en komiği Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet ettiğim iddiası; 40 yıllık meslek hayatımda bu gülünç bir suç, gülünç bir iddia.

İddianamede yer alan telefon konuşmalarımda ‘Devrim yapacağız’ dediğim suçlama konusu yapılmış. Ben 68 kuşağındanım ve devrim sözünün ne kadar güzel olduğunu bilseydiniz siz de kullanırdınız.

İddianamede beyanlarına yer verilen Murat Pabuç kimdir? Akli yeterliliği var mıdır? Kendisi olmadığını açıkladı ama iddiaları suçlama konusu yapılmış.

Osman Kavala’ya kızgınım. Kendisini zengin biliyorduk. Gezi’ye üç beş plastik masa sandalye göndermiş iddianameye göre, mahalledeki Ayşe hanım bile tencerelerce zeytinyağlı yaptı gönderdi.

Biber gazından etkilenmemek için kullandığımız malzemeler öyle özel şeyler değildi. Gaz maskesi, talcid vs. Siz de Gezi’ye geldiyseniz (mahkeme heyetine) görmüşsünüzdür.

Benim fıtratım şakacılıktır, gelin görün ki telefonda yaptığım şakaların hepsi iddianamede yer almış bu gayriciddilik için ben sizden özür dilerim.

Bana suçlama olarak yöneltilen her şey benim mesleki sorumluluğum ve görevimdir. Eğer bunları yerine getirmezsem vatan haini olurum.

Beş yıl önce aralarında bulunduğum 26 kişi hakkında dava açılmıştı aynı suçtan. Gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmekten suçlandık ilkinde ve darbecilik suçlaması yoktu. Beş yıl sonra aynı fezleke ve aynı sözde delillerle bu kez de örgüt ve darbecilik suçu yöneltilmiş.

İddianamede FETÖ ile işbirliğinden bahsediyor ama soruşturmayı FETÖ’cü dediğiniz yargı mensupları başlatmış.

Gezide şiddet varmış algısı oluşturmaya çalıştığımız söyleniyor. Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Cömert, Medeni Yıldırım öldürülenlerin (tamamının adını saydı…) bu insanlar kalp krizinden mi öldü?

Her şeyle suçlanmışız hiçbir delil ortaya konmamış. Ben buraya iddianame hakkındaki suçlamalarımı yöneltmek üzere geldim.

Hükümeti istifaya zorlamışız, bütün partiler hükümeti istifaya zorluyor.

Aynı dosya içeriğiyle açılmış ilk davada beraat ettim ve kesinleşti. Savcılık itiraz dahi etmedi. Şimdi aynı içerikle aynı sözde delillerle açılmış bu davada müebbetle yargılanıyorum. Ben size sorayım; ne yapayım?

Bu iddianameye karşı savunmam şudur: İnsanlar sahip oldukları hakları kullanmaları nedeniyle suçlanamaz. Dayanışma görevdir suç değildir. Suçlamaların hiçbiri hukuki değildir. Evrensel hukuka da doğal hukuka da adalete de aykırıdır.

İlk iddianamede suç örgütü, ikinci iddianamede de darbeye teşebbüsle suçlanan Taksim Dayanışması, hukuksuz imar planlarına karşı çalışan meşru bir platformdur. Meslek odaları tarafından dava açtık ve idare mahkemesi tarafından haklı bulunduk. Ne yazık ki hukuka rağmen bu proje uygulanmaya devam etmiştir.

Biz örgüt kurmak yanda olmak için değil dayanışmak ve doğal haklarımızı kullanmak için bir araya geldik. Dayanışmak için bir araya geldiğimize yönelik suçlamalar hukuki değildir. Dayanışma güzeldir.

Hayatımızı kurtarmak için bile olsa tek bir şiddete başvurmadık. Son derece sağduyulu ve barışçıldık. Bu süreçte uygulanan polis şiddeti, başta Erdoğan olmak üzere merkezi yöneticilerin kışkırtıcı söylemleri olayların büyümesine neden oldu.

Türkiye’de gelişen demokratik tepkiler, gaz bombaları, plastik mermi gibi şiddetle karşılandı. Onlarca genç insan kafa travması geçirdi. Ben de bu yaşımda çıplak arandım. Niye? Ben sadece mesleğimin gereğini yaptım.

Hükümet istifa demek suç değildir. Bu kadar çok şiddet uygulayan hükümetler kendiliğinden istifa ederler. O günleri de göreceğiz elbet.

Tüm suçlamaları kendim için ve tüm arkadaşlarım için reddediyorum. Kent suçlarına karşı çıkmak, dayanışmak suç değildir.

Gezi bizim yarınımızdır, çocuklarımızın aydınlık geleceği için umut fişeğidir. Taksim Dayanışması görev aldıysa onur duyarım. Bu anlattıklarım ilk savunmamdan, bu kadar haklıyken. Kamusal bir görevim varken neden gazeteci oldum?

Şimdi bir de hükümeti devirmeye teşebbüsten yargılanıyorum. O günden bugüne yapılan tüm çağrılar alenidir.

Asıl suçluların hesap vermesi gerekirken, sağduyu çağrısı yapan, şiddet ortamının bitmesi için çaba gösteren Taksim Dayanışması temsilcilerinin hukuksuz bir şekilde yargılanması kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır.

Devlet bizimle değil, göz göre göre çocuklarımızı öldüren katillerle ilgilenmelidir, işkenceler uygulayanlarla ilgilenmelidir. Taksim Dayanışması’nın hiçbir hukuki, ahlaki boyutu olmayan; gayriciddi iddianamelerle yargılanması değil; çocuklarımızın ölümüne sebep olanların, polis şiddetini ‘destan yazmak’ olarak adlandıranların, dönemin valilerinin, bakanlarının yargılanması gerekmektedir.

“2015’teki davada yaptığım savunmanın aynısını yaptım. Yine dava açılırsa bu savunmayı tekrarlayacağım. Yaşamını yitirenlerin anısı önünde eğiliyorum, savunmam bundan ibarettir.”

Mater: ‘Bu iddianame hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir’

Gezi Parkı davası, tutuksuz yargılanan sinemacı ve gazeteci Çiğdem Mater’in savunmasıyla devam etti. “Film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum. Bunun dışında iddianamede hiç bir isnat yok” diyen Mater’in savunmasından satır başları şöyle:

“İddianamede toplam 43 defa adım geçiyor. İddianamede suçlamaya uyan eylemim konusunda delil yok”

“İddianame sadece hukuksuz biçimde elde edilmiş telefon dinlemelerinin yorumlanmasından ibaret suçlamalardan oluşuyor ve reddediyorum.”

“Gezi Parkı sadece şehirde nefes alabileceğimiz bir yer değil, deprem riski bulunan bir bölgedeki toplanma alanı aynı zamanda. Sadece parkın korunması için değil, bir sinemacı olarak gözlem yapabilmek için de oradaydım”

“İddianamede çektiğim iddia edilen film, ABD’li bir belgeselci tarafından çekilmiş bir filmin iki sahnesinde 1,5 dakika süreyle görüş beyan ederken görülüyorum. Bir film projemiz vardı, ama hiçbir zaman çekilemedi. İddianameye göre filmi çekmişim. İddianamede, film hakkında konuşmak üzere bir toplantıya dair telefon konuşmalarım var. Ama iddianameye göre filmi, filmin nasıl çekileceğine ne içereceğine dair yapılacak toplantıdan 15 gün önce çekmişim”

“Çekilmemiş bir film ve apartman sahanlığından çekilmiş bir fotoğraf ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorum. Üzerime atılı bütün suçlamaları reddediyorum”

“Yöneltilen suçlamalar tamamen tapelere dayanıyor. Osman Kavala eski işverenim olduğu için uzun telefon konuşmalarımız hayatın olağan akışına uygundur. Can Atalay  ile konuşmamız da hashtag yapmayı anlattığım bir konuşma. Saymadi, Nalcı ve Atalay ile yaptığım konuşma Gezi parkıyla alakalı olduğu düşünülerek ‘kıymetlendirilmiş’. Bu konuşmalar 19 Ocak’larda düzenlenen Hrant Dink anmasına dairdir.”

“Hakkımdaki suçlar hukuksuzca elde edilmiş telefon kayıtları, çekilmemiş bir film ve gazdan etkilenenlere gaviskon vermem. Bunlarla ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanmam yargı için de kabul edilmezdir.”

“Hiçbir delil olmadan hükümeti yıkmakla suçlanıyor olmam bir film olsaydı inandırıcı bulunmazdı. Bu iddianame hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Hakkımdaki bütün suçlamaları reddediyor, beraatimi  talep ediyorum.”

Altınay: ‘İddia makamı suçu kanıtlamadığı için…’

Çiğdem Mater’in savunmasının ardından duruşmaya ara verildi. Aranın ardından Anadolu Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hakan Altınay savunma yaptı.

“İddianamenin herhangi bir suçu ortaya koyduğu kanısında değilim. İddia makamı suçu kanıtlamadığı için sanırım benim suçsuzluğumu kanıtlamam gerekiyor. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor: Suçlamaları kesinlikle kabul etmiyorum” diyen Altınay, Açık Toplum Vakfı’nın yasal olduğunu da vurgulayarak, “Altında benim imzam olan hiçbir hibe kararı Gezi ile ilgili değildir. İddianamede anılan hibenin ne olduğunu öğrenmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Altınay, “Birçok kişinin almak için çok uğraştığı Green Kart’ı kendi iradesiyle reddeden biri olarak bu suçlamaları reddediyorum. Darbe yapmak gibi hevesim ya da niyetim hiç olmadı. Niyetim olmadığını nasıl kanıtlarım diye düşündüm. Yaptıklarımı anlatarak gösterebileceğimi düşünüyorum. Türkiye’de kaliteli eğitim oluşturulsun diye çalışıyorum, Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun kuruluşunda yer aldım. Fransız CB Sarkozy ‘TR Avrupalı değildir’ dediğinde, Avrupalı saygın insanları organize edip büyük bir gazetede buna cevap vermesini sağladım” dedi.

Altınay’ın savunmasının ardından ara verilen duruşmaya yarın saat 10.00’da devam edilecek.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN ŞUBAT SAYISI ÇIKTIspot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 222. SAYISI ÇIKTI!spot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,950AboneAbone Ol