HDP’nin tutuklu bir önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, G20 toplantısı ardından kendisine “terörist” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle her bir seçmeni için açtığı 1 kuruşluk tazminat davası reddedildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’nın Hamburg kentinde katıldığı G20 toplantısının ardından 8 Temmuz 2017’de düzenlediği basın toplantısında, Edirne F Tipi Cezaevi’nde 4 Kasım 2016’dan beri tutuklu olan HDP’nin bir önceki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili soruya, “Bu söylediğiniz kişi bir teröristtir” iddiasında bulunmuştu. Demirtaş’ın avukatları Sertaç Buluttekin ve Aygül Demirtaş Gökalp, Demirtaş’ın kişilik haklarına ve temsil ettiği 6 milyon 58 bin 489 seçmenin kişilik haklarına saldırdığı gerekçesiyle Erdoğan aleyhine her bir seçmen için 1 kuruşluk tazminat davası açtı. Diyarbakır 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın karar duruşması bugün görüldü. Duruşmaya Demirtaş’ın avukatı Sertaç Buluttekin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Sami Kabadayı katıldı.
‘ANAYASADA BÖYLE BİR GÖREV TANIMI YOKTUR’
Duruşmada ilk söz alan Demirtaş’ın avukatı Sertaç Buluttekin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müvekkili Demirtaş’ın kişilik haklarına yönelik sözleri devleti temsilen ve devlet yetkilisi olarak söylediğine dikkat çekerek, “Davalı taraf ısrarla dilekçede ve beyanlarında söylenen sözleri görevi gereği söylenen sözler olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda tartışılması gereken husus davalı tarafın böyle bir görevinin olup olmadığıdır. Cumhurbaşkanının görevlerini düzenleyen Anayasanın 104. maddesinde böyle bir görev tanımı yoktur. Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrası da tamda bu konuyu düzenler. ‘Anayasanın hükümlerinden hiç biri devlete veya kişilere anayasa ile tanınan temel hak ve hürriyetlerinin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş anlamda sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.’ Davalı taraf, bu hükmü ihlal ederek gerektiğinde Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen temel hakkı ihlal etmeyi cumhurbaşkanının görevlerinden biri olarak yorumlamaktadır” dedi.
‘SÖZLERİN HUKUKİ DAYANAĞI YOKTUR’
Anayasa’nın 38. Maddesindeki “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz” hükmü hatırlatan Buluttekin, “Davalı taraf Cumhurbaşkanı sıfatıyla ve cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğü sırada müvekkili suçlu saymıştır ve anayasaya ihlal etmiştir” diye kaydetti. Bulettekin, davalı Erdoğan’ın basın toplantısında kullandığı dil, öz, biçim, üslup, hedef ve amacın yönünden bakıldığında müvekkili Demirtaş’ın itibarına, saygınlığına ve manevi kişiliğine ait unsurları küçük düşürme ve aşağılama, aynı zamanda yanıltma amacıyla yapıldığı görüldüğünü kaydetti. Davalı tarafın müvekkili Demirtaş hakkındaki söylemlerinin hiç bir hukuki dayanağı olmadığını vurgulayan Buluttekin, “Davalı taraf müvekkili 53 kişinin katili olarak suçlarken müvekkil tek bir kişiyi öldürmekten veya öldürmeye azmettirmekten yargılanmamaktadır. Davalı benzer şekilde müvekkile karşı davaya konu kişilik haklarına saldırı niteliğindeki söylemlerini halen sonlandırmamıştır. Özelikle Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimlerde davalı taraf ve mensubu olduğu siyasi partinin diğer yetkilileri müvekkile karşı kişilik haklarını saldırı niteliğindeki sözlerine yoğun bir şekilde sürdürmüşlerdir. İlgili hukuki süreçler tarafımızca işletilmektedir” diye belirtti.
‘ADALET AYRIM GÖZETMEZ’
“Adalete olan inancı ölçmek aslında zor değildir” ifadesini kullanan Buluttekin, “Davalı müvekkil aleyhine söylediği sözleri kah görevi gereği kah ifade özgürlüğü kapsamında söylemiş olduğunu değerlendirirken diğer taraftan kıyaslanmayacak bir derecede kendisi aleyhine daha hafif söylemler için tazminat davaları açmakta ve Cumhurbaşkanına hakaretten şikayette bulunmaktadır. Merak ettiğimiz konu şudur ki, davalı taraf müvekkil aleyhine söylediği sözlerin aynısını veya benzerinin kendisine söylemesi halinde bu söylemleri de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirecek midir? Davalı pratikleri bu sorunun cevaplarını hiç de olumlu olmayacağını katı surette ortaya koymaktadır. Adalet mutlak olarak değil belki Anayasa’nın 10. maddesindeki tanımı ile hukuken, aklen ve vicdanen eşitlik gerektirir. Adalet benzer durumlar için Cumhurbaşkanı ve sıradan vatandaş için hiç bir ayrım gözetmez. Bu nedenle herkes insandır, kuldur. Biz davamızın sübuta ermesi nedeniyle davacı taraf olarak hukukun ve adalet değerinin gereği olarak davanın kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
ERDOĞAN’IN AVUKATININ SAVUNMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Sami Kabadayı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin “ifade özgürlüğü ” kapsamında olduğu yönündeki savunmalarını tekrar ettiklerini söyleyerek, “Keza müvekkilin dava konusu sözleri görevi sebebiyle beyan ettiği hususu da buraya eklemek istiyoruz. Görevi gereği hakaret eden bir kişinin ifade özgürlüğünden yaralanmaması beklenemez. Öte yandan davacı vekilin müvekkilin anayasayı ihlal ettiğine ilişkin beyanlarına katılmıyoruz. Davacı Selahattin Demirtaş ile ilgili davaya konu beyanlarının içeriğindeki olaylarla alakalı olan soruşturma ve kovuşturmaları vardır. Müvekkil tarafından belirtilen husus maddi olgulara da dayanan ve yargı aşamasında olan bir husustur. Nitekim müvekkile konuşması yargıda olduğunu belirtmek isteriz. Son olarak davacı vekilin adalete ilişkin beyanları mahkemenizi baskı altına almaya yönelik beyanlar olarak değerlendirdik. Davacı vekilin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı ile ilgili beyanları da dava ile alaka değildir. Davacı vekilin düşüncelerini yansıtmaktadır” dedi.
MAHKEMEDEN 2 KELİMELİK KARAR
Savunmaların ardından kararını açıklayan hakim, kararın gerekçesi en geç 1 ay içinde yazılmak üzere “davanın reddine” karar verdi. Mahkeme, karara karşı Antep Bölge Adliye Mahkemesi’ne itiraz açık olduğunu belirtti.
MA