14.7 C
İstanbul
28 Ekim Pazartesi, 2024
spot_img

6-7 Eylül Pogromu – Eren Keskin

Yaşadığımız coğrafyada, yerleşik resmi ideoloji ve resmi tarihin, topluma yanlış anlattığı, en acılı günlerden birinin yıl dönümündeyiz. 6-7 Eylül 1955 tarihinde İstanbul’da Hristiyan ve Musevi yurttaşlarımıza, onların canlarına, mallarına yönelik ırkçı bir kalkışma yaşandı. “Gizli bir el” bir anda yarattığı yalan bir haberle kitleleri harekete geçirdi. Kitleler kendilerine dayatılan yalan tarihi hiç sorgulamadan ırkçı dürtüleriyle saldırıya geçtiler.

İstanbul’da yaşayan Hristiyan ve Musevi yurttaşlarımıza ait dört binden fazla ev beş binden fazla iş yeri yakıldı, yıkıldı, yağmalandı, otuz yedi kişi öldürüldü, yüzlerce kadına tecavüz edildi, yetmiş üç kilise, yirmi altı okul ve bir sinagog yakıldı ve rahip Hrisantos Mantas acımasızca diri diri yakılarak katledildi. Aslında 6-7 Eylül olayları ne bir ilkti ne de ne yazık ki son oldu.

İttihat Terakki Partisi ve onun gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın 1915 yılında bir Türkleştirme politikasının, acımasız sonucu olarak uyguladığı soykırımın devamıydı 6-7 Eylül’de yaşananlar. Ermeni soykırımı sonrasında, Avrupalılara karşı göstermelik olarak açılan davada hazırlanan iddianamede Teşkilat-ı Mahsusa şöyle tanımlanıyordu: “Teşkilat-ı Mahsusa, adı altında meydana getirilen komiteden… Taşraya gönderdiği elemanlarından bazıları, reislerinin itaatkar ve işaretleri ve başka mahallerin İttihat ve Terakki murrahaslarıyla cemiyete yardım maksadıyla itaatkar ve boyun eğen bazı memurlarla, saflık ve cehaletle onlara iltihak eden miktarı pek çok olmayan bazı şahısların delalet ve yardımlarıyla, para ve mal yağması, ev ve ceset yakma, nüfus katliamı, ırza geçme, eziyet ve işkence gibi melanetleri yaptıkları…”

Bu tanımlar, savcılığın hazırladığı iddianamedeki resmi tanımlamalardı. Gerçi dava esas olarak sonuçsuz kalsa da devletin tetikçi örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın kimlerden oluşturulduğu ve onlara ne gibi suçlar işletildiği yargının ağzından açıklanıyordu. Teşkilat-ı Mahsusa geleneği hiç bitmedi, onun yerini Özel Harp Dairesi aldı ve 6-7 Eylül olayları da bizzat Özel Harp Dairesi eliyle gerçekleştirildi.

Bu gerçeği o tarihlerde Özel Harp Dairesi’nin başında bulunan Kemal Yamak, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na şöyle açıklıyordu:

“ -Sonra 6-7 Eylül olaylarını ele al.

-Pardon paşam anlamadım, 6-7 Eylül olayları mı?

-Tabii. 6-7 Eylül de bir özel harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı”

Yaşadığımız coğrafyada İttihat Terakki Cemiyeti’nin Türkleştirme politikası çerçevesinde yarattığı ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin de kurucu felsefesi olan resmi ideolojiyi anlamadan, hiçbir sorunu doğru değerlendirmek mümkün değildir. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki 1915 soykırımını, 6-7 Eylül olaylarını, Hrant Dink’in öldürülmesini, Kürdistan’da yaşanan katliamları, Rahip Santoro cinayetini ve benzeri tüm olayları gerçekleştiren, aynı zihniyettir. Farklı tetikçileri kullansalar da tarihleri farklı olsa da zihniyet aynı, Türk- İslam sentezci, ırkçı- militarist rejimdir.

Son Haberler

ÇOK OKUNANLAR

ÖZGÜR BİR DÜNYA İÇİN!

KALDIRAÇ DERGİSİ'NİN EKİM SAYISI ÇIKTIspot_img

ARTIK TELEGRAM'DAYIZ!

spot_img

DÜNYAYI İSTİYORUZ!

İŞÇİ GAZETESİ'NİN 218. SAYISI ÇIKTI!spot_img

Bizi takip edebilirsiniz

369BeğenenlerBeğen
851TakipçilerTakip Et
14,108TakipçilerTakip Et
1,920AboneAbone Ol