3 Temmuz’da görülen ikinci dalga (5 Mayıs’ta yapılan) ev baskınlarıyla gözaltına alınıp tutuklananların ilk duruşmasında tutuklu 8 kişinin tamamı tahliye edilmişti. İlk ev baskınlarıyla (3 Mayıs’ta) gözaltına alınıp tutuklananların ilk duruşması ise bugün Çağlayan Adliyesi’nde görülecek.
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, duruşma öncesinde Çağlayan Adliyesi önünde açıklama yaptı.
Açıklamada bu 1 Mayıs’ta İstanbul’da adı konulmamış bir savaşın ve OHAL ilân edildiği belirtilerek şunlar denildi:
“Bu savaşın bir tarafında 10 bin lira maaşla yavaş yavaş öldürülmek istenen emekliler, sefalete mahkum edilen işçi-emekçiler, özgürlükleri ellerinden alınmak istenen kadınlar, gelecekleri çalınan gençler, iradesine kayyum atanmasına karşı çıkanlar vardır. Şüphesiz ki biz bu taraftayız.
Tam karşımızda ise, IMF programlarını halkın ümüğüne çökerek uygulatmak isteyenler, bankaların %300lere varan kârlarının bekçileri, bölgemizi kana bulayan politikaların tetikçileri, “siz maaşlarınıza zam istiyorsunuz diye her şey çok pahallanıyor” diyen şarlatan yalancıları, “kadınla erkeğin eşitliği fıtrata ters” fetvalarıyla kadın katili besleyicileri, ÇEDES’le çocuklarımızın aklını çürütüp MESEM’le bedenlerini çürütmek isteyen asalak patron takımının temsilcileri vardır.”
“Taksim’e yürümek isteyenler barikat ve yasakları tanımamıştır”
Bu tarafların 1 Mayıs gününde Bozdoğan Kemeri’nin altında karşı karşıya geldiği belirtilerek “İşçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, halkların taleplerini ve öfkesini taşıyanlar 1 Mayıs Meydanı’na, Gezi Direnişi’nin o görkemli Meydanı’na, Taksim’e yürümek isteyenler barikatları ve yasakları tanımamıştır. Bu iradeye saldırı sonrası onlarca operasyon, 300’e yakın arkadaşımız gözaltına alınmış, 80’den fazla arkadaşımız tutsak edilmiştir.
Daha önce 2010’da, 2011’de, 2012’de milyonlarca insanın 1 Mayıs’ı kutladığı ve tek gözaltının bile olmadığı Taksim Meydanı’na yürüdükleri için bu sene aylardır arkadaşlarımız tutsaktır.” denildi.
“1 Mayıs bizim, Taksim bizim, tutsak arkadaşlarımız bizim”
Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
“Bu bir sınıf savaşımıdır, biz buraya 66. kere de geliriz, 166. kere de. Bu düzen böyle sürdükçe bizi hep burada tam karşınızda bulacaksınız. Siz kendi cennetinizi koruduğunuz barikatları her önümüze diktiğinizde, açlık, ölüm, sömürüyü bize coplarınızla belletmeye çalıştığınız her keresinde o barikatların üstüne üstüne koşanları bulacaksınız.
Onun için bir kere daha diyelim barikatlarınız, operasyonlarınız, hedef gösteren basınınız, copunuz, gazınız falan, hepsi ama hepsi nafiledir. Bu öyle uzak gelecekle alakalı bir söylem değil.
Geçtiğimiz sefer buraya geldiğimizde de yapmıştık, bugün de yapacağız. Bu açıklamayı birazdan bitireceğiz ve benden sonra konuşacaklar olacak. O gün niye sizin tam karşınızda olduğunu anlatacak emekliler/emekçiler, tutsak ettiğiniz ama çıkar çıkmaz “mücadeleye devam” diyen arkadaşlarımız konuşacak, çocuklarını özlettirdiğiniz aileler konuşacak. Her konuşmayla, her sloganla göreceksiniz bizi tutsak etmenin ne nafile bir çaba olduğunu.
1 Mayıs alanı Taksim’e yürümek, iradesini, inancını ve kimliğini savunmak, insanları açlığa, yoksulluğa ve savaşa mahkûm eden bu düzene karşı çıkmak, direnmek suç değildir.
Biz bunu yapmaya devam edeceğiz. Belki bir bu kadar daha geliriz “Adalet Saray”larınızın önüne. Ama biliyoruz, adalet “saray”lardan çıkmayacak. Ve özgür, sınırsız ve sınıfsız kardeşçe yaşayabildiğimiz bir yarını yaratma mücadelemiz tüm sarayları yıkacak.
Gecelerinde aç yatmadığımız, gündüzlerinde sömürülmediğimiz bir dünyayı kuracağız.
1 Mayıs bizim, Taksim bizim, tutsak arkadaşlarımız bizim.”