“Emek bizim, söz bizim, sağlık hakkı hepimizin” diyen TTB’nin çağrısıyla sağlık emekçileri 29 Mayıs Pazar günü Ankara’da Beyaz Miting’de buluşacak.
ETHA’ya konuşan TTB Merkez Konsey üyesi Deniz Erdoğdu, sağlıkta şiddetin bir sistem sorunu olduğunu kaydetti. Sağlık emekçilerinin hakları için mücadele ettiklerini ancak halkın da ücretsiz ve nitelikli sağlık hakkına erişimi için ses çıkarması gerektiğini belirten Erdoğdu, birlikte mücadele çağrısı yaptı.
İktidarın uyguladığı sağlık politikaları, hekimler ve halkın sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. 5 dakikada bir hasta muayenesine zorlanan hekimler, günde 90’dan fazla hastaya bakmak zorunda kalıyor.
Sağlık sistemini özelleştiren ve yoksul halkı sağlık hizmetlerine erişemez hale getiren iktidar, Covid-19 pandemisi döneminde de dayattığı çalışma koşullarıyla sağlık emekçilerine adeta ölümü dayattı. Bununla da yetinmedi, çalışma koşullarına, aldıkları ücretleri, pandemi yönetimine itiraz sağlık emekçileri iktidar tarafından hedef gösterildi. İktidarın sağlık politikalarının faturası hekimlere kesilmek, sağlık emekçileriyle halk karşı karşıya getirilmeye çalışıldı. Bütün bu politikalar sağlık emekçilerine şiddet olarak döndü. Ağır çalışma koşulları, sağlıkta artan şiddet, düşük ücretler, emeğin değersizleştirilmesi gibi başlıca nedenlerle, başta hekimler olmak üzere sağlık emekçilerine iki seçenek dayatılıyor; istifa ya da yurt dışı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ise bütün bunlara karşı, “Emek bizim, söz bizim, sağlık hepimizin” şiarıyla 9 aya yayılan bir eylemlilik süreci başlattı. Grev başta olmak üzere sayısız eylem gerçekleştiren sağlık emekçileri Ankara’da Beyaz Forum gerçekleştirdi. TTB’nin oluşturduğu heyet il il, ilçe ilçe gezerek hastanelerde sağlık emekçileriyle buluştu, sorunlarını dinledi, birlikte çözüm önerileri üretti. Hekimler bu kez 29 Mayıs günü Ankara’da kitlesel bir miting düzenleyecek.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey üyesi Deniz Erdoğdu ile eylemlilik süreçlerini, Beyaz Mitingi, sağlık emekçilerinin taleplerini ve sağlıkta şiddete karşı yürütülecek mücadeleyi konuştuk. Eylemleri ETHA’ya değerlendiren Erdoğdu, gerçekleştirdikleri kitlesel katılımları g(ö)revlerinin sonucunda Meclis’e bir yasa tasarısı getirildiğini hatırlattı.
“Sağlıkta şiddet son sürat devam ediyor”
Bu yasa tasarısının kapsamlı olmadığını sadece hekimleri ilgilendirdiğini belirten Erdoğdu, “Çalışırken değil de emeklilikte iyileştirme getiren bir yasaydı bütün milletvekillerinin oybirliğiyle kabul edildi fakat ciddiyetsiz bir şekilde Meclis’ten geri çekildi. Bu yapılanlar yeterli değildir. Zira sağlıkta şiddet son sürat devam ediyor. Covid bütün ağırlığıyla biz hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının sırtına yüklendi, bedeller ödedik, çok hastalandık, çok öldük, bunları toplum da izledi. Yerine göre takdir de etti, sorunlarımızın çözülmesi için yeterli olmadı” dedi.
“Yoksulluk sınırının üstünde ücret istiyoruz”
Doktor, sağlık çalışanı ve hastanelerin kasten veya ihmal ile hastayı zarara uğratması anlamına gelen malpraktis ve şiddetle ilgili bir yasa tasarının daha gündeme geldiğini hatırlatan Erdoğdu, “Bazı düzenlemeler yapılıyor bu olumludur ama yetmiyor. Yeterli değildi ki zira alanda, hastanelerde sağlıkta şiddetin hala devam ettiğini görüyoruz. Toplamda bakılırsa sağlık çalışanlarının, hekimlerin özlük hakları aşındırıldı, çalışma koşulları kötü, ücretler çok düştü. Tüm ülkede ekonomik kriz yaşanıyor her ay bir önceki aya göre yüzde 20-30 alım gücümüz azalıyor. Bize parçalı ücret veriyorlar. Bir sabit maaş var, bir sabit döner sermaye var bir de değişken bir şekilde döner sermaye eklenebiliyor buna. Fakat yalın maaştan emekliliğe yansıyan bir ücretlendirme var, emeklilikte iyice düşük kalıyor gelirlerimiz. Bunun için tek ücret olsun, yoksulluk sınırının üstünde olsun istiyoruz. ENAG’ın açıklamasına göre yüzde 160 enflasyon var, yoksulluk sınırı 16 binin üzerinde. Ki hekimlerin hiçbiri bunun üzerinde maaş alamıyor” dedi.
“Üç kez grev yaptık”
Bütün bu sorunların TTB’yi 9 aya yayılan bir eylemlilik sürecine ittiğini belirten Erdoğdu, “İyi de yaptık. Bu arada 3 g(ö)rev, iş bırakma gerçekleştik. 15 Aralık, 8 Şubat ve 15 Mart’ta olmak üzere… Kimi yerde yüzde 50 kimi yerde yüzde 80 katılımla iş bırakma gerçekleşti. Fakat henüz sonuç alamadığımız için bu giderek artan ivmelenme hareketinden sonra Ankara’da ve merkezi bir miting yapalım istedik” ifadelerini kullandı.
“Halkımıza, hep birlikte sağlık hakkına sahip çıkalım dedik”
Mitinge giderken halkın sağlık hakkını göz önünde bulundurduklarını söyleyen Erdoğdu, “Halkımıza da sağlık hakkına sahip çıkın dedik. Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi daha çok şehir hastanelerine aktarılıyor, primlerden oluşan SGK bütçesi de daha çok özel hastanelere aktarılıyor ve hastalarımız çoğu kez ilaca ulaşamıyor, cepten para ödüyor. Tıbbi cihaz eksikliğinden ameliyatları kalıyor. Hane halkının 2020’de yaptığı cepten ödeme 40 milyar Türk lirasını buldu. Yani sağlık kolayca erişilebilen ücretsiz ve nitelikli değil. Sağlık verilerine baktığımızda da bebek ölüm hızı Avrupa’da binde 3, bizde binde 9; metabolik hastalıklar arttı, kanser hastalıkları arttı; inme, kalp-damar hastalıkları arttı. Bu konuda da demek ki iyi bir sağlık hizmeti veremiyoruz ki erken tanı, erken rehabilitasyon yapamıyoruz ki hastalıklar tedavi olmuyor, hastalar defalarca polikliniklere başvurmak zorunda kalıyor. Bu yüzden bizde halkımıza dedik ki ’emek bizim, söz bizim sağlık hepimizin, gelin haklarımıza hep birlikte sahip çıkalım. Protestomuzu gerçekleştirelim sonuç elde edelim.’ Bu amaçla pazar günü mitinge gidiyoruz” dedi.
“Sağlıkta şiddet sistem sorunu”
Sağlıkta şiddetin bir sistem sorunu olduğunun altını çizen Erdoğdu, şöyle devam etti: “Hekimler 5 dakikaya sığdırılarak muayene etmeye, tedavi etmeye, takip etmeye, tetkikleri değerlendirmeye çalışıyor. Bu olağan bir durum değil. Hastalar için de hekimler için de insani değil. Hastalar hastaneye beklentileri yüksek geliyor, Sağlık Bakanlığının ‘sağlık sistemi çok iyi, memnuniyet yüzde 75’ demişti. Hastalar bu nedenle geldiğinde daha farklı bir hizmetle karşılaşacağını umuyor ama umdukları gerçekleşmeyince öfkeleniyor. Ki hekimler tek başına çalışıyor, tıbbi sekreteri yok, sürekli monitörde işlem yapıyor, hastayla göz teması kuramıyor.”
Sağlık sistemindeki temel sorunlardan birini korucu sağlık sisteminin olmaması şeklinde tarifleyen Erdoğdu, “Basamaklandırılmış bir sağlık hizmeti verilebilseydi ve ikinci, üçüncü basamak dediğimiz eğitim araştırma hastaneleri, üniversitelerde zor vakalara bakılsaydı bu sorun yaşanmayacaktı” diye vurguladı.
“Ücretsiz sağlık hizmeti verilmeli”
Sağlık sistemindeki sorunlar nedeniyle gerçekte acil olmayan hastaların da acil servislere başvurduğuna işaret eden Erdoğdu, “Acillerde gerçek acil hasta seçilerek hizmet verseydi acillerde şiddet vakaları olmayacaktı. Bunun sağlıkta dönüşümün getirdiği, yanlış sağlık politikalarının yarattığı sistemin sorunu olduğunu düşünüyoruz. Ve sistem değiştirilerek çözülebilir. Bu yönde TTB olarak doğru sağlık politikalarının teorisini, savunuculuğunu yapıyoruz demek ki koruyucu sağlık hizmeti güçlendirilmeli, ücretsiz hale getirilmeli. ikinci, üçüncü basamakta kamusal ücretsiz sağlık hizmeti verilmeli, özelin payı daraltılmalı” şeklinde önerilerini sıraladı.
“Hastalarımıza yeterli süre ayırmak istiyoruz”
Hekimlerin hastalarına yeterli süre ayırmak istediğini, gereksiz tetkik, ilaç kullanmak istemediğini kaydeden Erdoğdu şunları söyledi: “Doğru tanılarla, takiple, gerektiğinde hastaneye yatırarak -yatak sıraları da ameliyat sıraları da çok uzun bunları çözerek- sağlıkta şiddet ortadan kaldırılabilir. Sosyal olarak da dizilerde kışkırtmalar, bakanlıktan cumhurbaşkanlığından, küçümseyici söylemler de halka kötü örnek oluyor. Ve kışkırtabiliyor. Böyle bir yönü de var ama sistem sorunu olduğunun altını çizeyim.”