18. Kaldıraç Öğrenci Kampı Hatay’ın Samandağ ilçesinde başladı. İzmir, İstanbul, Ankara, Adana’nın da içinde olduğu birçok ilden gelen üniversite ve lise öğrencileri 26 Ağustos Cumartesi sabah saatlerinde kamp alanında buluştu.
Kahvaltının ardından alanda yapılan toplantı ve bilgilendirmelerle başlayan programda atölye yürütücüleri atölyelerini tanıttı. Dayanışma faaliyetlerinin içeriği açıklandı. Daha sonrasında atölyeler toplanarak kendi programlarını çıkardı.
Dikmece’den Akbelen’e talana karşı direnişi büyütelim
Hatay’ın Dikmece Köyü’nde zeytinliklerin ve tarım arazilerinin toplu konut inşası için zorla istimlak edilmesine karşı nöbetin 29. gününde Büyük Dikmece Buluşması yapıldı. Birçok kentten doğa savunucularının, demokratik kitle örgütlerinin, devrimci kurumların katıldığı buluşmaya öğrenciler de dayanışma gösterdi.
Alana “Dikmece’den Akbelen’e Talana Karşı Direnişi Büyütelim” pankartıyla yürüyüş yapan öğrenciler “Bu deniz, bu toprak, bu gökyüzü bizim. Dikmece’de, Akbelen’de, Cudi’de yaşamı savunan bizleriz. Yeni bir yaşamı kurana dek direneceğiz. İşçi direnişlerinden, kadın direnişlerinden selam getirdik sizlere. Dikmece direnişinizi selamlıyoruz.” dedi.
“Başka bir mizah mümkün mü?”
Eylemden sonra kamp alanına gelen öğrenciler çizer Aslı Alpar ile Karikatür Atölyesi gerçekleştirdi. Alpar sunumunda dünyada ve Türkiye’de mizahın gelişiminden bahsetti. Türkiye’deki mizah dergilerinde kadın ve LGBTİ+’ların hangi biçimde, hangi fikirlerle resmedildiğini incelendi. “Başka bir mizah mümkün mü?” sorusu tartışıldı.
Kriz, savaş, geleceksizlik… Ne yapmalı?
“Savaşın, Yıkımın, Direnişin İçinden Geleceğimizi Kurmak” başlığıyla kampın ilk paneli yapıldı. Kaldıraç Temsilcisi Hakan Dilmeç “Şu anda gündemimize olanlar nedir?” sorusuyla panele başladı. Katılımcıların cevapları “geleceksizlik, ekonomik kriz, yurt dışına gitme, savaş, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı, sağın yükselmesi, hayvan düşmanlığı, göçmen karşıtlığı” vb. şeklinde oldu.
2008 krizinden çıkılamadığının ve pandemiyle birlikte krizin derinleştiğini vurgulayan Dilmeç, aynı zamanda SSCB’nin çözülüşüyle birlikte 3. Emperyalist paylaşım savaşının başladığını ve ABD’nin bu savaşı yayarak devam ettirdiğini belirtti. Afganistan ile başlayan sürecin bugün Ukrayna ve Suriye ile devam ettiğini ve bölgemizde sürekli savaşların tetiklendiği bir süreçten geçtiğimizi ifade eden Dilmeç, ayrıca ABD’nin Çin ve Rusya’yı sömürgeleştirmesi üzerinden emperyalist merkezleri kendi çevresinde topladığını kaydetti.
Dilmeç, süreçle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bugün bir yandan 2008 krizinin devamını bir yandan da savaşı yaşıyoruz. Bu dönem geçici bir dönem değil. Bunun geçici olmasının tek yolu sosyalizmin savaşı geriletmesidir. Bu çağı ayrıca kapitalizmden komünizme geçiş çağı olarak tarif ediyoruz. Bir taraftan savaşın bir taraftan yeni bir dünya devrimci dalgasının geldiğini söyleyebiliriz.”
Uluslararası tekellerin, sistemin krizini halka havale ettiğini belirten Dilmeç, “Sistem, krizini toplumsal buhrana dönüştürerek bize havale etmiş oluyor. Bizdeki yansıması sağ iktidarların öne çıkması, LGBTİQ+ düşmanlığının arttırılması, toplumun en ötekilerinden başlayarak gittikçe daha geniş kesimlerini kapsayacak şekilde düşmanlaştırma politikalarını geliştirmesi olarak karşımıza çıkıyor. Toplumu bu şekilde dışarıda ve içeride bir savaşa hazırlıyor. Bu düşmanlaştırma bütün dünyada örgütleniyor.” şeklinde konuştu.
Türkiye’de Saray Rejimi’nin savaş politikalarını devam ettirmek üzere tekrar organize edilmesi için seçimlerin yapıldığını belirten Dilmeç, Saray Rejimi’nin seçimle gitmeyeceğini kaydetti. Boğaziçi Direnişi’nin “Tüm bileşenleriyle üniversiteleri biz yöneteceğiz” talebinin tüm üniversitelere yayıldığını hatırlatan Dilmeç, devrimci hareketin de “Biz yöneteceğiz” perspektifiyle hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Dilmeç,“‘Biz yöneteceğiz’ demek için örgütlenmeliyiz, örgütlülüklerimizi bir araya getirmeliyiz. Bunun yolu da Birleşik Emek Cephesi’ni kurmaktır. İşçiler direniyor, kadınlar direniyor, öğrenciler direniyor… Bu direnişlerin birleşmesi lazım.” çağrısında bulundu.