12. Karaburun Bilim Kongresinin düzenleme kurulu üyeleri, yapılan kongrenin umut verici bir şekilde geçtiğini ifade ettiler.
Ekim Devrimi’nin 100. yılı dolayısı ile “…17’den 17’ye…” üst başlığı ile düzenlenen ve pazar günkü kapanış oturumu ile sona eren 12. Karaburun Bilim Kongresinin düzenleme kurulu üyeleri, OHAL koşullarında, akademide çok sayıda ihraç ve açığa almaların olduğu süreçte yapılan kongrenin umut verici bir şekilde geçtiğini dile getirdiler. 12. Karaburun Bilim Kongresinin düzenleme kurulu üyeleriyle kongreye ilişkin gözlemlerini konuştuk.
ÇÖZÜMLERİ KONUŞTUĞUMUZ BİR ORTAM OLDU
KHK ile ihraç edilen akademisyenlerden Onur Hamzaoğlu, kongre ile ilgili ilk toplantılar yapıldığında en azından bir araya gelmenin bir aracı, bilimi ve bilimsel bilgi üretimini üniversiteye daraltmayan bir perspektifle ele alarak, memleket meselelerine dair sadece durum saptamaları değil, çözümleri de konuşmanın ortamı olacağını düşündüklerini ifade etti. “Bence o hedefe ulaşılmış durumda” diyen Hamzaoğlu, kongrenin diğer akademik kongrelerden içeriği, programı ve yöntemi dolayısıyla ve buna bağlı olarak da katılımcıları dolayısıyla farklılık gösterdiğini dile getirdi. Kongreye gelenlerin büyük kısmının KHK’lerden etkilendiği, doğrudan atıldığı, açığa alındığı ya da bu akıbete uğrama potansiyeli taşıdığını ifade eden Hamzaoğlu, “Burası artık var ve bu memlekette neler yapabileceğimizle de ilgili hepimize yeni bir dünya, yeni bir Türkiye için umut veriyor diye düşünüyorum” dedi.
İNSANLARIN UMUDA İHTİYACI VAR
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Türkay da, “OHAL koşullarındayız. Bu şartlarda yapabilir miyiz diye düşündük ama o açıdan bir sorunla karşılaşmadık. Kimse sözünü de sakınmadı” dedi. Üst başlığa ilişkin doyurucu oturumların gerçekleştiğini dile getiren Türkay, bu yıl oturumların daha dolu geçtiğini dile getirerek, “İnsanların kaygısı var. Hem bu kaygıları gidermeye hem daha umutvari bir psikolojiye ihtiyacı var. Bunu tatmin edebilmek için tüm dikkatle dinledi herkes” dedi.
‘AMACINA ULAŞTI DİYE DÜŞÜNÜYORUM’
“Barış imzacısı” olduğu için Dokuz Eylül Üniversitesindeki görevinden açığa alınan Akademisyen Aydın Arı da, 2015’te, “Ermeni Soykırımı” başlığı nedeni ile Karaburun’da kongre yapamadıklarını hatırlatarak, “2016’da kongre hazırlıklarının başladığı dönem, barış imzacılarının baskı altında olduğu bir dönemdi. Kongre zaten OHAL döneminde oldu. Takvimi geç açıklamak durumunda kaldık, takvim üzerinde çalıştığımız dönemde, herkes köpürerek barış imzacılarına saldırıyordu, imzacıların çoğu da kongrenin katılımcısı idi. Bu yıl da aynı şey oldu. Takvim geciktiği için katılım talebinde bir azlık oldu. Öbür taraftan yine de beklediğimizin üzerinde bir katılımcı var” dedi.
İnsanların bir araya gelme ihtiyacının olduğunu ifade eden Arı, “Daha önce Halk Eğitim Merkezinin salonunu alabiliyorduk, ama iki yıldır vermiyorlar. Dolayısıyla Karaburun’un olanakları sınırlı. Biz de programı sınırlamak durumunda kaldık” dedi. Yine de iyi bir kongre geçirdiklerini dile getiren Arı, “ ‘…17’den 17’ye…’ 12 yıl önce kongreye başladığımızda karar verilmiş bir tema idi. Bu görevi yapmalıydık. Sadece Ekim Devrimi öncesi sonrası, devrimlerin konuşulduğu bir kongre olabilirdi. Bir taraftan akademi de can yakıcı bir sorun haline geldi bir buçuk yıldır. 2006’da genç bilimciler olarak yola çıktığımızda Türkiye’de üniversitenin kıymetinin kaybolduğunu iddia ediyorduk. Bunların gerçekleştiğini görmek üzücü” dedi. Arı, Kongreden çıkan sonucun kısaca, herkesin bulunduğu yerde aklının kestiği bir örgütlülük ve mücadele biçimi ile devinmeye devam etmesi olduğunu belirtti ve “Önümüzdeki yıl görüşmek üzere” diyerek sözlerini bitirdi.
Emine Uyar – Nazlıcan Kızıltaş / Evrensel
