10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü. Haber takibi sırasında baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklamalara maruz kalan gazeteciler, “Baskılara rağmen kalemimiz gerçekleri yazacak” mesajı verdi.
Türkiye’de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, iktidarın baskı ve saldırılarıyla karşılanıyor. Bu saldırılar sonucu birçok gazeteci mesleğini icra edemiyor. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü baskı ortamında karşılayan gazeteciler, yaşadıklarını MA’ya anlattı.
“Gerçeklerin halka ulaşmasını istemeyen bir iktidar var”
Gazetecilere yönelik baskılara dikkat çeken Evrensel Gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer, gazetecilerin işsiz bırakıldığını, çalışanların ise bugünü kutlayacak durumda olmadığını ifade etti. Gazetecilere yönelik saldırıların kaynağına değinen Nazlıer, iktidar ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu’nun sorumlu olduğunu söyledi. Özellikle muhalif gazetecilere yönelik saldırıların yoğun olduğunu dile getiren Nazlıer, “Gerçeklerimiz çok farklı bizim. Gazeteciler haber yaptıkları için yargılanıyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyorlar. Gerçeklerin halka ulaşmasını istemeyen bir iktidar var” dedi.
“Kameralarımız, kalemlerimiz onlar için silahla eşdeğer”
26 yıl önce polisler tarafından bir haber takip sırasında katledilen Metin Göktepe’yi anımsatan Nazlıer, sorumluların cezasızlıkla ödüllendirildiklerini söyledi. Nazlıer, “26 yılda değişen pek bir şey olmadı. Gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılanan kameraman Rojhat Doğru’ya mahkeme müebbet ile 12 yıl 1 ay hapis cezası verildi. Kameralarımız, kalemlerimiz onlar için silahla eşdeğer. Metin Göktepe ve katledilen diğer gazeteciler bizim yolumuzu aydınlattı. O aydınlık yoldan, onların izinden gitmeye devam edeceğiz. Halkın haber alma hakkı için, gerçeklerin ortaya çıkarılması için mücadeleye devam edeceğiz” diye konuştu.
“Bugüne ‘çalışamayan’ gazeteciler olarak giriyoruz”
Özgür Gelecek Gazetesi muhabiri Taylan Öztaş, bugüne “çalışamayan” gazeteciler olarak girdiklerini ifade etti. AKP-MHP iktidarının baskı, sansür ve yıldırma politikalarıyla karşılaştıklarını dile getiren Öztaş, “Sahada aktif olarak görev yapan biz gazetecilerin işini yapması da yukarıda bahsettiğim politikanın bir sonucu olarak engelleniyor. Takip ettiğimiz her haberde, polis şiddetiyle karşılaşmak, bizim için özgür, devrimci, Kürt basını için olağan hale gelmiş durumda. Gazetecilere yönelik şiddet, artık polisin klasik saldırı biçimlerine eklendi denilebilir” diye kaydetti.
“Gerçekleri halka ulaştırmak suç değildir”
Gazetecilere yönelik saldırıların giderek artığına işaret eden Gazete Karınca muhabiri Yadigar Aygün, şunları söyledi:
“Özellikle muhalif basına yönelik saldırılar her alanda sürdürülüyor. Gerek meydanlarda işkence, görüntü alımına engelleme, gazetecilik faaliyetleri ‘suç unsuru’ olarak gösterilip baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Gazeteciler, gözaltına alınıp, tutuklanıyor. Gerçekleri halka ulaştırmak suç değildir. Bugün cezaevlerinde 60’nın üzerinde tutuklu gazeteci bulunuyor. Meslektaşlarımız, bir an önce serbest bırakılmalıdır.”
Türkiye’de gazeteciliğin zor şartlarda yapıldığını dile getiren Jinnews muhabiri Rozerin Gültekin, erk zihniyeti teşhir etmek için mücadelelerini sürdürdüklerini kaydetti. Gazetecilere yönelik saldırıların aynı zamanda halkın haber alma hakkına yönelik bir saldırı olduğunun altını çizen Gültekin, “Bu yapılanlarla ne bizim haber yapma ne de halkın haber alma hakkını engelleyemezler. Bunu hiçbir zaman kabul etmedik, kabul etmeyeceğiz” diye belirtti.
“Gazeteciler sahada örgütlenerek çalışmalarını yürütmelidirler”
Jin News Ankara Muhabiri Dilan Babat da Ankara’da kadınlar için gazetecilik yapmanın daha zor olduğunu, sürekli tehdit ve baskılara maruz kaldıklarını ifade ederek, şöyle konuştu: “Gazeteciler sürekli baskılarla tehdit ediliyor. Özel numaralardan aranıp ajanlık dayatmalarına maruz kalabiliyoruz. Ankara özelinde en çok yaşadığımız sorunların başında bu geliyor. Ankara polisinin gazetecilere yönelik çok büyük bir şiddeti var. Gazetecilik kartlarımızın geçerli olmadığı iddia edilerek alandan uzaklaştırılıyoruz. Biz kadın gazeteciler olarak bu şiddete maruz kalıyoruz. Hem sahadaki çalışma koşullarımız çok ağır hem de erkek polislerin şiddetine maruz kalıyoruz.”
İfade özgürlüğünün olmadığı ülkelerde gazetecilere yönelik baskıların artığını ifade eden Babat, polisin kart engelline ilişkin, “Gazetecinin gerçekleri halka yansıtması için bir kimliğe ihtiyacı yoktur. Gazeteciler kimlik dayatmasıyla karşı karşıya kalınmamalı. Polis şiddetine karşı gazeteciler, sahada örgütlenerek çalışmalarını yürütmelidirler” ifadelerini kullandı.
“Özgür basın geleneğini her zaman sürdüreceğiz”
Gültekin, ayrıca haber takibi sırasında “devletin kartını” taşımadıkları için polis tarafından gazeteci olarak kabul edilmediklerini ve saldırıya uğradıklarını söyledi. “Haber takibi yaptığımız sırada ekipmanlarımızı alarak ya da kırarak, bize aynı zamanda psikolojik şiddet de uyguluyorlar” diyerek sözlerini sürdüren Gültekin, “Bu baskılara rağmen kalemimiz gerçekleri yazacak. Özgür basın geleneğini, her zaman sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
“Gazeteciler devletin yoğunlaşan şiddetine maruz kalıyor”
Gazetecilerin özelikle toplumsal olaylarda çokça hedef alındığına dikkati çeken Sendika.Org Muhabiri Tankut Serttaş ise, gazetecilerin devletin yoğunlaşan şiddetine maruz kaldığını söyledi. Polis özellikle toplumsal olaylarda bir suç algısı oluşturmaya çalışarak haber takip eden gazetecileri de olayların bir parçasıymış gibi görerek şiddet uyguladığını kaydeden Serttaş, “Gazeteciler bu anlamda hem psikolojik hem de fiziki şiddete maruz kalmış oluyor. Yıllardır süren bir basın kartı zorlaması var. Devlet bu uygulamayla gazetecilerin mesleklerini yapmalarını engelliyor” diye konuştu.
