İşkence ile gözaltına alındığı sırada polislere karşı özsavunma uygulayan Mısra, “Polisin üzerine doğru koştuk, ne kadar korktuklarını gördük” derken, Nergis ise “Çenemde, başımda, kafamda ödemler var ve yüzümde morluklar oluştu. Hastane işlemleri gerçekleştirilirken hiç bir şekilde maruz kaldığım işkence doktorlar tarafından rapor edilmedi” diye belirtti.
İstanbul’da 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak ve katledilenleri anmak için dört bir koldan alanlara çıkanlara yönelik polis saldırısında 255 kişi gözaltına alındı. Yasaklara ve engellemelere rağmen devrimciler, kadınlar, işçiler ve emekçiler inat ve kararlılıkla Taksim’e yürüdü. Kazancı Yokuşu ve Mecidiyeköy’den Taksim’e yürüyen Devrimci Anarşist Federasyon (DAF) üyeleri Mısra Sapan ve Nergis Şen de ters kelepçe ile işkence edilerek gözaltına alınanlar arasındaydı.
Mısra ve Nergis maruz kaldıkları polis saldırısını ve tüm engellemelere rağmen gerçekleştirdikleri eyleme dair konuştu.
‘1 Mayıs’ın yasaklanamayacağını gördük’
Gözaltına alındığı esnada polislere özsavunma uyguladığı görüntüsü hafızalara kazınan Mısra, 1 Mayıs’ın salgın ve korona krizi bahane edilerek yasaklandığını söyledi. Devrimcilerin son dönemde artan eylemsellikleri ve gücü nedeniyle hükümet tarafından “tam kapanma” getirildiğini söyleyen Mısra, “1 Mayıs ezilenlerin, işçilerin, ekmek, adalet, özgürlük kavgasının günüdür. Biz de ‘1 Mayıs yasaklanamaz’ dedik ve bunu göstermiş olduk. 1 Mayıs’ta sokaklardaydık. İki farklı şehirde üç farklı bölgede eylemler gerçekleştirdik” dedi.
‘Polisin üzerine doğru koştuk, ne kadar korktuklarını gördük’
Mecidiyeköy’den Taksim’e yürüyen grup arasında yer aldığını aktaran Mısra, yürüyüşe başladıktan 10 dakika sonra polis ablukası ile karşılaştıklarını söyledi. Devletin, direniş görüntülerinin açığa çıkmasını istemediğini vurgulayan Mısra, “O yüzden meydana çıkan her devrimciye, direnen herkese gözaltı işlemi uyguladılar” dedi.
Mısra, maruz kaldığı polis şiddetini ise şu sözlerle anlattı: “Taksim’e doğru ilerlerken bize saldırdılar. Polisi gördüğümüzde bizde onlara doğru koştuk, yaklaşık 6-7 kişiydik. Biz koşunca polis durdu, hiçbir şey yapamadılar. Devletin devrimcilerden ne kadar korkmuş olduğunu görmüş olduk. Daha sonra bizi ablukaya almaya çalıştılar. İşkence anının kayıt altına alınmasını engellemeye çalışmaları devrimcilere uygulanan işkenceleri gizlemeye yönelikti. Bizi ablukaya aldıklarında direnişi sürdük. Yere yatırarak ters kelepçe yaparak bizi gözaltına aldılar. Bir arkadaşımıza ters kelepçe uyguladıktan sonra maskeyle gözünü kapatarak gözaltı otobüsüne götürdüler. Kadınların saçlarını çekerek işkence uyguladılar.”
‘Özsavunma uygulayarak güçlerinin bize yetmediğini gösterdik’
Polisin saldırıya geçtiği anda özsavunma uygulayarak iki polisi yere devirmesine ilişkin de konuşan Mısra, “İşkenceye maruz kalırken ters kelepçe ile başımı öne eğmeye çalışıyorlardı, ben de buna direnmek ve polislere karşı kendimi korumak amacıyla özsavunma uyguladım. Polislerin amirleri şaşırdı, emir vererek geri döndürdüler. Böyle bir görüntünün açığa çıkmasını istemediler. Her alanda özsavunma uygulamalıyız. Özellikle kadınların yaşamını sürdürebilmesi için özsavunma uygulaması gerekir. Biz kadınlar olarak, bu topraklarda her an her yerde, şiddete maruz kalabiliyoruz. Kadın olmanın yanı sıra devrimci bir kadın olarak da sokaklarda sözümüzü söylemek istediğimizde, adalet aradığımızda, özgürlüğümüz için mücadelemizi sürdürdüğümüzde her an işkence ve şiddete maruz kalabiliyoruz. Biz de bu nokta da polise ve erkek devlet şiddetine karşı özsavunmamızı uyguluyoruz. Devrimci bir kadın olarak polislere özsavunma gerçekleştirmiş olmam, sayıları ne kadar fazla olursa olsun güçlerinin bize yetmediğini göstermiş oldu” ifadelerini kullandı.
‘Bu yıl da devrimci bir irade vardı’
“Bu topraklarda mücadele tarihi boyunca 1 Mayıs her yıl yasaklamalarla ve katliamlarla karşılandı” diyen Mısra, “O yüzden 1 Mayıs yasaklarına ve saldırılara karşı devrimcilerin örgütlenerek ses çıkarması ve direnişi başlatması gerçekten önemliydi. Bu yıl da devrimci bir irade vardı. Direnişin sembolleştiği günde, sokaklarda devrimcilerin gücünü göstermiş olduk” diye ekledi.
Gözünden ve kolundan yaralandı
Mecidiyeköy’den Taksim’e yürürken polis saldırısında gözünden ve kolundan yaralanan Nergis Şen ise tüm yasaklara rağmen sokaklarda olduklarına dikkat çekerek, “DAF olarak farklı yerlerde eylemler gerçekleştirdik. Ben birçok devrimcinin yaşamını yitirdiği Kazancı Yokuşu’nda gözaltına alındım. Orada 9 kişi eylem gerçekleştirmek istediğimizde önümüz kesildi ve şiddet uygulanarak gözaltına alındık” dedi.
1 Mayıs’tan önce İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından eylemlerde ‘ses ve görüntü kaydı alınmasının özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği’ gerekçesi ile yasaklanmasına ilişkin çıkarılan genelgeyi de hatırlatan Nergis, şöyle konuştu: “Ama tüm yasaklara rağmen basın emekçilerinin kayıt altına alması ile yaşanan işkenceler açığa çıktı. Bu işkencelerin çoğu sokakta başladı, gözaltına alındıktan sonra araç içerisinde devam etti. Benim yüzüm yaralandı, araçta ters kelepçeli bir şekilde bir çuval gibi yere atıldım. Yere düşmemle birlikte, yerden kalkmamam bahane edilerek polisler 6- 7 kere kafamın farklı bölgelerine dizlerini bastırarak işkence uyguladılar. Çenemde, başımda, kafam da ödemler var ve yüzümde morluklar oluştu. Hastane işlemleri gerçekleştirilirken de hiç bir şekilde maruz kaldığım işkence doktorlar tarafından rapor edilmedi.”
Nergis, maruz kaldıkları işkenceye karşı avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulunacaklarını da sözlerine ekledi.