“Hak bu şekilde aranmaz, yargıya gidilir. Hepimiz biliyoruz ki işçi zaten bu ülkede 1-0 önde başlıyor. İyi niyetli bir insan arabulucuya gider, sizinle konuşur, olmazsa davaya gider. Ama bunların niyetleri çok başka. Burada birileri kahraman olmak istiyor, birileri de kolaydan para almak istiyor ama bu işler öyle kolay değil. Biz burada gece gündüz çalışıyoruz.”
İfadeler, Tarım Sen Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan Agrobay Seracılık Patronu Arzu Şentürk Salık’a ait.
“Bir robotla çalışmıyorsunuz, siz de insansınız, çok sıcak olduğu için günde hem sabahları hem öğleden sonraları ayranlar dağıtılıyor” diyor Arzu Hanım devamında.
Pes yani dimi. Şimdi bizi 1-0 öne geçiren, hâlâ mahkemelerin olması mı (adalet dağıtmasa da), verilen ilk ayran mı, yoksa ikincisi mi?
Anayasal haklarını kullanıp jandarmanın vahşi şiddetine maruz kalan insanlarla alay etmektir bu. Anayasal haklarını kullanıp sendikaya üye ol, ama işten atıl. Direniş de neymiş, git mahkemeye hakkını ara. Arabulucuda önerilen üç kuruşluk tazminatı al git.
E, peki sendikal haklarım ne olacak? Onu boş ver gitsin. Sendikada neymiş. Biz her gün iki ayran veriyoruz neyinize yetmiyor?
Evet, aslında işçi sınıfı gerçekten 1-0 önde başlıyor sınıf savaşına. Patronun dediği gibi değil ama. Üretimden gelen gücüyle. Bu gücün örgütlü hale getirilmesi ile ve devrimci bilinçle kuşanması ile.
Aslında Agrobay patronunun söyledikleri, ortalama bir günlük bilinç. Bu sözler kabaca, iş mahkemesinde işçi her zaman kazanır yanılsamasına dayanıyor. Oysa uzun zamandır öyle değil.
Özellikle arabuluculuk sonrasında işçi hakları mahkemeler yoluyla kuşa dönüyor. Yok eğer mahkemelik olunursa dava yıllar sürüyor. Dava bittiğinde patronun cebinden çıkan çoktan sermayeye dönüşüp kendini çoğaltan bir para zaten.
Ama esas mesele, sendikal amaçlar için yola çıkan işçilerin tazminatlarını almasını (işten atılmak pahasına) zafer sayan sendikal zihniyet.
Agrobay işçilerinin kazanacağına yürekten inanıyoruz, tıpkı Trendyol gibi, Corning grevi gibi ve diğerleri gibi…
Yaşasın örgütlü mücadele, yaşasın direniş!